Herkes merak ediyor; yerel seçimlerde ne olacak? Sonuçlar hem cumhurbaşkanlığı seçimini hem de ülkedeki genel havayı etkileyeceği için önemli.
AKP seçimlere giderken ciddi sorunlarla boğuşuyor. Partinin lideri hem avantaj hem de giderek bir risk unsuruna dönüşüyor. Son seçimde aldığı yüzde 50’nin altına düşen her rakam partinin hanesine kayıp olarak yazılacak. AKP’nin rakibi kendisi; dün yeni anayasa vaat ederek, demokratikleşme reformları yaparak, yolsuzluklara karşı temiz kalmayı savunarak oy aldığı kesimlerden bugün anayasa reformlarının gerisine düşen uygulamalarla, yargıya ve medyaya hakim olmaya çalışan otoriter görüntüsüyle, yolsuzlukları kapatma telaşıyla oy isteyecek.
Demokrasi ve yolsuzluk duyarlıkları yüksek AKP’lileri ne kadar ikna edebilecek, göreceğiz. AKP’nin yıllar içinde oluşan bir çelik tabanı var. Ama partiye geçmişte oy vermekle beraber bugün liderin üslubundan, politikalarından, merkezden uzaklaşmasından, yolsuzluk iddialarından rahatsız olan bir kitle de mevcut. Seçimin kaderini AKP tabanında yüzde 20 ile yüzde 30 arasında olan bu ‘rahatsız’ kesimin tercihleri belirleyecek.
AKP iki sütun üzerinde duruyor; kimlik ve hizmet siyaseti. Son dönemde AKP kimlik siyasetini abarttı. Merkez bir parti kimliğinden marjinal, radikal, istikrarsızlık yaratan ve irrasyonel bir parti görünümüne savruldu. Bu görüntü merkez sağdan ve soldan gelen oyların bir kısmını AKP’den koparabilir. İkincisi, hizmet siyaseti son dönemde ortaya çıkan yolsuzluk belgeleri ve hükümetin soruşturmaları engellemeye yönelik girişimleriyle ‘kirlendi’. ‘Yolsuzluk var ama hizmet de var’ diyenler olacak elbette ama bunu kabul edilemez bulanların partiye ve liderine bakışı değişiyor. Kısaca, partinin üzerinde yükseldiği iki sütunda çatlaklar oluştu.
Sonuçta yerel seçimlerde 40’ların alt basamaklarına doğru inen her rakam AKP’nin kaybını ağırlaştıracak, Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı projesini zora sokacak.
CHP, aday profiline ve söylemine baktığımızda oldukça pragmatik bir yere çekilmiş durumda. ‘Sosyal muhalefetin siyasal adresi benim’ mesajı veriyor. Dünün ideolojik ve sosyal bakımdan homojen CHP’sinden yolsuzluk gibi sorunlara odaklanan pragmatik bir partiye dönüşüm hızlanmış. Kılıçdaroğlu, CHP’yi merkeze çekmeye çalışıyor. 2000’li yılların başında ‘Milli Görüş’ hareketinin AKP çatısı altında yaptığının bir benzeri bu. Ankara veya İstanbul’u kazanmaları durumunda bu süreç devam eder, aksi halde CHP yeniden Kemalist ve sekülerist ideolojik bir azınlık partisi kimliğine geri döner. İstanbul veya Ankara’yı alıp AKP ile arasındaki oy makasını daraltan bir CHP ise merkezin solunu inşa edebilir. Dahası, bunu yaparak AKP’nin de merkeze doğru yeniden hareketini sağlayabilir. Bütün bunlar için CHP’nin AKP’ye oy vermiş kesimlerden oy alabilmesi şart. CHP’nin hedef kitlesi AKP içindeki ‘merkez’ seçmen ve yolsuzluklardan rahatsız muhafazakârlar. Bunlara ulaşabildiği oranda seçimlerde AKP’yi zorlayabilecek.
MHP bu seçimlerde oyunu artırabilecek bir konumda. Başbakan Erdoğan’ın MHP’yi susturmaya yönelik girişimlerinin deşifre olması bir yandan MHP tabanını motive ediyor öte yandan da mağduriyet duygusuyla sempati yaratıyor. Ayrıca AKP’den kopacak ama CHP’ye de gidemeyecek muhafazakâr oyların önemli bir kısmının adresi de MHP olacak. Dezavantajı ise Ankara ve İstanbul. Bu iki ilde yirmi yıllık iktidara karşı en güçlü adayı destekleme eğilimi Ankara’da MHP kökenli CHP adayı Mansur Yavaş’a, İstanbul’da da bildik CHP’li kimliğe tam oturmayan Mustafa Sarıgül’e MHP’den oy kaydırabilir.
BDP, Güneydoğu’da etkinliğini sürdürecek gibi. Bütün Türkiye’de oylarını artırması da muhtemel. Barış süreci, BDP’yi giderek daha ‘merkez-normal’ parti görünümüne sokuyor, özellikle Kürt seçmen üzerindeki temsil kabiliyetini artırıyor.
Tablo şimdilik böyle görünüyor. Ama her şeyden önemlisi adil ve özgür, şaibesiz bir seçim yapmak. Bütün siyasi partilerin ve teker teker vatandaşların bu konuda duyarlı olması şart.
Bu yaz Zaman Gazetesi’nde yayınlanmıştır.