Sosyal Medya, Anonimlik ve Devlet Üzerine – Hasan Ayer

Sosyal medya kullanımı günümüz dünyasında son derece hızlı bir biçimde artmakta ve insanların büyük bir kısmının sosyal medya kullanıcısı olduğunu görmekteyiz. Bazı bireyler kullanıcısı oldukları sosyal medya platformlarında kim oldukları, nerede yaşadıkları, hangi işte çalıştıkları veyahut hangi okulda okudukları vb gibi kişisel bilgilerini gizlememeyi tercih ederek paylaşımlarını ortaya koymaktadırlar. Kimisi ise sosyal medyada “anonim” bir kimlik tercih etmekte olup paylaşım yapmaktadırlar ki bu durum dünyanın birçok yerinde tartışılmakta olduğu gibi, bizim ülkemizde de son günlerde tartışılmaktadır. Tartışma en temelde şu soruları gündeme getiriyor: Sosyal medyada “anonim” bir profile sahip olmak özgürlüklerimiz içerisinde midir, özgürlük için ne anlama gelmektedir ve kamu otoritesi sosyal medyada anonim profillere müdahale etmeli midir?

Çoğumuz çocuk pornosu, açıktan tehdit içeren yazılar ve ekstrem düzeyde şiddet içeren görüntüler gibi içeriklere müdahale edilmesi konusunda mutabıkızdır. Genel olarak bu türden içerikleri sosyal medyada dolaşıma sokan kişiler, merkezi kamu otoritesi hızlı bir biçimde kimliklerini tespit edemesin diye anonim bir profil kullanmaktadırlar. Hal böyleyken devletler ve toplum içerisindeki bazı bireyler sosyal medyaya anonim bir kimlikle giriş yapmayı yasaklamayı gündeme getirme eğilimindedirler.

Bu eğilimdeki temel problemlerden biri “anonim profil” sahipliğini a priori olarak bu türden içerikleri dolaşıma sokan bireylere indirgemesidir. Sosyal medyada düzgün bir biçimde fikirlerini dile getiren, belli başlı sebeplerden ötürü anonim profil kullanmayı tercih eden/etmek zorunda olan birçok birey söz konusudur. Bu minvalde şu sorular akla gelmektedir: Bireyler kimliklerini afişe etmeden, gizlilik içerisinde fikirlerini dile getirme hakkına sahip değiller midir? Bireylerin ifşa olmama ve afişe edilmeme istenci bağlamında sosyal medyada anonim profil sahipliği hakkı yok mu? Belli başlı bireylerin sosyal medyada yukarıda bahsedilen “ahlak ve vicdan dışı” içerikleri paylaşmalarından dolayı devletlerin kategorik olarak “anonim olma” hakkına müdahale etmesi makul ve rasyonel bir siyasa mıdır?

Bir diğer problem ise bu türden bir müdahaleci politikanın felsefedeki kaygan zemin argümanını akıllara getiriyor olmasıdır. Kaygan zemin argümanından anlamamız gereken şey herhangi bir “E” eyleminin yapılması halinde zincirleme bir reaksiyon şeklinde bir tür “Z” durumuna kanalize olunma ihitmalidir. İfade özgürlüğüne ve tam anlamıyla kurumsallaşmış bir demokrasi geleneğine ve özgürlük tasavvuruna sahip olmayan toplumlarda devletlere bu türden müdahaleci yetkiler vermek halihazırda sosyal medyanın genişlettiği ifade özgürlüğü alanını daraltabilir. Bunun yanı sıra, kamu otoriteleri (devletler) sosyal medya düzenlemelerini genişleterek keyfi bir biçimde “illegal” ve “sahte” olarak nitelendirdiği görüşlere sahip bireylere müdahaleyi kendinde bir hak olarak görerek bireylere müdahale edebilir. O halde akla yine birtakım sorular gelmektedir: Bir şeyin illegal veya sahte olup olmadığına kim karar veriyor? “Sahte” diye nitelendirilen bir içeriğin gerçekten de kötü bir mahiyet mi yoksa “şaka” amaçlı satirik bir mahiyet mi taşıyıp taşımadığı nasıl bilinebilir?

