Tek bir soru: “Neden?” Üç cevap, Sosyal Psikolojiden

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün resmî verilerine göre 2016 yılı itibariyle Türkiye’de geçici koruma kapsamındaki Suriyeli birey sayısı 2.750.059. Ülkelerindeki savaş halinden kaçışlarının özellikle 2014 ve sonrasında hız kazandığı, son üç yılda gelen kişi sayısındaki artıştada kendini göstermekte. Özellikle son iki yıldır politikacıların, akademisyenlerin, hatta hemen hemen herkesin Suriyelilerin durumunu ele alırken baktıkları pencere kendi ardalanları temelinde. Kuşkusuz bir başka grubu değerlendirirken kişilerin kendi konumlarından hareket etmelerinde bir sakınca yok. Ancak bu durum “bir insan neden diğer insanlara yardım eder?” ya da “bir insan neden diğer insanlara yardım etmeli?” sorusunu akla getiriyor ise buna cevap verirken yalnızca kendi gözlemlerimizi, tanıştığımız Suriyelileri ve bize yönelik oluşturduklarını düşündüğümüz tehditleri değerlendirmeye katmamız yeterli olmayacaktır. Keza yardım etme davranışı bağlamında “Neden?” sorusu sosyal psikoloji literatüründe yıllardır sorula ve cevaplanagelmiştir. Yardım etme davranışını açıklamaya yönelik ortaya konan açıklamalar belki de bugün ülkemizdeki Suriyelilere yönelik ortaya koyabileceğimiz yardım etme davranışını tanımlamada kritik bir önem oynayabilir.

Bireyin hayatta kalımını sağlayan edimlerin ve genetik özelliklerin aktarılmasını temel kabul eden bazı evrimsel psikologlar, yardım etme davranışının açıklanmasında insanın kendi fiziksel bütünlüğünün tehlikeye atılmasının bu davranışın işlevsel ve evrimleşmiş bir davranış olamayacağını ileri sürerler. Keza bir başkasına yardım etmek kişinin hayatta kalımını riske atabileceği için bugüne kadar yardım etme davranışının evrimleşmemiş olması gerekir. Bu sürece ilişkin evrimsel psikologların getirdikleri açıklamalardan biri akraba seçimidir. Birey, genetik ortaklığa sahip olduğu kişilerin hayatta kalmasını sağlayarak kendi türünün, genetik diziliminin yeni nesillere aktarımını sağlayabilir. Dolayısıyla, özellikle genetik ortaklığın oldukça yüksek olduğu akrabalık sürecinde yardım etme davranışının evrimleşmiş olması mantıksız değildir. Suriyeli göçmenlere yönelik olası yardım etme davranışlarımız evrimsel psikologların akraba seçimi kavramı bağlamında ele alınabilir. Suriye topraklarının 402 yıl boyunca aynı zamanda Osmanlı Toprakları olduğu ve 1918’e kadar birarada yaşama kültürünün geçerli olduğu düşünülecek olursa genetik ortaklığın ne kadar fazla olduğu tahayyül edilebilir. Dolayısıyla akraba seçimi kavramı açısından Türkiye’nin Suriye’ye yardım ediyor olması evrimsel psikoloji literatürünü desteklemektedir.

Evrimsel psikologlar ayrıca karşılıklılık normunun da yardım etme davranışının evrimleşmesi açısından önemli olduğunu vurgulamaktadırlar. Bir kişiye yönelik yardım etme davranışı, ilerideki potansiyel zora düşülen durumlardaki rezerv yardımları bünyesinde barındırmaktadır. Kısacası, “bugün sana yarın bana”dır. Keza araştırmalar, karşılıklılık normunun ve işbirliğinin kullanıldığı avcı toplayıcı grupların hayatta kalma düzeylerinin daha fazla olduğunu ortaya koyan niteliktedir. 877 kilometre sınıra sahip olduğumuz ve komşu durumunda olan Suriye’ye yarın muhtaç konumda olup olmayacağımızın garantisi olmadığını düşünecek olursak karşılıklılık normu bağlamında da Türkiye’nin Suriye’ye yardım ediyor oluşunun makul olduğu düşünülebilir. Ayrıca bazı evrim psikologlarına göre, evrim bireysel hayatta kalımın ötesinde grupların birarada hayatta kalımını sağlayan edimlerin de evrimleşmesini sağlamıştır. Suriye ile Türkiye’nin aynı kıtanın iki ülkesi olması aslında bir grup normu olarak yardım etmenin karşılıklılığını pekiştirir durumdadır.

