Ya kimi dinleyeceklerdi?

Ergenekon gözaltılarının ilk dalgasını hatırlarsınız.Soruşturma başlayıp da ünlü ünlü rektörler, köşe yazarları, emekli paşalar gözaltına alınmaya başlayınca nasıl bir şamata koptuğunu da… Vay, bu önemli şahsiyetleri nasıl gözaltına alırsınız; nasıl böyle muamele edersiniz diye…

Şimdi de hakim ve savcıların telefon dinlemeleri olayı üzerinden aynı gürültü koparılıyor: Bu kadarı da olur muymuş; filanca ilin başsavcısının telefonu bile dinleniyormuş! Bunlar “sahibinin” yargısını yaratmaya çalışıyorlarmış. Bu bir Watergate skandalıymış!

İnsan sormadan edemiyor: Eğer bir kısım yargı mensubu Ergenekon gibi dört kollu bir canavarı açığa çıkarmak uğraşındaysa; hakimi, savcıyı, rektörü, paşayı, köşe yazarını dinlemeyecek de kimi dinleyecek Allah aşkına? Sokaktaki vatandaşı mı? Ergenekon’un kollarını İşçi Hasan’ın, esnaf Hüseyin’in, er Mehmet’in telefon konuşmalarından iz sürerek mi ortaya çıkaracak?

İsmi Veli Küçük’ün ajandasında ya da Ergenekon sanıklarının bilgisayarında kayıtlı olan ya da kayda alınan telefonlarda adı geçen hakim ve savcıları dinlemeyecekler de kimi dinleyecekler? Ergenekon sanıklarının GATA’ya sığınması için sanık yakınlarıyla birlikte planlar yapanlar; el çabukluğu ile heyet değiştirip tahliye kararı çıkartanlar, JİTEM davalarına savcı değişiklikleriyle müdahale etmeye çalışanlar da saygın yargı mensuplarımız değiller mi?

Burada tek mesele, bu dinlemelerin yasalara uygun bir biçimde yapılıp yapılmadığıdır ki, Bakanın açıklamalarından öyle olduğu anlaşılıyor.

O zaman daha ne konuşuyorsunuz?

***

Yaşadığımız süreci değerlendirirken şunu hiç unutmamak gerek:

Türkiye bugün tarihinde yaşadığı en büyük temizlenme-arınma operasyonunu yaşıyor. Devlet, kendi içindeki Derin Devlet’i -diğer adlarıyla Gladyo’yu ya da Ergenekon’u- temizlemeye çalışıyor. Bu temizlik harekatı elbette bu gizli örgütün en fazla yuvalandığı yerlerde yoğunlaşacak. Nereleridir bunlar: Ordu, yargı, üniversiteler, basın…

Yargının, özellikle 28 Şubat’tan bu yana kendine biçtiği misyonu görmemek için kör olmak lazım: Gözü bağlı olması gereken yargı gözünü dört açmış, iddianamelerle, suç duyurularıyla, soruşturmalarla bu politik savaşa yön vermeye çalışıyor. Taraf tutuyor, fırsat kolluyor, atağa kalkıyor, tıpkı siyaset teknisyenleri gibi, politik stratejiler ve taktikler çerçevesinde tutum alıp davranışa geçiyor. Bazı yüksek yargı mensupları derin devletin 28 Şubat’tan beri niyetlendiği ama bir türlü başaramadığı “toplum mühendisliğiyle siyasi tabloyu yeniden dizayn etme” misyonunun militanlığına soyunmuş durumda.

Sonuncusunu 28 Şubat’ta yaşadığımız “silahlı darbeler” döneminde, yargı Silahlı Kuvvetler’in emrinde, onun yardımcısı, yedek gücü olarak çalışırdı. Ordu indirir, yargı da yargılardı. Şimdi durum değişti.

Silahlı Kuvvetler’in -iç ve dış birçok nedenden dolayı- darbeler döneminin kapanmasından itibaren, kimi yüksek yargı mensupları bu durumdan vazife çıkarmış durumda. Artık yargı darbeleri dönemindeyiz. Üstelik onların elinde sadece kıytırık bir İç Hizmet Yönetmeliği yok; çok daha büyük bir güç; Anayasa da dahil kütük gibi yasalar var. Ve doğrusu bu imkanlarını da sonuna kadar kullanıyorlar. Gazete kupürlerinden oluşan iddianamelerle iktidar partisi kapatmaya kalkışmaktan cumhurbaşkanı seçtirmemeye; türban sorununu tıkamaya kadar her yolu deneyerek köhnemiş rejimi korumaya, yaşanan “rejim değişikliğini” engellemeye çalışıyorlar.

İşte bu durum, yargı kurumunda ciddi bir reformu, yeniden yapılanmayı gündemimizin baş sırasına oturtmamızı gerekli kılıyor.

Yani mesele, yargı mensupları içindeki suçluları bulup çıkarmakla bitmiyor.

Suça karışanların açığa çıkarılması meselenin sadece bir yanı.

Bu elbette yapılacak. Ama bundan daha da zor olan yargı alanında yeniden yapılanmayı gerçekleştirebilmek; bunun için gereken temel yasa değişikliklerini yapabilmek ve yeni bir yargıç kültürü oluşturabilmek… Kendini devletin maaşlı memuru olarak gören, temel misyonunu da “devletin çıkarlarını korumak” sanan; ürkek, içtihat oluşturmakla cesaretsiz, dünyayı izlemekte ve çağını anlamakta yetersiz, hâlâ kapıkulu geleneğinin etkisi altında bir yargıçlar sınıfı ile vesayetsiz bir demokrasi yaratmak deveye hendek atlatmaktan zor.

O yüzden herkesin “yargıya dokunulmasına” bir an önce alışmasında yarar var.

 Bugün, 15.11.2009

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et