Bu türden bir kaygan zemin aynı zamanda ekonomik anlamda da problemler yaratıp piyasadaki aktörlerin hareket alanını kısıtlayarak, piyasada mal ve hizmet üretimini sosyal medya aracılığıyla hayata geçirmek isteyen girişimciler açısından da sorun çıkartabilecek gibi gözüküyor. Zira devletler bu türden müdahaleci politikalar yapmaktalarsa, bir anlamda bunun nedensel sonucu yeniliklerin engellenmesi ve bu yenilikleri malları ve hizmetleri üretim sürecinde dolaşıma sokacak olan girişimcilerin cesaretinin kırılması olacaktır. Dahası devletler belli başlı sosyal medya platformlarını teşvik edip spesifik olarak belli başlı sosyal medya mecralarına müdahalede de bulunabilirler ki bu durum da bir tür monopol üretir ve yine piyasa ve aktörleri açısından problem yaratır.

O halde böyle bir durumda problemli içerikleri sosyal medyada dolaşıma sokan bireylere ne gibi yaptırımlar uygulanmalı ve bu içeriklerin engellenmesine yönelik uygulanması gereken çözümlerin ne olacağı sorunsalı karşımıza çıkmaktadır. Çözüm yine piyasanın kişisel çıkarı maksimize etme güdüsüyle hareket eden kendiliğinden doğan düzeninde gibi gözüküyor. Eğer bir sosyal medya platformu bünyesinde çok fazla güven vermeyen ve neredeyse toplumdaki bütün kesimlerin tepki vereceği ölçüde problemli olan paylaşımları dolaşıma sokan bireyler konusunda önlem almıyorlarsa ve bu türden paylaşımlar bahsi geçen mecrada dolup taşarcasına var ise büyük bir ihtimalle kullanıcıların büyük bir bölümü bu platformları kullanmayı bırakacaklardır ki bu da firma sahipleri açısından büyük bir problem yaratır. Bu bağlamda firma sahiplerinin belli başlı denetim birimleri oluşturup bu türden içerikleri kaldırmak için çabalaması gerekmektedir. Zaten hepimizin bildiği sosyal medya platformları bü türden içerikleri kaldırmaktadır. Örneğin Youtube 2018 yılında 8 milyona yakın problemli içerik tespit edip 3 ay içerisinde %81’lik kısmını platformdan kaldırdı. Aynı şekilde meşhur sosyal medya platformu Facebook da aynı yıl içerisinde şiddet, tehdit vb içeriklerine sahip 15 milyon paylaşımın %99’unu engelleyip platformdan kaldırdı.

Kısacası kategorik olarak toptancı bir tavırla sosyal medyada “anonim” profil kullanımı demonize edilmemeli ve bu türden bir anonimliği çok farklı saiklerle tercih etmekte olan bireyler olduğunu unutmamak gerekmektedir. Aynı şekilde sosyal medyada anonim profillerinin arkasına sığınıp bireylere hakaret eden, problemli görüntüleri ve içerikleri dolaşıma sokan kişiler olduğunu da unutmamak gerekmekte. İkinci gruptakilerle mücadele edelim derken devlete geniş yetkiler vererek özgürlüklerimiz (özellikle ifade özgürlüğümüz) açısından yukarıda bahsedilen problemlerle karşılaşabilme ihtimalimiz çok yüksek. Cehenneme giden yolların iyi niyet taşları ile örülü olduğunu belirten bir Alman atasözü bu tartışma bağlamında gündeme getirilebilir. Bu mesele salt normatif ilkelerle ve rasyonalistik akıl yürütme süreçleri ile açıklanabilecek ve çözülebilecek bir mesele değil gibi gözüküyor. Ancak sosyal medya’ya devlet müdahalesini destekleyen bireylerin gerek teorik argümanlar geliştirip pratikteki yansımalarını iyi bir biçimde sunması elzemdir. Ünlü siyaset bilimci Gerald Gaus’un dediği gibi özgürlük normatif temellidir ve ispat yükümlülüğü özgürlüğü kısıtlamak isteyenlere aittir.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et