Yardım etme davranışına yönelik ortaya konan ikinci açıklama aslında kişilerarası ilişkilerin başlangıcı ve gelişimini açıklamaya yönelik olan Sosyal Alışveriş Kuramı’nı temel almaktadır. Sosyal Alışveriş Kuramı, bireylerin kurdukları kişiler arası ilişkilerinin de aslında bir piyasa mantığına dayandığını ileri sürer. Nasıl ki piyasada ekonomik aktörler kârlarını maksimize edip, zararlarını minimalize etmeye güdülenmiş ise birey kârını maksimize edip, zararlarını minimalize edebildiği ilişkileri diğerlerine tercih eder. Dolayısıyla yardım etme davranışı da bir nev’i ödül-bedel hesaplamasına dayanmaktadır. Olası yardım etme davranışı kişi için ödülleri yüksek, bedelleri düşük bir sürece işaret ediyor ise birey yardım eder. Suriyeli göçmenlere yönelik Türkiye’nin kapılarını açması, yani yardım ediyor olmasının birkaç açıdan ödülleyici olduğu düşünülebilir. Türkiye’nin uluslararası platformda bir başka ülkenin “hamisi” pozisyonuna gelmesi, bir saygınlık kazanması ve diplomatik süreçlerde tabir-i caizse elinin güçlü olması bu ödüllerden birkaçı olarak düşünülebilir. Şüphesiz, sürecin Türkiye açısından ortaya koyabileceği bedeller, ki Rusya ile yaşanan gerginliğin bir ayağının Suriye olduğu düşünülebilir, kaçınılmazdır. Ancak ödül-bedel dengesi açısından gerçekleştirilen karşılaştırma “ödül” olarak kabul edilen ögelerin daha önemli olduğunu ortaya koyabilir. Keza Avrupa’ya vizesiz seyahat etme koşulunun Türkiye’nin diplomaside güçlenmeye başlaması ile ilişkili olduğu düşünülebilir. Özetleyecek olursak, Türkiye’nin Suriyeli göçmenlere yardım ediyor olması Sosyal Alışveriş Kuramı açısından da anlaşılabilir ve desteklenebilir.

Hem evrim psikologlarının, hem de Thibaut ve Kelley’nin Sosyal Alışveriş Kuramı’nın temelinde yardım etme davranışının kişiye bir yarar sağlaması mevzubahistir. Yazıyı büyük bir sabırla buraya kadar okumuş olan bireyler hem bu açıklamaların hem de benim insanlığımızdan şüpheye düşmüş olabilirler. Üçüncü açıklamanın daha “insanî” olduğunu vurgulamama izin verin. Batson’un 1991 yılında ortaya attığı Empati-Özgecilik Kuramı bireylerin bir diğerine yardım edebilmesi için empati duymasının karşılıksız yardım etme davranışını yani özgeciliği tetikleyeceğini ortaya koyar. Birey eğer kendisini karşısındaki kişinin yerine koymayı başarabiliyor ise, şartsız koşulsuz yardım eder. Hem de ne pahasına olursa olsun. Ancak birey kendisini karşıdaki kişinin yerine koyamıyor ise o zaman Sosyal Alışveriş Kuramı’ndaki ödül ve bedel karşılaştırmasının yine önem kazandığı görülür. Yapılan araştırmalar yüksek empati düzeyine sahip olan bireylerin yardım etme davranışı onlar için zararlı bir sonuç içerse bile yardım ettiklerini göstermektedir. Türkiye’deki bireylerin Suriyeli göçmenlere yönelik tavırlarına bakıldığında da kuramın desteklenebilir olduğu görülmektedir. Keza kendilerini çocuğu kucağında ölmüş bir babanın yerine koyabilen kişilerin Türkiye’nin kapılarını açmalarının koşullarını tartışmadığını, göçmenlere kucak açtıklarını görebiliriz. Savaş gibi hem yerin hem göğün inlediği bir ortamda tek şanslarının kaçmak olduğunu kestirebildiğimiz insanlarla empati kurmak kuşkusuz zor, çünkü biz savaşta değiliz. Ancak onları anlayabilmek için en azından kendimizi onların yerine koymayı deneyebilir ya da destekleyenlere köstek olmayabiliriz.

Yardım etme davranışını açıklamada kullanılan her üç açıklama açısından da Türkiye’nin Suriyeli göçmenlere yardım etmesi makuldür ve Türkiye Suriyeli göçmenlere yardım etmelidir. İşbu yazıyı kaleme alan kişinin ailesinin 1945 yılında Kuzey Kafkasya’dan kaçarken Türkiye’ye sığınıldığı düşünülecek olursa belki de göçmenlere iyi davranmak bizi kendi geçmişimizle de barıştırır, kim bilir…

 

 

Bu Yazıyı Paylaşın

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et