Milli Eğitim Bakanlığı 4+4+4 eğitim reformu çerçevesinde hazırladığı yeni ders çizelgesine göre ikinci 4’te ‘Yaşayan Diller ve Lehçeler’ dersini seçen öğrenciler -10-12 kişilik talep olması halinde- Kürtçe’nin yanı sıra Zazaca, Abhazca, Çerkezce, Lazca, Boşnakça gibi dersleri alabilecekler. Yeni dönemde isteğe bağlı olarak İslam Dini, Hıristiyanlık, Musevilik dinleri ile Alevilik inancına ait bilgilerin verilebilmesi de öngörülüyor. Bir başka önemli gelişmede İnsan Hakları ve Demokrasi dersinin 4. sınıfta zorunlu ders olarak okutulacak olmasıdır. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Kürtçe’nin seçmeli ders olarak verilebileceği açıklamasına ilk tepki BDP Genel Başkan Yardımcısı Gülten Kışanak’tan geldi. Kışanak; bunun bir zulüm ve aynı zamanda asimilasyon olduğunu ifade etti. Oysa bakıldığında Kürtçe’nin seçmeli ders olarak okutulacak olması ciddi bir adımdır. Bu bakımdan BDP’nin tepkisini samimiyetten uzak bir tepki olarak değerlendirmekteyim. Çünkü iyi niyetli ve çözüme odaklı bir anlayış; her şeyden evvel bu uygulamayı yetersiz bulmasına rağmen bunun olumlu bir adım olarak değerlendirilmesi gerektiğini ve ilerisi için umutlandıkları gerçeğinden hareket ederdi.
TÜRKİYE DEĞİŞİYOR
Tek parti zihniyeti farklı dilleri yasaklamıştır ancak Türkiye değişiyor. Kuşkusuz anadilde eğitim en temel insan haklarından biridir. Anadilde eğitim hakkı, her bireyin doğal insan hakkıdır. Anadilde eğitim görme hakkı, yaşama, mülkiyet ve inanç gibi temel bir hak ve özgürlük kategorisidir. Bilindiği gibi Türkiye’de bazı kesimler tarafından yıllardır Kürt diline önyargıyla bakıldı ve Kürtçe bölücü bir dil olarak değerlendirildi. Sadece Kürtçe’ye değil farklı dillerin özellikle tek parti döneminin ürettiği zihniyet tarafından sürekli yasaklandığını görmekteyiz. Örneğin 17 Eylül 1930’da Adalet Bakanı sıfatıyla Esat Bozkurt’un Ödemiş’te yaptığı bir konuşma neredeyse bu dönemin yasakçı zihniyetini özetler niteliktedir. Esat Bozkurt yaptığı konuşmada;’ Benim fikrim ve kanaatim şudur ki, dost da düşman da bilsin ki, bu memleketin efendisi Türk’tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır. Dost ve düşman hatta dağlar bu hakikati böyle bilsin’ demekteydi. Bu yasakçı ve dışlayıcı tutum yıllardır devam ettirilemeye çalışıldı. Bu bakımdan Kürtçenin ve diğer dillerin seçmeli ders olarak okutulacak olmasının özellikle ülkenin başbakanı tarafından ifade edilmesi ciddi bir değişimin varlığına işaret değil midir? Keza TRT Şeş TV’nin açılması da bu çerçevede değerlendirilmelidir.
‘Anadilde Eğitim Hakkı’ hala ciddi bir insan hakları ihlali olarak varlığını koruduğu bir gerçektir. Bu anlamda BDP seçmeli Kürtçe dersini yetersiz bulabilir hatta eleştirebilir. Bu en tabii haklarıdır. Ancak çözüme odaklı ve iyi niyet göstergesi olarak daha yapıcı bir dille bu uygulamaya karşı çıkmak yerine zamanla geliştirilebilir bir adım olarak kamuoyuna takdim edebilirlerdi. Bilindiği gibi mevcut anayasanın 42.maddesi’ Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez’ demektedir Kişilerin kendi özel eğitim ve öğretim kurumları kurma ve işletme haklarının da tanındığı uluslar arası insan hakları belgelerinde geçen birçok madde göz önündeyken bizdeki anadil eğitimi için gerekli hukuki düzenlemenin daha henüz yapılamamış olması kuşkusuz bir eksikliktir. Ancak Türkiye ciddi bir hukuk devleti olma yolunda da hızla ilerlemektedir bu bakımdan bu türden gelişmeler olumludur ve ciddiye alınmalıdır.
