Ölüm ve Sıtma: 14 Mayıs Seçimleri

Herkesin hatırlayacağı üzere, Meral Akşener, cumhurbaşkanı adayının belirlenmesine ilişkin 2 Mart tarihli “Altılı Masa” toplantısında oldukça sert ithamlarla Altılı Masa/Millet İttifakı olarak tabir edilen muhalefet ittifakından ayrıldı. Akşener, söz konusu ayrılık konuşmasında “ölüm ve sıtma arasında bir tercihe zorlandığını” ifade etmekteydi. Neyi kastettiğini elbette bilmiyoruz ama işaret ettiği ikilem, sanırım, Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kabul etmek ile masadan ayrılmak arasındaydı.

Bu çıkış, her ne kadar Akşener dört gün sonra masaya geri dönmüş olsa da, Millet İttifakı’na büyük zarar verdi. “Kazanacak aday” sloganıyla hareket ettiğini iddia eden Akşener’in bu hareketleri Millet İttifakı’nın adayını  -kim olduğu fark etmeksizin- “kazanacağı varsa da kazanamayacak aday” haline getirdi. Elbette ki seçimin sonuçlarını şimdiden öngörmek mümkün değil ama Millet İttifakı işini kendi eliyle zorlaştırdı. Çünkü halkın güveni, özellikle de kararsız seçmen ya da daha önce Ak Parti’ye oy verip önümüzdeki seçimlerde Millet İttifakı’na oy vermeyi düşünen seçmenin güveni sarsıldı. 90’lardaki siyasi krizlerle dolu koalisyon dönemlerini hatırlayan bu seçmeni ikna etmek, çok bileşenli yapısı ve “birlikte yöneteceğiz” iddiasıyla Millet İttifakı için zaten zordu. Daha iktidara gelmeden böylesine büyük bir kriz yaşayan Millet İttifakı’nın, seçimleri kazanması halinde ülkeyi yönetirken pek çok kriz çıkarabileceği geldi akıllara. O sebeple Akşener ittifaka dönmese daha mı iyiydi yoksa İYİ Parti liderinin masaya dönmesi mi daha iyi oldu bunu 14 Mayıs akşamı göreceğiz. Fakat masayı tekmeleyip kalkan Akşener’in, bunu bir kere daha yapabileceği konusunda akıllarda şüphe olmadığını söylemek zor. Neticede, Akşener’in kendi ifadesiyle “kalbini yoran” bu dört günlük süreç, Millet İttifakı’nı da hastalıklı, “sıtmalı” bir hale soktu.

14 Mayıs seçimleri için diğer alternatif ise Cumhur İttifakı ve mevcut Erdoğan Yönetimi. Erdoğan Yönetimi’nin uyguladığı ekonomi politikaları sebebiyle enflasyon uzun süre oldukça yüksek seyretti ve halkın geniş kesimlerinin refah düzeyinde gözle görülür bir azalma gerçekleşti. 2018’den bu yana olanlara baktığımızda AK Parti’nin iktidara geldiğinde ileri sürdüğü “3Y (Yasaklar-Yoksulluk-Yolsuzluk) ile mücadele” mottosundan oldukça uzaklaştığını söylemek yanlış olmaz. Bu gidişatın tersine çevrileceğine dair Cumhur İttifakı’nın en ufak bir vaadi yok. Aslına bakılırsa, Millet İttifakı’nın aksine, 14 Mayıs’tan sonraki beş yılda ne yapacağına ilişkin derli toplu bir plan ve program Cumhur İttifakı tarafından henüz ortaya konmuş değil. Dahası, 2019’da İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerinin ikna edici olmayan gerekçelerle iptal edilmesi, yine Ekrem İmamoğlu’na ikna edici olmayan gerekçelerle hapis cezası verilmesi ve siyasi yasak getirilmesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yargılama sürecini etkileyebilecek sert açıklamaları ile birlikte değerlendirildiğinde, mevcut yönetimin yargı üzerinde önemli ölçüde baskı kurabildiğini gösteriyor. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de bazı davaların siyasi saikle açıldığını tespit etmesi, Erdoğan Yönetimi’nin yargı üzerinde yadsınamayacak bir baskı kurduğu tespitini teyit ediyor. Bu şartlar altında seçimlerin güvenliği konusundaki şüpheleri yersiz olmakla itham etmek mümkün değil. Baskı altındaki bir yargının denetimi ve gözetiminde adil bir Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinin yapılıp yapılamayacağı, mevcut yönetimin yargı yoluyla seçimin sonuçlarına etki edebileceği düşünüldüğünde, haklı bir endişe. 2019’daki İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerinin yenilenmesi bu açıdan önemli bir uyarı niteliğinde. Tüm bu gelişmeler ve değerlendirmeler, zaten “liberal” olmaktan gitgide uzaklaşan demokrasimizin bir “ölüm” tehdidi altında olduğu sonucuna ulaştırıyor bizi.

Bir yanda Millet İttifakı’nın yönetim krizleri getirme riski yüksek sıtmalı hali, diğer yanda Cumhur İttifakı’nın yönetim tarzıyla ortaya çıkan, demokrasinin ölüm ihtimali… 14 Mayıs seçimlerinde demokratik standartlardan giderek uzaklaşan bir iktidar ile istikrarsız bir iktidar arasında tercih yapacağız. Seçim sonucu, bir noktada, “mevcut iktidarın yönetim tarzından memnun musunuz yoksa zor da olsa başka bir alternatifi deneyelim mi?” sorusunda düğümlenecek. Seçmen Millet İttifakı’nın iyi-kötü idare edebileceğine güvense, mevcut ekonomik şartlar ve demokratik standartlardaki düşüş onlara seçimi kazandıracak ama Millet İttifakı bu güveni dahi vermekte zorlanıyor.

Velhasıl 14 Mayıs seçimleri, Akşener’in hatırlattığı deyimdeki gibi, “ölüm” ile “sıtma” arasında yapılacak bir tercihe benziyor. Ölüme yapabilecek bir şey yok ama sıtma belki iyileşir. Sonuçta, atalarımızın veciz ifadesiyle, “çıkmadık candan ümit kesilmez”.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et