Toprak Sahibi

Hızlı şehirleşme toplu konut yapımını zorunlu kılınca, nerede imara açılmış bir toprak parçası varsa, müteahhitler tarafından, toprak sahibine belli bir daire karşılığı verilerek siteler yapılıyor.

Şehirler genişleyince, konut yapılacak arsa da kıt olunca, düne kadar sahibinin bile tarafına bakmadığı topraklar değere biniyor. Zamanında büyük dede tarafından bir şekilde sahiplenilmiş topraklar, dede, mülkiyeti ömrünün sonuna kadar paylaşmaya yanaşmayınca, çocukları ister istemez ölümünü beklemek zorunda kalıyorlar. Belki zamanında çocuklar bu araziyi çeşitli şekillerde değerlendirmeyi düşünmüşlerse ve bunu dedelerine, babalarına açmışlarsa bile red cevabı aldıkları için, o topraklar ancak emri hak vaki olunca kullanılabiliyor.

Dededen kalan bu toprak üzerinde miras yoluyla birden çok malik olunca da, müteahhit büyük uğraşlarla bütün varisleri ikna edip, arsa karşılığı hepsine daire verip inşaatı yapıyor ve siteyi faaliyete geçiriyor. Daha düne kadar sahip oldukları ve kimseyi yanaştırmadıkları topraklarının üzerinde, eski sahipleri artık, hiç tanımadığı kişilerle ortak olmuş oluyor. Kendi arazilerine başkalarının ortak olması onları biraz kıskandırıyor. Artık ortak mülkiyete geçmiş olduklarını ve herkes gibi kendilerinin de bütün arazi içinde küçük bir pay sahibi olduklarını kabul edemiyorlar. İstiyorlar ki, bir zamanlar kendilerinin olan bu toprak üzerinde ayrıcalıklı bir konumda bulunsunlar. Aidat ödemek istemiyorlar mesela, zor geliyor. Her konu kendilerine danışılsın, onayları alınmadan bir şey yapılmasın istiyorlar. Daire sayıları azınlıkta olduğu halde ‘doğal yönetici’ olarak görülmek istiyorlar. Her cümleye de “biz buranın toprak sahibiyiz” diye başlıyorlar. Site kurulalı 20-30 yıl olmuş olsa bile sürekli olarak bunu hatırlatma ihtiyacı hissediyorlar.

Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da yanındaki silah arkadaşlarıyla birlikte Samsun’a çıktı ve Milli Mücadeleyi başlattı. 4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında toplanan Sivas Kongresi’ni CHP’nin ilk kongresi kabul ettiler. Bu tarihten 7 ay sonra da Büyük Millet Meclisini açtı. Devletin kuruluş tarihi olarak meclisin açıldığı gün mü kabul edilmeli, bunu siyaset bilimciler tartışsın. Meclisin açılmasından 3,5 yıl sonra, 9 Eylül 1923’te Parti tüzüğünün kabul edildiği gün, partinin kuruluş tarihi olarak kabul edildi. Bundan 1,5 ay sonra da Cumhuriyet ilan edildi.

Mustafa Kemal yola birçok arkadaşıyla beraber çıktığı halde, Cumhuriyeti kurduğunda çekirdek kadroda bunların çok azı vardı. Yani bir mülkün neredeyse tek hâkimi olarak kalmıştı. Yola beraber çıktığı, milli mücadeleyi beraber yaptığı ama daha sonra yolunu ayırdığı arkadaşlarının da devletin kurulduğu zamanlarda bir parti kurarak iktidara ortak olma haklarını cebirle engelledi. Kendisine dikensiz bir gül bahçesi hazırladı. Cumhuriyetin ilanından yaklaşık 1 yıl sonra, “Bu mülkte bizim de payımız var” demeye kalkan eski arkadaşlarının kurduğu Terakkiperver Parti’yi 7 aylıkken öldürmüştü. Yani tapulu toprağında kendinden başkasının tasarrufta bulunmasına tahammül edemiyordu. Neden sonra, en güvendiği arkadaşının, tapulu arazisinin bir köşesine bir kulübe yapmasına müsaade etti. Ama ona bile 3 ay dayanabildi. Yani kurucu baba, sağlığında, tapusunu kendi üzerine yaptığı mülkte kimsenin hak sahibi gibi görünmesine müsaade edemiyordu.

Aynı konut projesinde olduğu gibi, kurucu baba rahmetli olduktan sonra, yanı başında yetiştirdiği büyük oğlu da kısa bir süre mülk üzerinde tek başına tasarrufta bulunmaya devam etti. Fakat ikinci ve üçüncü kuşak diğer varislerin baskısına daha fazla dayanamadı ve arazisinde yeni konutlar (partiler) yapılmasına 1946 yılında müsaade etmek zorunda kalındı. Ülke çok partili demokratik hayata geçti. Zaman ilerledikçe de yeni yeni partiler kuruldu. Şu anda 100’ün üzerinde parti var.

100’ün üzerinde parti var ama, devleti kurduğu söylenen parti, eskiden tek başına tasarrufta bulundukları ve üzerinde kuş uçurtmadıkları “kendi mülklerine” “yeni ortaklar” çıkmış olmasını bir türlü hazmedemiyor. Her fırsatta onlara “hooop, biz bu devletin kurucu partisiyiz” diye hatırlatmayı bir görev biliyorlar. Devletin kuruluşunun üzerinden 100, çok partili hayata geçmemizin üzerinden 80 sene geçtiği halde, hâlâ, her fırsatta cümleye “biz cumhuriyeti kuran partiyiz” hatırlatmasını yaparak başlıyorlar.

Bu hatırlatmayı, aynı sitenin yapıldığı toprağın eski sahibi olup, sitede birkaç daire sahibi olan 20-30 sene önceki malikler gibi, halk onlara hiç iktidar görevi vermese bile her şeyin kendilerinden sorulmasını, her adımda onaylarının alınmasını, hatta ‘doğal yönetici’ (hükümet) olarak görülmeyi istiyorlar. Bu yüzden, bazı CHP’liler açıktan, ama eminim ki çoğunluğu içten, 1930’lar Türkiyesi’ne, yani tek parti dönemine dönmeyi, yani toprağın yine tek sahibi olarak bilinmeyi, kabullenilmeyi istiyorlar.

Ama artık, bu ülkedeki diğer 100 partiden sadece biri olduklarını ve yüzde kaç paya sahip olacaklarını sadece ve ancak halkın belirlediğini bir türlü kabul edemiyorlar.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et