Bakıldığında bazı kesimler tarafından anadilde eğitim hakkı tanındığında bunun bölünmeye yol açacağı ifade ediliyor. Bireyin anadilinde eğitim öğretim yapmasının ülkeyi nasıl böleceği doğrusu insana olan güvensizliğin ispatından başka bir şey değildir. İnsanların anadilini dışlamak, küçük görmek hatta yasaklamak insanlık değerleri açısından bakıldığında gerçekten vahim bir tablodur. Bir halkı dilsiz ve kimliksiz bırakmak insanlık değerleri açısından bakıldığında gerçekten vahim bir durumdur.
6 DİLLE EĞİTİM YAPAN ÜLKE VAR
Dünya’da birçok ülkenin anadilde eğitime yasal güvenceler getirerek serbestlik tanıdıklarını görmekteyiz. Örneğin Belçika, İspanya, Kanada ve Norveç’ Almanya, Fransa, İtalya, Danimarka, Avusturya, Finlandiya, İsrail, Rusya ile Hindistan ayrıca İsveç ve İsviçre örnek verebileceğimiz ülkelerden bazılarıdır. Finlandiya’ da 6 ayrı anadilde eğitim yapan okul vardır. Anayasa Fin ve İsveç dillerini konuşan vatandaşların kültürel ve ekonomik ihtiyaçlarının eşit ve tam olarak karşılanacağını garanti eder. Belediyelerin kendi bölgelerindeki azınlık çocuklarının temel ilk eğitimlerinin kendi dillerinde sağlanması için görev yükler. Avusturya’da 1967′ den bu yana okullarda ek anadil dersi verilmektedir. Örneğin Hindistan anayasası etnik kimliklerin korunmasını anayasal güvence altına alır.29. maddesi; Hindistan’da yaşayan vatandaşlardan farklı dilleri ve kültürleri olanlar bunları koruma ve yaşatma hakkına sahiptirler’ der. Azerbaycan Anayasası da ‘herkesin ana dilini kullanma hakkı tanır.’ Madde 45:(I) Herkesin ana dilini kullanma hakkı vardır. Herkesin istediği dilde eğitim ve öğrenim görme, sanatsal faaliyetlerle uğ?raşma hakkı vardır.(II) Hiç kimse ana dilini kullanma hakkından yoksun bı?ra?kı?la?maz’ der. Kanada’dan, ABD’den ve diğer ülkelerden de konuyla ilgili benzer örnekler çoğaltılabilir.
Kısacası çok kültürlülük politikalarının uygulandığı ülke tecrübelerinde, çok kültürlü yapının üniter devlet yapısını dolaylı ya da dolaysız tehdit edecek bir unsur olmadığı görülmektedir. Aksine farklılıkların karşılıklı olarak benimsendiği, çoğulcu bir anlayışın hâkim olduğu demokratik ülkelerde insanlar yaşadıkları yerin siyasi, sosyal, ekonomik zenginliğin üretilmesinde ciddi bir rol üstleniyorlar. Türkiye’de de zamanla bu özgürlükçü demokratik yapının oturacağı bir gerçektir. Bu bakımdan kimi yazarların ‘milli şef dönemine doğru gidiyoruz’ türünden eleştirileri her şeyden evvel zamanın ruhuna aykırı söylemlerdir. Çünkü artık hayat bize bunu dayatmaktadır. Ve Türkiye hayatın hızına ayak uydurmak durumundadır. Bu anlamda sistem ve anlayış olarak başta eğitim bize yardımcı olmalıdır.
* Eğitim Politikaları Araştırma Merkezi Koordinatörü (ufukcoskunn@gmail.com)