Yarınki seçim (24 Haziran seçimi) yeni hükümet sisteminin ilk seçimi. Bu nedenle bu seçime gidiş süreci ve seçim sonuçları gerek tarihçiler gerekse siyaset bilimciler tarafından hiç şüphesiz detaylıca incelenecek. Yeni sistemin iyi ve kötü yanlarını, eksiklerini, yanlışlarını ve doğru yönlerini daha net görmemizi sağlayacak.
Bilindiği üzere bu seçimde hem cumhurbaşkanı hem de parlamento seçimleri aynı anda yapılacak. Bu nedenle merak edilen iki ayrı sonuç var aslında:
1- Cumhurbaşkanı kim olacak?
2- Parlamentodaki dağılım nasıl olacak?
Bu iki soru da pazar akşam cevabını bulacak.
Ben şahsen cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın %50-52 bandında seçileceğini düşünüyorum. Hem Erdoğan’ın liderliği, bugüne kadar yaptıkları hem de rakiplerin ümit vermemesi bunda etkili olacak. Bu nedenle cevabını beklediğim soru daha çok ikincisi. Çünkü parlamentodaki dağılım sürprizlere gebe görünüyor.
Sahadan da gördüğümüz gibi artık genel başkanlar etkisini neredeyse yitirmiş durumda. Bugün Kemal Kılıçdaroğlu’ndan ziyade Muharrem İnce’ye kulak veriyoruz. Onu daha çok görüyor, ne dediğini daha çok önemsiyoruz. Hükümet etme yetkisi artık cumhurbaşkanında olduğu için cumhurbaşkanı adaylarını daha çok dikkate alıyoruz. Hatta kimi zaman 24 Haziran seçimlerinin sadece bir cumhurbaşkanı seçimi olduğuna dair yanılgılara kapılananlar da oluyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine verilen önemin parlamento seçimlerine verilmemesinin veya verilememesinin sonuçlarını ayrıca göreceğiz zaten.
Yeni sistemle birlikte genel başkanların ağırlığının ortadan kalkması artık parlamento seçimlerinde seçim bölgelerindeki milletvekili adaylarını ön plana çıkarıyor. Artık insanlar partilerin cumhurbaşkanı adaylarını ayrıca değerlendirirken milletvekili adaylarını da ayrıca değerlendiriyor. İnsanlar nasıl ki cumhurbaşkanına özel oy kullanacaksa bölgelerde/şehirlerde de aynı şekilde milletvekili adaylarına bakacak. Particilik yapmak yerine kişiye yönelecek. Bu da bu sistemin belki de en güzel yönü oldu. Artık parlamento seçimleri de yerel seçimler havasında gerçekleşecek. Bu nedenle bu hükümet sistemi zorunlu bir şekilde dar bölge seçim sistemini getirecek. Bundan kaçmak kolay değil.
24 Haziran’daki parlamento seçimlerinde, partinin ve liderinin gücüne ve kuvvetine güvenerek hareket edenler büyük bir hayal kırıklığına uğrayacak. Artık hiçbir parti genel başkanının liderliğine güvenerek burnu dik yürüyemecek. Aynı şekilde kimse genel başkanının pasif olmasından dolayı kendisini şanssız düşünmeyecek. Çünkü halkın gözünde partiden ziyade vekilin kim olduğu önemli olacak. Bu nedenle vekil adayları eskisi gibi genel merkezden veya genel başkanın elinden belirlenmemeli.
Bu seçim bazı partilere belki de en iyi bunu öğretecek. Geç de olsa.