Neden Korkuyoruz: Yapay Zekâda Kendimizi Görmek

Hayat siyasetsizliği kabul etmiyor. Bu yaratmadığımız ve yok edemeyeceğimiz bir insanî gerçek ve siyasetin insanî yaşamın her döneminde varlığını görürüz. En ilkel dediğimiz yaşam düzeylerinden günümüzün karmaşık insanî yaşamlarına kadar her yerde ve zamanda. Sadece iki insanın varlığı ve aralarındaki ilişkiler bile bu durumu oluşturur. Bir fikre göre ise insan sadece tek kişiyken dahi kendisi ile tercihleri üzerinde yaptığı seçimler “politika” olarak yorumlanabilir. Aynı zamanda insan olmayan canlılar ve hatta cansızlar ile olan ilişkisi “ekolojist” açıdan siyaseti içerir.

Günümüzde insan-öteki-doğa ilişkilerinin dışında beliren siyasal alanı teknolojizm ve özelinde dijital teknolojizm tanımlıyor çoğunlukla. Bir bakıma siyaset yeni aktörler kazanıyor. Hatta siyasal aktör kavramı aynı kalsa bile aktörün somut varlık içerisindeki yeri farklı şekillerde yorumlanıyor. Kimilerine göre korkutucu ve kurgusal dillerde şekillenen, insanın yarattığı bir “varlık” onunla siyasal rekabete giriyor. Dijital varlıklar yaratıcısından zekâ elde ediyor ve yoluna sanki iradî bir varlık olarak ve insanileşerek devam ediyor; insanileşen, insanî kavramlarla değerlendirilmeye başlıyor.

İnsanileşme doğal olarak siyaset yarattığından, en keskin siyasal kavramlardan bir tanesi olan “iktidar” kavramı zihinleri doldurmaya devam ediyor. İnsan türevi dijital varlıkların siyaseti ve iktidarı. Fakat veya aynı zamanda ahlâkî değerleri olan ve ahlâkî değerler üzerinden değerlendirilen varlıklar. Tercih yapan ve kendisini merkeze koyan varlıklar. İnsandan bağımsızlaşma eğiliminde olabileceği varsayılan siyasal varlıklar. Hatta siyasetsizleşmeyi insana dayatabileceği varsayılan varlıklar. Bir çeşit iktidarın yarattığı, iktidarı ortadan kaldırmak istiyor varsayımları. Ancak dijital tahayyüller de sanki anarşizmi gerçekleşebilir görmüyor.

Değer bağımsız göremediğimiz teknoloji ve onun “yeni” hali Yapay Zekâ (YZ), iradesinin düşünsel içeriğini nereden alıyor? Ve insan, onu kendi yansıması olarak görerek, onun gelecek tasavvurlarını ortaya koyuyor. Her iktidar meselesinin sertliği gibi yapaya zekânın da ortaya çıkabileceği varsayılan iktidar talepleri aynı sertliği içeriyor. Kendi duygularımızın yüklendiği YZ kurgularımız da bizi dünyadaki tahtımızdan indiriyor. Veya oradan YZ tarafından indirilmekten korkuyoruz. Evet, ondan korkuyoruz çünkü kendi iktidarımızın-iktidarlarımızın hangi şiddet formlarını yarattığını biliyoruz. YZ’da kendi ahlâkî değer ve tercihlerimizi görüyoruz.

Dijital teknolojilerin yaratıcıları ve yaratılan YZ bir teknokrasi mi türetiyor veya türetmek istiyor? Günümüzde buna tam ve kesin bir cevap verebilmek mümkün değil. Farklı argümanlar kendi içlerinde “yarışıyorlar”. YZ’nın yaratıcıları mı iktidar sahibidir yoksa yaratıcısını yok edebilecek YZ mı olası iktidarların sahibi olacaktır? Teknolojizmi yarattığı varsayılanlar arasındaki ilişki, bunların dışında yaşayanları kontrol eder hale gelirse – veya geldiyse- bu yeni durum hangi siyasal yönetim ve iktidar sahipliği kavramları ile açıklanmalı? Güçlüyü yaratanlar ve güçlüye maruz kalanlar arasındaki ilişkilerden dijital demokrasi çıkabilir mi? Dediğimiz gibi siyasetsizleşme mümkün görünmüyor. Dijital varlık alanlarında bile.

