Herkes Alman ekonomisini över ve Almanya’nın bir otomobil devi olduğunu da ekler. Almanya 2. Dünya Savaşından büyük bir yıkımla çıkmasına rağmen sanayii atılımı ile kısa sürede uzun yıllar kaldığı Dünya’nın 2. Ekonomisi tahtına oturdu. Almanya’ya baktığımızda, makine, otomobil, çelik ve daha bir sürü sektörde (spor vb.) üretim ve ticaret yapmaktadır. Bütün bunların yanında Alman ekonomisinde kimya sektörü inanılmaz bir iş hacmine sahiptir. Halen Alman kimya sektörü Türkiye’den ciddi para kazanmaktadır…
“Hayat kimyadır” derim sık sık. Türkiye’de kimya sektörünün durumu ümitvar değil. Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren üniversitelerimiz binlerce kimya mühendisi mezun ediyor. Mühendislerin çoğunluğu farklı sektörlerde çalışıyor ya da işsiz. Bir de eski yerli filmlerde kimya mühendislerini sabun yapmaya çalışırken izliyoruz… Bundan 5 yıl önce Ankara’daki eski adıyla kimya meslek lisesi yeni adıyla M. Rüştü Uzel MTAL tematik okul olarak ilan edildi. Ben buna çok sevindim, hemen okulu aradım ve okul tanıtımı için afiş, video vb. materyalleri istedim. Onlar benim kadar heyecanlı değildi: ‘yok’ deyip kapattılar. Belki de ihtiyacımız olan kimya uzmanları değil; KİMYA GİRİŞİMCİLERİ’dir. Ne dersiniz?
Kimyasal maddeler, birçok ürünün içeriğinde vardır. Ben bu yazımda daha ziyade kişisel bakım (şampuan, jöle, duş jeli, sabun, diş macunu, parfüm, rolon, traş köpüğü, temizlik ürünleri, saç boyası vs.) olarak adlandırılan gruba değinmeye çalışacağım. Örneğin, şampuan birkaç yıl öncesine kadar yerli bir marka ve üretim yoktu… İnanılmaz değil mi? Bu sektörde faaliyet gösteren firmalar sadece bir ürün ile ilgili üretim yapıyordu. Eyüp Sabri Tuncer (1923) isimli güzide firmamız kolonyaları ile ünlüdür, şampuan ve sıvı sabun üretimine daha 5 -6 yıl önce başladılar. Bulaşık makinası deterjanını (kapsül veya jel formatı) yerli üreten yok, milyarlarca dolarımızı bu ürünleri almak için Almanya’ya ABD’ye ödüyoruz. Bütün AVM’lerde Alman firmalarının mağazaları (Rosmann vb.) var. Bu mağazalar her gün milyonlarca liralık ciro yapıyorlar…
Türkiye’de kişisel bakım sektörü neredeyse yok… Birçok ürünü kaliteli üretip satabilen birkaç firma var. Onlar da emekleme aşamasında, üretim, pazarlama ve reklam hataları oluyor. Açalım: Kişisel bakım üretimi yapan bir firma evden üyelik yolu ile ve internet sanal platformlar üzerinden satış yapıyor. Yani, evinin karşısındaki markete giren tüketici bu firmanın ürününü rafta görmüyor hatta milyonlarca insan bu firmanın adını dahi bilmiyor. Ciddi bir pazarlama problemi bence. Yine başka firmamız bu sektörde deneyimli olmasına rağmen ürünleri sanki sadece kuyumcuda kilit altında satılıyor, markette vs. bulamıyorsunuz. Üstelik bu firmanın ürünleri kalitesi dünya standartlarında ama ortada yok, tüketici bilmiyor… Kısır üretim, firmalarımız bir ve ya 3 -5 çeşit ürün üretiyor, başka da bir girişimi yok… Oysa kişisel bakım dediğimiz alan her geçen gün çeşitliliği artan, büyüyen bir alan… Çamaşır deterjanı üretiyor, bulaşık deterjanı üretimine ihtiyaç duymuyor. Şampuan, sıvı sabun, köpük sabun, yumuşatıcı gibi ürünler ek yatırıma ihtiyaç duymadan kolaylıkla üretilebilir. Bu güne böyle geldik, bu her şeyin bittiği fırsatların kaçtığı anlamına gelmez.
