Sosyal Medya Düzenlemeleri: Denetim ve İfade Özgürlüğünün Çatışması

Her geçen gün daha fazla hayatımızın içinde yer almaya başlayan sosyal medyanın veya çevrimiçi iletişimin artık etkisi ve gücü yadsınamayacak düzeylere ulaşmıştır. Kendi dinamiklerini haiz bu yeni dünya, beraberinde yeni tartışmaları da getirmiştir. Bu tartışmalardan birisi de sosyal medyanın denetimine ilişkindir. Çünkü bu yeni dünyada suç işlemek hem çok kolaydır hem de tespit edilmesi oldukça güçtür. Günümüzde bireyler için vazgeçilmez olan sosyal medya veya çevrimiçi iletişim araçlarının bu yönü bazı durumlarda ürkütücü sonuçlara neden olabilmektedir. İşte burada yeni bir önemli tartışma başlar: Sosyal medyada ifade özgürlüğü ve denetim çatışması.

Bu tartışmanın boyutlarını kavrayabilmek için öncelikle hepimizin kullandığı hatta belki sizi şu anda bu yazıya aktaran sosyal medya araçlarının, öteki yüzüne biraz daha yaklaşmak yerinde olacaktır:

Öncelikle ilk olarak sosyal medyada anonim olmanın verdiği rahatlıkla bireyler gerçek hayatlarında davranamadıkları kadar rahat davranabilmektedirler. Bu rahatlık kimi zaman başkalarına zarar verecek düzeylere gelebilmektedir. Bireyler küfür, şantaj, taciz gibi farklı farklı pek çok suça teşne olabilmektedirler.

İkinci olarak organize şekilde yürütülen bazı durumlardır. Örneğin pek çok terör örgütü sosyal medyayı ve çevrimiçi iletişim araçlarını örgüt içi iletişim veya propaganda için kullanabilmektedir. Kimi zaman örgüte insan çekmek, örgütün fikirlerini yaymak için kimi zaman ise insanlara korku vermek amacıyla sosyal medya araçları kullanılabilmektedir. Ayrıca kitlesel hareketler meydana getirmek ve bunları yönlendirmek de sosyal medya araçları ile mümkün olabilmektedir.

Üçüncü olarak ise sosyal medyada sistematik olmayan ancak topluluk psikolojisiyle gelişen ve neredeyse her gün defalarca yaşanan linç kültürünün yol açtığı zararlardır. Şöyle düşünün; bir meydanda üzerinize gelen binlerce insan, binlerce küfür, binlerce tehdit, aşağılayıcı ve hakkınızda yazılan onur kırıcı yazılar…  Hatta kimi zaman bu kitlenin kamu gücünü dahi harekete geçirebilecek düzeyde etkili olabilmesi… Bireyleri ağır travmalara ve hatta intihara bile sürükleyebilen bu gibi durumlardan bireylerin nasıl kurtulabileceği ise tartışma konusudur.

Dördüncü olarak ise sosyal medyanın çocuklar için korkunç yerler haline gelebilmesi örnek verilebilir. Pedofili başta olmak üzere pek çok iğrenç suç ve tuzak çocukların sosyal medya kullanımını zaman zaman tehlikeli kılabilmektedir.

Sosyal medya bu gibi daha pek çok sorunun yaşanabildiği platformlar olarak karşımıza çıkabilmektedir. Bu durum tüm dünyada sosyal medyada denetim olması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Ancak bu denetimin nasıl yapılacağı sorusunu sormadan evvel tartışılan iki sorun bulunmaktadır. İlki ve bence de en önemlisi ifade özgürlüğüdür. Denetim, sınırlı olmazsa eğer ifade özgürlüğünün sınırlarını çiğneyebilir. İkincisi ise denetimin nasıl yapılabileceği sorusuyla daha yakından ilişkilidir; sosyal medya hesaplarının anonim olması veya basit birkaç yöntemle tespitinin adeta imkânsız olması denetimin “sınırlı” bir biçimde mümkün olup olmadığı sorununu ortaya çıkarmaktadır. Gerçekten de anonimliğin ortadan kalktığı sosyal medyada ifade özgürlüğünden bahsedilemez.

Diğer bir husus ise denetimin nasıl yapılabileceğidir. Şu anda dünyada bu konuda tartışılan başlıca 3 yöntem olduğu görülmektedir. İlki, sosyal medya platformlarının kendi denetimlerini yapmalarıdır. Bu halihazırda pek çok platformda zaten var olan bir durumdur. Daha çok yapay zeka ile veya şikayet mekanizması ile sürdürülmektedir. Yaptırım olarak ise hesabın askıya alınması, kullanıcının bloke edilmesi söz konusudur. Bazı tehlikeli durumlarda ise güvenlik güçleriyle bilgi paylaşımı yapılabilmektedir. Ancak bu durum çoğu sosyal medya platformu için sınırlı tutulmaktadır.

