Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komisyonu’nun (CEDAW) Türkiye’nin 6. Dönem Raporu hakkındaki nihai görüşleri Ağustos başı itibariyle açıklandı. Ne var ki, CEDAW’ın görüşleri Türk medyasına daha çok “başörtüsü yasağı” konusundaki ek açıklama talebi çerçevesinde yansıdı. Oysa, meselenin başka yönleri de var.
Bilindiği gibi, “Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komisyonu” BM çerçevesinde yürürlüğe konmuş olan 1981 tarihli “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi”nin taraf devletlerce uygulanmasını izlemek üzere kurulmuştur. Komisyon bu görevini, esas olarak, imzacı devletlerin periyodik aralıklarla sundukları raporları değerlendirip, duruma göre onlara tavsiyelerde bulunmak suretiyle yerine getirmektedir. Bu Sözleşme 1986 yılından itibaren Türkiye için de bağlayıcı hale gelmiştir.
İşin esasına girmeden önce belirtilmesi gereken önemli bir nokta var. O da şu: “Nihai Görüşler”in daha ilk paragrafında CEDAW Türkiye’nin hem periyodik raporunu geç sunduğunu, hem kendisinin önceki değerlendirmelerini ve genel tavsiyelerini nazarı itibara almamış olduğunu, hem de raporun kadınların durumuna ilişkin olarak içerdiği istatistiki verilerin yetersiz olduğunu “esefle” belirtme ihtiyacı duyuyor. Bunun, uluslararası camiada ciddye alınmak isteyen Türkiye için en azından nahoş bir durum olduğunda şüphe yok.
Meselenin esasına gelirsek: Evet, haberlerde yansıtıldığı gibi, CEDAW gerçekten de Türkiye’deki başörtüsü yasağını kadınlara karşı ayrımcılık örneği olarak görüyor. Nitekim, Komisyon’un “Nihai Görüşler”inin 17. paragrafında şöyle deniyor: “Komisyon daha önceki 2005 yılı nihai görüşlerini teyiden, taraf devletten (Türkiye’den), bir sonraki dönem raporunda (2014-M.E.), başörtüsü yasağının eğitim, istihdam, sağlık, siyaset ve kamu hayatı alanlarındaki etkisini değerlendirmek üzere araştırmalar yapmasını ve hem bu araştırmanın hem de yasağın ayrımcı sonuçlarını bertaraf etmek için alınan tedbirlerin sonucu hakkında ayrıntılı bilgi vermesini talep eder.” Komisyon değerlendirmesinin son kısmında (paragraf 49) bu konuya tekrar döüyor ve 17. paragraftaki tavsiyelerin yerine getirilmesi için atılan adımlar hakkında –ama bu sefer iki yıl içinde- yazılı bilgi talep ediyor.
Fakat sözünü ettiğim 49. paragrafta Komisyon ayrıca 23. paragrafa da atıfta bulunuyor. Söz konusu paragrafta ise kadınlara karşı şiddetin önlenmesine, şiddet mağduru kadınların korunmasına, bunlara yönelik danışma ve destek hizmetlerinin (kadın sığınma evleri gibi) artırılmasına, bu konuda kamu görevlilerinin eğitilmesine ve sivil örgütlerle de işbirliği yapılmasına ilişkin tavsiyeler yer alıyor. Bu demektir ki, CEDAW’ın kadınlara karşı ayrımcılığın giderilmesiyle ilgili öncelikli ilgisi başörtüsü yasağının kaldırılmasından ibaret değildir, Komisyon kadınlara karşı şiddetin giderilmesini de aynı derecede acil ve önemli saymaktadır.
Öte yandan, “Nihai Görüşler”in 31. ve 39. paragraflarından anlaşıldığına göre, kadınlar söz konusu olduğunda CEDAW Kürt kadınların durumuyla da özel olarak ilgilenmektedir. Nitekim, 31. paragrafta Komisyon Türkiye’yi eğitimin kalitesindeki bölgesel eşitsizlikleri gözden geçirmeye ve başta Kürt kadınları ile kızları olmak üzere anadili Türkçe olmayan gruplara mensup kadın ve kızların eğitimde karşılaştıkları dezavantajları ortadan kaldıracak politika ve programları uygulamaya koymaya çağırıyor. Komisyon bu konuda da bir sonraki dönem raporunda bilgi istiyor. “Nihai Görüşler”in 39. paragrafında ise, bunu tamamlamak üzere, Kürt kadınların eğitim durumu yanında istihdam ve sağlık hizmetlerine erişebilme ve kamu hayatına ve karar-verme süreçlerine katılma imkânları hakkında “kapsamlı bilgi” talep ediliyor.
Sonuç olarak, kadınlara karşı ayrımcılık söz konusu olduğunda, sadece başörtüsü yasağı değil “Kürt sorunu” da uluslar arası camianın ve insan hakları kuruluşlarının gündemindedir. Hem devlet hem de “ana akım” medya uygun vesileler ortaya çıktığında bile adını dahi telâffuz etmekten kaçınarak Kürt meselesini dünyanın gözünden kaçıramayacağını bu münasebetle belki idrak eder.
Taraf, 27.08.2010