Şu günlerde gündemimizde ‘özür’ var. İsrail hükümetinden, işlediği cinayetlerden dolayı özür dilemesini bekliyoruz. Peki, Türkiye’de tam elli yıl önce işlenen bir dizi cinayetin sorumlularından özür istemeyecek miyiz? Cinayete ortak olanlar, kılıf hazırlayanlar ve de seyirci kalanlar özür dilemeyecekler mi hâlâ?
Memleketin başbakanını ve iki bakanını tam elli yıl önce bir avuç eşkıya astı. Gözü dönmüş katillerine, öğle vakti çıkarıldığı darağacında ‘Kimseye kırgın değilim.’ diyebilmişti Adnan Menderes. Kimse kusura bakmasın, ama ben kırgınım ve de kızgın… Milli iradeyi ve hukuku iğfal eden bu eşkıyalar halkın vicdanında mahkûm oldular, ancak hukuk önünde yargılanmadılar, yargılanmalılardı…
Olmadı, ama şimdi en azından özür dilemeliler. Kimler mi? Liste kabarık;
Bu güruhta olup da hâlâ yaşayanları geçiyorum; onlar yargılanmalı ve darbeden dolayı edindikleri imtiyazlar ellerinden alınmalı.
Milletin emanet ettiği silahı milletin temsilcilerine doğrultarak darbe yapanların mensubu olduğu ordu ise özür dilemeli. Darbenin elli birinci, darbecilerin katlettikleri başbakan ve bakanlarının infazının ellinci yılında TSK kurumsal olarak çıkıp özür dilemeli. ‘Ellerinde bizim silahlarımızı tuttular, üzerlerine bizim üniformalarımızı giydiler ve millete, demokrasiye, hukuka ihanet ettiler’ diyerek TSK özür dilemeli. Orduyu bir kurum olarak darbeden, darbecilerden bir özürle arındırmalı.
Sadece ordu değil. Bu alçaklığı yapanların yanında ‘sözde’ hâkimler ve savcılar vardı. Akıl almaz iftira ve saçmalığı ‘iddianame’ haline getiren, Demokratların avukatlarını sindirmek ve susturmak için her yolu deneyen, savunma hakkına bile saygı göstermeyen sözde hâkimler ve savcılar. Bırakın hukuku, vicdanlarını bile dinlemeyen, silah sahiplerine kulluk yapmayı iş edinen zavallı insanlar… Bunlardan utanç duymuyor mu bugünün hâkim ve savcıları? Hâkim ve savcıların ‘kurumsal’ temsilcisi olan HSYK bugün, o hâkim ve savcılardan utanç duyduklarını, onların sadece demokrasiye ve hukuka değil, mesleklerine de ihanet ettiklerini ilan etmeli ve özür dilemeli.
Darbeye fetva veren, Demokratların yargılanması fikrini ortaya atan, darbecilerin akıl hocası Sıddık Sami Onar’ın rektörlüğünü yaptığı İstanbul Üniversitesi özür dilemeli.
Ve, CHP… Darbe öncesi bütün kışkırtmalarını bir tarafa koyduk, yazmadık, hatırlamadık diyelim. Darbeci çeteyle iş tutması, o çetenin açtığı sözde Temsilciler Meclisi’ne gidip oturmaları kabul edilebilir mi? Üstelik koca İsmet İnönü CHP Genel Başkanı olarak oturdu darbecilerin heyetinde. CHP kurumsal olarak 27 Mayıs’ta darbeye ve darbecilere verdiği destekten dolayı özür dilemeli.
Peki, milletin vekillerini darbeyle yıkan, yargılayan ve asan bu darbeci eşkıyalara hâlâ ‘milletvekili’ muamelesi yapılması kabul edilebilir mi? İsimlerini TBMM albümlerinde ‘tabii senatör’ olarak ananlar, özlük hakları bakımından bunlara hâlâ ‘milletvekili’ muamelesi yapanlar özür dilemeyecek mi?
Ya Menderes’in mirasçıları, daha doğrusu mirasyedileri; başta Süleyman Demirel olmak üzere ‘merkez sağ’ın 1960 sonrası etkili ve yetkili mensupları özür dilemeyecek mi? Menderes’in mezarına bile sahip çıkamayanlar, onu İmralı’da otuz yıl tek başına bırakanlar, mezarına gidip bir Fatiha okuyamayanlar özür dilemeli artık. Velinimetleri Menderes ve Bayar’ı zorla alaşağı edenlerin, onları idama mahkum edenlerin icat ettiği 27 Mayıs’ı yüzleri kızarmadan ‘bayram’ olarak kutlayan merkez sağ siyasetçiler idamların ellinci yılında çıkıp özür dilemeli… Korkaklıklarını, fırsatçılıklarını ve namertliklerini itiraf etmeli…
Peki, ya halk?
Menderes ve arkadaşları bir yıla yakın Yassıada’da iğrenç bir usul ve üslupla yargılanırken kılı kıpırdamayan, oy verdikleri, karşılığında da özgürlük ve refah aldıkları bu insanlar darağacında sallanırken sessiz kalan bu halk özür dilemeyecek mi?
Tamam, olmayacak bunlar.
Ben özür diliyorum, Yassıada’da yargılanan Demokratlardan, Sivas’ta toplama kampına tıkılanlardan, zulme dayanamayıp intihar edenlerden… Menderes’ten, Zorlu’dan, Polatkan’dan… Ben özür diliyorum ve utanıyorum onlara yaptıklarınızdan…
Zaman, 16.09.2011