İkinci denetim yöntemi ise devletlerin denetim mekanizmalarıdır. Sosyal medya platformlarının kullanıcılara dair bilgileri devletler ile paylaşması gibi bir durumun sonucu olarak etkinleşebilmektedir. Bu mekanizmanın en önemli sıkıntısı ise ifade özgürlüğü noktasında çok ciddi sıkıntılar doğurabilecek olmasıdır. Devletler kişilere dair bilgileri (IP numaralarını, konum bilgilerini vs.) almaktadırlar. Hatta IP numaralarının yetmediği durumlarda sosyal medya platformlarının depolama mekanizmalarındaki kimlik numaralarını vs. talep edebilmektedirler. Bu durum bireylerin anonim kalma istek ve özgürlüğünü zedelemektedir.

Üçüncü mekanizma ise uluslararası hukuk araçlarının kullanılarak çevrimiçi araçlar için uluslararası sözleşme hazırlanması ve bu şekilde bir mekanizma geliştirilmesidir. Halihazırda var olan Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 19. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğüne ilişkin madde ile 20. maddesinde düzenlenen nefret suçuna ilişkin madde bu açıdan tartışılsa da bu sözleşmeye taraf olmayan pek çok ülke vardır. İşte bu durum, uluslararası sözleşmelere dayalı bir mekanizmanın pek de etkin olamayacağına dair iddiaları akla getirmektedir. CATO Institute’de yayınlanan  “Does Social Media Have a ‘Democracy Deficit’?” başlıklı yazıda da uluslararası hukuk ve sosyal medya denetimi ele alınırken bu hususlar tartışılmıştır ve uluslararası sözleşmelerin iç hukuka aktarılması veya bazı maddelere çekince konarak kabul edilmesi gibi durumlara değinilmiştir.  Ayrıca burada ifade etmek gerekir ki bir uluslararası sözleşme, denetimden ziyade, ifade özgürlüğünü, bireylerin unutulma hakkını, anonim kalma hakkını düzenlemeli ve korumalıdır. Denetim adı altında sansürü ve baskıyı meşrulaştıracak bir sözleşme düşünülemez. Ancak platformlar ile devletler arasında işbirliğine ilişkin düzenlemeler düşünülebilir.

Gerçekten de sosyal medya oldukça güçlü, denetimi zor ve belli şartlar/konular dışında müdahale edilmesini hiçbirimizin istemediği çevrimiçi iletişim platformlarıdır. Bu platformların denetimine ilişkin açıkçası ben de devletlerin fazla müdahil olmaması gerektiğine inanmaktayım. Şiddet, terör, pedofili, taciz gibi bazı suçlara ilişkin devletler ile sosyal medya platformları arasında işbirliği mutlaka yapılmalıdır ancak ne kadar ağır olursa olsun düşüncelerin ifade edilmesinin bastırılması veya sosyal medya aracılığıyla devletlerin bizleri izlemesi doğru değildir ve buna fırsat verilmemelidir.

Öte yandan sosyal medya platformları da belli sürelerle bilgileri yok etmeli, kullanıcılarının verilerini mutlaka en üst düzeyde korumalıdır. Platformların kendilerinin yapacağı içerik denetimi noktasında ise sosyal medya platformlarının başlangıçta kullanıcılara sunacağı kurallar ölçüsünde bir denetim belki söz konusu olabilir. Ancak bu denetim mekanizması da oldukça sınırlı tutulmalı ve başlangıçta kullanıcı sözleşmesi ile açıkça deklare edilmelidir. Çoğunluğun tavrına veya şikayetlerine göre değil iletinin suç barındırıp barındırmamasına göre yaptırımlar uygulanmalıdır.

Uluslararası bir sözleşme ise sınırları ile ve taraf olacak devlet sayısıyla şekillenecek bir mekanizma olarak öngörülebilir. Bu konuda ortaya konacak bir sözleşmenin özellikle demokrasisi gelişmekte olan ülkelerde ifade özgürlüğünün korunmasına yönelik fayda sağlayabileceğini belirtebiliriz. Sosyal medya ile ilgili eğer bir uluslararası sözleşme yapılacaksa bu sözleşme denetimi veya sansürü meşrulaştıracak bir sözleşme değil, ifade özgürlüğünü koruyan ve suçlarla mücadele edilmesi için işbirliğini düzenleyen bir sözleşme olmalıdır.

Haldun BARIŞ Stj. Avukat
barishaldun@gmail.com

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et