‘Hobbes’vari kabullerle siyasete bakanlar için açıklayıcı olan argümanların dışında seçenekler yok mudur insan için? YZ sadece otoriter-totaliter siyaset mi üretir? Kendi otoriteryenliğimizi mutlak kıldığımızda YZ’yı da otoriteryen görüyoruz. Aynı zamanda YZ’nın otoriteryen olmasını da istiyor olabiliriz. YZ’yı kendisiyle birlikte savaşacak ortaklar olarak görmek isteyenler olmadığını kolaylıkla iddia edebilir miyiz? Günümüzün hâkim siyaset dili ve güç ilişkileri YZ’nın da kaderini mi çiziyor?

Paylaşımsız iktidar beklentisi ile teknolojizmin birleşmesinin kurguları, sıradan insanların demokrasisini fütürist siyasetlerle çarpıştırmaktan da geri kalmıyor. Demokratik bir özgürlük içinde olmak isteyenlerle, meritokrasinin ileri yaşam düzeylerini idealleştirenler arası mücadele kurguları belki günümüzde ilginç de geliyor. Çok çeşitli seferlerde film-senaryo-öykü-roman içeriklerinde varsayımlar türetiliyor. Buralarda YZ ne kadar otonom da olsa, zihni ve tercihlerini şekillendiren “programlar” sanki ahlâkilik-değerlerin insaniliğinin ötesine geçemiyor. Öyleyse ne kadar dijital olsalar da insansı olmaktan kurtulamıyorlar diyebilir miyiz?

Daha da keskin bir noktada YZ’ya bilinç yükleniyor. Ahlâkiliği ve değer tercihleri dijital kodlardan değil bilinçten geliyor. YZ “bilinci” de insanî olmaktan kendisini kurtaramıyor burada. YZ’nın bilinçle yaratacağı hayalleri ister misiniz “bilinç altı” tarafından şekillensin. Freudyen atfedilen teorilerin fütürist – teknolojist yorumlarıyla “Psişe”, ilkel duyguların ötesinde devreye giriyor.

Bir hesaplama ve eldekilerden yeni kurgular türetme olarak görülebilecek aygıt-digit-sayı-basamakların “zeka” yolculuğu “üst” bir teknoloji devreye girdiğinde yok olmaktan kurtulamazsa, “sınırsız zekâ”nın tanrısallaşması meselesine hüzünlü bir son gelebilir. Öyle ya, bunun melankolik edebiyatı bile ortaya çıkabilir. Bir anne robotun işletim sisteminin insan-yavrusunda gördüğü duyguları yok etmeye çabalaması bundan kaçış için olabilir mi? (I Am Mother filmi). Duygular tarafından manipüle edilmemesi gereken ultra rasyonalist yaşam formları. Savaşmaya ve manipülasyona hazırlar.

Küçük bir kurgu daha “türeteyim”. YZ’nın zekâ seviyesi ‘Hobbes’vari yükseldiğinde ve bizi yok ettiğinde kendi yaşamı için elzem olan enerjiyi de yitirir mi? Böylece kendi sonunu hazırlamış olur mu? Rasyonel tercihler yok oluş getirmiş olur mu? Dijital varlığın “bilinç” içeren duygularının rasyonelliği ortadan kaldırabilmesi mümkün müdür? Nasıl siyasetsiz yaşam mümkün değilse, varoluşun nedenselliğinin-rasyonelliğinin ortadan kaldırılabilmesi mümkün müdür?

Konuyu ufacık keyifli bir yere daha getirelim. Eğer biz, Hobbesvari siyaset paradigmalarımızdan ve -mümkün olmayan şekilde- kötülükten uzaklaşırsak masalsı YZ destekli kahramanları idealize edebiliriz. Kim bilir, günün birinde farklı paradigmalarımızın YZ’ları arasındaki savaşları uzaktan izleriz. Şöyle diyenler olabilir: Biz zaten bunları Netflix vb. de görüyoruz. Yani, farklı askerlerimizi savaş alanlarına yerleştirdik bile. Bu gerçek mi değil mi? Cevabı da Yapay Zekâya bırakalım.

Bu Yazıyı Paylaşın

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et