YSK’nın İBB başkanlığı seçimine Cİ’nin olağanüstü itirazı hakkındaki kararı gelecek haftaya kaldı. Haberlere göre Pazartesi veya Salı günü bu konuda karar verilecek. Bu arada başka gelişmeler de vuku buldu. En önemlisi bazı sandık görevlileri hakkında savcılık tarafından soruşturma başlatılmasıydı. Bu gelişmenin de ışığında meseleye tekrar bakmak istiyorum.
- Seçim demokrasinin en önemli unsurlarındandır. Temiz seçim yapmayı başaramayan bir ülke demokrasiyi kuramaz ve yaşatamaz. Türkiye temiz ve düzenli seçim yapmak bakımından gayet iyi bir sicile sahip. Bu, herkese ait bir kamusal iyi.
- Sandık demokrasinin nişanesidir. Demokrasi sandıktan ibaret değildir elbette ama sandık olmadan demokrasi var olamaz. Bu seçimlerde daha önce yıllarca sandıktan istediği sonuçlar çıkmadığı için sandığa saldıran CHP’nin sandığın önemini anlaması ve her fırsatta vurgulamaya başlaması Türk demokrasisi için gerçek bir kazanç oldu. Buna karşılık, AK Parti’nin CHP’nin eski pozisyonuna benzer bir konuma düşmesi Türk demokrasisinin kayıp hanesine yazıldı.
- Temiz seçim için yapılması gereken her şey, delillerle ispatlanabilen olağanüstü durumlar hâricinde, seçim öncesinde ve seçim anında yapılmış, tamamlanmış olmalı. Seçim sonrasında yapılan her itiraz zayıf kalır ve şüpheli olur. Şimdiki durum da benim görebildiğim kadarıyla böyle.
- Seçimde büyük hile varsa bu büyük bir organizasyon olduğuna işaret eder. Bu çapta bir organizasyon kolay kolay gizlenemez. Ancak, bu tür bir planlı ve büyük çaplı kumpas olduğundan şüphe etmek o kumpasın var olduğunu ispatlamaya yetmez. İnandırıcı delillerle olan biteni ortaya çıkartmak gerekir. AK Parti-MHP cephesi şimdiye kadar bunu yapamadı. Söyledikleri daha ziyade “bir şeyler oldu”, “büyük hile var”, “maşeri vicdan yapılanı kabul etmez” türünden muğlak ve yuvarlak sözler. Bunlar hileye hukukî delil oluşturamaz, sağlam delillere olan ihtiyacı ortadan kaldıramaz.
- Sandık kurullarındaki görevlendirmelerde hata olması -hatta hataların sehven değil kasıtlı yapılması- seçimde hile olduğunu kanıtlamaz. Netice itibariyle her büyük parti sandık müşahitleri ve seçim kurullarındaki görevlileriyle sandık güvenliğinin bir parçası, ortağı ve müşterek sorumlusu. Partilerin müşahitlerini parti dışında bir yer görevlendirmiyor.
- İstanbul gibi yaklaşık on milyon seçmenin bulunduğu bir seçim çevresinde kazananla ona en yakın aday arasında yüzdelere vurulabilen bir fark olması arzuya şayandır. Ancak, böyle olmaması seçilenin seçimi kazanmadığı anlamına gelmez. Kural belli, bir oy farkla bile olsa kazanan kazanmıştır, kaybeden kaybetmiştir. İstanbul’da BŞ belediye başkalığını kazanan adayın ona en yakın adaya sen az 100 bin oy fark atmış olması kural olarak kabul edilmiş olsaydı buna dayanarak şu anda İstanbul’da kazanan olmadığını söyleyebilirdik. Ama durum bu değil. Tersi olsaydı, yani Cİ adayı B. Yıldırım 14 bin oyla kazansaydı muhtemelen CHP şimdi AK Parti’nin AK Parti ise CHP’nin pozisyonunda olacaktı.
- Sandık görevlileri hakkında daha YSK kararı ortada yok iken hukukî soruşturma başlatılması yanlış oldu. CHP bunun YSK’ya baskı yapmak anlamına geleceğini veya böyle bir sonuç verebileceğini söylemekte tamamen haksız değil.
- AK Parti ve MHP kanadı daha rasyonel düşünmeli. Seçimlerin yenilenmesine adaletsiz bir şekilde karar verildiği izleniminin oluşması, Cİ açısından, yenilenecek bir seçimde çok daha ağır bir yenilgiyle karşılaşma ihtimâli yaratabilir. Geçenlerde haber yapılan bir kamuoyu araştırmasının sonuçlarına göre İstanbul’da seçim yenilenirse oyumu değiştiririm diyenlerin oranı %15 civarında. Asıl dikkat çekici olan ise bunların yaklaşık %70’inin AK Parti seçmeni olması.
- Bu süreçte yapılanlar ve sürecin uzaması seçim kurumunu tahrip ediyor. Seçimlere olan inancı ve güveni sarsıyor. Sandık kurullarında görev almış olan bazı insanları korkuya ve paniğe itiyor. Böyle giderse bundan sonraki seçimlerde yeterli sayıda sandık görevlisi bulmak zorlaşabilir.
Seçim hepimizin ortaklaşa sahip olduğu bir kamusal iyi. Uzun vadede seçim kurumunu muhafaza etmek seçimi kimin kazandığından daha önemli. Seçim kurumunu el birliğiyle korumalıyız. Zira temiz seçim sistemini ayakta tutmak demokrasinin kendisini ayakta tutmakla eş anlamlı. Bu çerçevede, MHP’nin YSK’nın “maşeri vicdana uygun” kararına saygı duyulacağı ve CHP’nin seçimin yenilenmesine karar verilecek olursa YSK hâkimlerinin “Kızılay’da yürüyemeyeceği” yolundaki açıklamaları hadsiz, yanlış ve asla sarf edilmemesi gereken sözler. Bu saatten sonra, YSK nasıl bir karar verirse versin, her siyasî parti bu kararı kabul etmeli ve toplumsal tabanının karara saygı göstermesi için gerekenleri yapmalı. Memleketimizin ve demokrasimizin iyiliği için…
Yeniyüzyıl, 4 Nisan 2019