Üniversitede kime yer yoktur?

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde mescitte kuran okuyan öğrencilere saldırı, Türkiye’nin en büyük üniversitelerdeki vahim bir sorunu yeniden gündeme getirdi.

Kamu üniversitelerinin çoğunda var olan, herkesin bildiği, üniversite yönetimlerinin sesiz kaldığı, ilgili ilgisiz her şeye müdahale eden YÖK’ün görmezden geldiği, hukukun da müdahale etmediği şiddet sorununu.

Bazı üniversitelere gittiğinizde, daha içeri adımınızı atar atmaz hissediyorsunuz bunu. Duvarlardaki tek bir siyasi görüşün hakimiyetini yansıtan afiş, slogan ve bildiriler, size nasıl bir yere geldiğinizin ilk ipuçlarını veriyor.

Üniversite doğası gereği her çeşit fikirden öğrencinin olduğu bir yer, ama bu çeşitliliğin hiçbir görünürlüğü yok. Egemen gruba aykırı düşünen öğrenciler biraz fazla dikkat çekecek etkinliklere kalkıştıklarında tartaklanıyorlar, dövülüyorlar.

Hatta sopalı, bıçaklı kavgalarda hayatını kaybeden gençler bile oluyor.

Her üniversiteye musallat olan bir ideolojik grup, binlerce, on binlerce öğrenci üzerinde terör estiriyor.

Peki bu nasıl mümkün olabiliyor?

Çünkü “örgütlü azınlıklar örgütsüz çoğunluğu yönetir” kuralı işliyor ve üniversite yönetimleri de bunu veri kabul ediyor.

Dünyanın hiçbir medeni ülkesinde böyle üniversite göremezsiniz.

Çünkü üniversitede herkese ve her fikre yer vardır.

Dine pozitif bakan fikirlere de, negatif bakan fikirlere de. Özgürlükçü fikirlere de, ayrılıkçı, bölücü, ırkçı fikirlere de. Akademik özgürlük açısından ülkenin toprak bütünlüğünden yana fikirlerle bunun tam tersini savunan fikirler aynı değerdedir. Akademik özgürlük ilkesi ikisini de aynı ölçüde korur.

Ama akademik özgürlük bir şeyi korumaz: Fiziksel şiddeti.

Farklı fikirlerin dile getirilebileceği atmosferi korumak için şiddete hiçbir şekilde tolerans göstermez.

İster bir dünya görüşü ve yaşam biçimi adına, isterse de vatan, millet, halk, din, Türklük, Kürtlük, sosyalizm veya liberalizm adına bir öğrenci diğerine bir fiske vurmaya kalkmayı aklından bile geçirememelidir.

Üniversitenin sahiden üniversite olabilmesi için her tür fikrin dile getirilebilmesi ve bunun engellenmemesi şarttır. Bunu engelleyen, sağcı veya solcu, kendisi gibi olmayan öğrencilere şiddet uygulayan öğrenciye tolerans gösterilmemelidir.

Her bir öğrenci veya öğretim üyesi, akademik personel veya kampüsteki bir konferansa katılan misafir, en kabul edilemez fikri dile getirse bile başına bir şey gelmeyeceğini bilmelidir.

Özgürlüğün klasik sınırını gösteren bir ifade vardır:

“Ali’nin yumruğunu sallama özgürlüğü, Veli’nin burnunun başladığı noktada biter.”

Bu sınırı ihlal edeni kampüste tutmak, üniversiteye içkin olan en temel değeri, akademik özgürlüğü ihlal anlamını taşır.

Anneler babalar kılına zarar gelmemesi için üstüne titredikleri evlatlarını, fanatik zorbalar dövüp yaralasınlar, canına kast etsinler diye göndermiyor üniversiteye.

Artık hukukun bu zorbalığa son vermesinin zamanı.

Üniversitenin üniversite olabilmesi için.

Yeni Yüzyıl, 07.12.2015

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et