Ver İstanbul’u Al Çözüm Sürecini!

Son günlerde DEM ve onların çeperinde yer alan sivil toplum kuruluşları veya siyasetçiler tarafından çözüm süreci tartışmaları yürütülüyor. Birkaç gün önce Diyarbakır ilinde İnsan Hakları Derneği ev sahipliğinde bir grup siyasetçi, gazeteci-yazar ve sivil toplum kuruluş temsilcisi çözüm sürecine ilişkin toplantı yaptı.

Bir süre önce uzun süredir siyasetten uzak duran önemli Kürt siyasetçi Leyla Zana çözüm sürecinin yeniden başlaması yönünde bir gazeteye röportaj verdi. Zana “Erdoğan artık süreci dondurucudan çıkarmalı” diyerek Erdoğan’a seslendi. Ancak çözüm süreci gündemi ile İHD ev sahipliğinde yapılan toplantıya katılmadı.

Hatırlatmak gerekirse 2013-2015 yılları arasında çatışmaların durdurulması için Erdoğan hükümeti çok kıymetli bir adım attı. Süreç sabotelere rağmen sürdürüldü. Ancak KCK-PKK’nın silahları bırakmaması ve çözüm süreci masasını Suriye’deki çıkarları için kullanmaya girişmesi üzerine Erdoğan çözüm sürecini “dolaba kaldırdıklarını” ifade etti. Sürece ilişkin Erdoğan şunları ifade etti: “Samimiyetle başlattığımız bir süreci provoke ettiler. Evet, çözüm sürecini biz başlattık ama sonlandıran biz olmadık. Bunların gizli gündemleri, art niyetleri sonlandırdı”.

2013-2015 yıllarındaki çözüm süreci devam eder mi? Devam etse bile hükümet geçmiş deneyimleri göz önünde bulundurup DEM’i sürece katar mı? Böylesi sorulara cevap vermek zor. Bununla birlikte DEM çevresinde son günlerde böyle bir tartışma var.

Peki, DEM ve çevresi çözüm sürecinde samimi midir?

İHD ve DEM gibi yapıların içinde yer aldığı bu camianın çözüm sürecinde samimi olduklarını düşünmüyorum. Ayrıca, kendi başlarına hareket edip böylesi bir talepte bulunabilecek özerklikleri de yoktur. KCK-PKK talimatı ya da isteği olmadan böylesi bir gündem ile bir araya gelmeleri mümkün gelmiyor bana. KCK-PKK ise böylesi bir gündemi ya askerî ya da siyasi tıkanmışlıklarını çözmek/aşmak için isteyebilir. Daha önceleri de bu yapılanmaları bu şekilde kullanmıştır.

Çözüm sürecini gündeme getiren; KCK’nın domine ettiği kişi ve yapılar geçmiş pratikleri göz önünde tutulduğunda güven duyulan aktörler değildir. Türkiye ve Kürt siyaseti açısından Cumhuriyet tarihinin en önemli adımı sayılabilecek 2013-2015 deneyimine bu camia sahip çıkamamıştır. KCK-PKK’nın sabotelerine ses çıkartamamışlar ve aksine sürecin heba olmasına zemin hazırlamışlardır.

Yaşanan onca şeye rağmen böylesi bir gündem ile Diyarbakır’da biraraya gelenlerin KCK-PKK’ye silahsızlanma ya da çatışmasızlık çağrısında bulunamamalarının ayrıca üzerinde durulması gerekmektedir.

Her halükârda bir bütün olarak bakıldığında çözüm süreci gündemi kıymetli olmakla birlikte bunu dile getiren aktörlerin tutumları göz önünde tutulunca samimi ve güvenilir gelmemektedir.

Çözüm süreci gündemi zamanlama açısından üzerinde durulmalıdır. Yerel seçimlerin olması bir taraftan iyi bir zamanlama diğer taraftan kötü bir zamanlamadır. Bu tamamen DEM ve çeperinde yer alan sivil toplum kuruluşlarının ve aydınların tutumuna göre değişebilir.

İstanbul seçimleri Erdoğan ve Ak Parti için önemlidir. Bir taraftan başta İstanbul olmak üzere Erdoğan ve Ak Parti’ye kayıp ettirmeye çalışıp diğer taraftan Erdoğan’dan çözüm sürecini devam ettirmesini istemek tutarlı ve samimi bir tutum değildir. Politik olarak da doğru bir strateji değildir. Çözüm sürecinin anlamlı olması ve hükümet üzerinde bir baskı oluşturması isteniliyorsa diğer taraftan bu talepte samimiyseler yerel seçimler çok iyi bir zamanlama olabilir.

Nihayetinde başta İstanbul olmak üzere Adana gibi bazı illerde DEM’in seçim sonuçlarını değiştirebilecek bir potansiyeli bulunmaktadır.

İstanbul’da CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun seçimleri kazanması için çalışmak yerine seçimleri Ak Parti adayı Murat Kurum’a kazandırma stratejisi çözüm sürecini de aktörler açısından gerçekçi ve anlamlı kılacaktır.

Faydası açısından bakıldığında İstanbul ya da başka yerlerde CHP adaylarına seçim kazandırmak rasyonel değildir. Kürtler ile ilgili birçok tarihî adım atan, mevcut alternatifler arasında Kürtler açısından en makul olan iktidardaki Erdoğan’ın ve Ak Parti’nin desteklenmesi Kürtlerin çıkarına olacağı gibi çözüm süreci tartışmalarını da gerçekçi bir zemine çekebilecektir. Yazının başlığında ifade edildiği gibi “ver İstanbul’u al çözüm sürecini” stratejisi DEM’in tıkanan siyasetini ve Kürtler nezdinde kayıp ettiği imajını da toparlayacaktır.

Aksi durumda, yani bir taraftan Erdoğan ve Ak Parti’nin kayıp etmesi için çalışmak diğer taraftan çözüm sürecini Erdoğan’dan beklemek bir akıl tutulması değil; samimiyetsizlik göstergesi olacaktır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et