Sanayide 4.5 devrimi yaşanıyor. Genel olarak kimya sektöründe özel olarak da kişisel bakım ürünlerinde doğal ve organik içerik devrimi yaşanıyor. İşte bu devrim bize büyük fırsatlar sunuyor. İnsanlar, şampuandan sıvı sabuna, diş macunundan bulaşık makinası deterjanına, çamaşır deterjanından yüzey temizleyiciye kadar üründe doğal, bitki vb. şeylerden içerik oluşmasını bekliyor. Türkiye gibi, çiçeği, farklı bitkisi, gülü, lavantası, zeytini, ısırgan otu, papatyası, leylağı hata bor minerali ve kil toprağı bol olan bir coğrafyada kişisel ürün üretiminde büyük sıçrama yapabiliriz. Zaten burada saydığım veya sayamadığım hammaddeleri üretip satıyoruz. Ancak kilo ile tonla, küfe ile çuval çuval bunları satmanın işe yarar bir gelir sağlamadığı ortada, bunun yerine bunları işleyip katma değerli ürün elde etmek gerekiyor. Isırgan otunu çuvalla satmak yerine şampuan olarak satmak arasında çok büyük fark var. Önerilerimi üç başlıkta sunmak isterim: ÜRETİM, PAZARLAMA ve REKLAM
Üretim
- Üretim, ürün çeşitliliği denince hemen büyük fabrikalar akla geliyor, oysa küçük ve orta ölçekli atölyelerde çok çeşitli ve kaliteli ürünler yapılabilir.
- İlk olarak firmalar, ürettikleri ürünün yanına az veya sıfır maliyet gerektiren (makine, teçhizat) birkaç ürün eklemeliler.
- Firmalar, eğitim vererek küçük atölye ve ev üretimini desteklemeliler.
- Firmalar, ARGE faaliyetlerine özen göstermeliler.
- Firmalar, tüketici talep ve beklentileri için sık sık araştırma yapmalılar.
- Firmalar, finansman ihtiyaçları için, borsaya açılmak, yatırım fonları ihraç etmek gibi yolları kullanmalı…
- Firmalar, ürün gruplarında ekonomik çeşitlere yer vermelidir.
- Ürün yelpazesi geniş tutulmalıdır, (yaş, cinsiyet, vücut tipi, saç tipi vb.).
Pazarlama
- Her market, her bakkalda ürünler bulunmalı,
- Evden pazarlama yöntemi yeni yaklaşımlarla geliştirilmeli,
- İnternet pazarlama kanalları çoğalmalı ve etkili online satış platformları kurulmalı,
- Prim destekli satış biçimleri kullanılmalı,
- Küçük hediyeler satışı hacmini arttırır, bu yöntem kullanılmalıdır,
- Abonelik sistemi kullanılmalı, (bir yıl içinde belli bir ürün grubunun –şampuan, sıvı sabun, deterjan gibi- üç aylık periyotlarda tüketiciye gönderilmesi).
Reklam
Kişisel bakım ürünlerinde reklam ve tanıtım, başka hiçbir faktör ile yarışamaz. Reklam ve tanıtım yoksa satış da yoktur üretim de yapılamaz. Reklam ve tanıtım kimya sektöründe en zayıf halka konumunda… 85 milyon civarında insanın yaşadığı ve üçte birinin genç nüfusu oluşturduğu bu topraklarda kişisel bakım sektörünün bu kadar zayıf olması inanılmaz bir durum. Kaliteli ürünler, çeşitli ürünler ile pazarda harcanan milyonlarca dolar kazanılabilir. Kişisel bakım sektöründe her bir ürünün çok etkili, görsel imajı ve sloganı olmalıdır. Firmalarımız, reklam ve tanıtım işine enerji ve para harcamaları gerekmektedir. Reklam yoksa emekler boşa gider.
Kimya sektörü her geçen gün büyüyen bir sektör, Avrupa ve ABD gibi ülkeler bunu çoktan keşfetmiş. Türkiye’nin ekonomik gelişmişliği denince otomobil, roket vb. şeyler akla geliyor, şüphesiz bunlar da önemli… Ancak yetişmiş insan kaynağı, pazar kapasitesi ve hammadde bolluğunu dikkate alınca kimya sektörünün ve kişisel bakım ürünlerinin olağanüstü potansiyelini görebiliriz. Ev ve küçük atölye ve el emeği ürünlerin üretimine ağırlık vermeliyiz. KOSGEP, İŞ-KUR, HALK EĞİTİM MERKEZLERİ, ÜNİVERSİTELER ve OSB’ler çeşitli kısa üretime dayalı eğitim programları açmalılar. Bu eğitim programları, sadece üretim eğitim vermekle yetinmemeli, bunun yanında, pazarlama, reklam gibi eğitimler ile süreç tam olgunlaştırılmalıdır. Başarılı olanlar medyada vs. gösterilmeli insanlar özendirilmelidir. Bu büyük pazarı artık geri alma vaktidir. Bu sektördeki bir sloganı hatırlayalım: ‘Biraz Pahalı ama Ben Buna Değerim’ çok etkili bir slogan, şöyle bitirelim:
Biraz geç kaldık ama gelecek günlere değer !!