Beyin ölümü gerçeklik mi arzu mu?
Devletler arası ittifakların kurulması ve bozulması uluslararası ilişkiler açısından doğaldır. Devletler özellikle savunma alanında daha az maliyetle daha çok fayda sağlamak veya kendi başlarına gerçekleştiremeyeceklerini başka devletlerle birlikte hareket ederek gerçekleştirmek için ittifakları gerekli ve önemli görmüşlerdir. İttifakların sağlayacağı avantajlar ve fırsatlar devletler arasındaki ilişkilerin önemli bir yanını oluşturdukça ve devam ettirdikçe ittifakların sağlayacağı avantajlardan uzak durulmasını beklemek pek de gerçekçi olmayacaktır.
Soğuk savaşın en etkili uluslararası silahlı ittifakı olarak NATO’nun önemi ortadadır. NATO soğuk savaş döneminde Sovyetleri dengelerken, Sovyetler dışından gelebilecek tehlikelere karşı da NATO üyesi devletler arasındaki bir güvenlik aygıtı olmuştur. Soğuk savaş sonrasında da varlığını sürdüren bu ittifakın beyin ölümünün gerçekleştiğini söylemek biraz acelecilik olabilir. Bunun yanında Fransa’nın yaptığı çıkışın NATO’nun geleceğinin olamayacağının söylenmesinin ötesinde bir anlamı da olabilir. Fransa doğal bir gelişmeyi değil bir arzuyu ifade ediyor olabilir. Avrupa’da liderliğe oynamak isteyen bir ülke olarak NATO ittifakının yerine kendisine yeni bir yer arıyor olabilir. Özellikle Avrupa’yı da kendi istediği bir noktaya çekmek için adımlar atıyor da denilebilir.
NATO, Avrupa ve Ordusu
Avrupa Birliği’nin oluşturduğu siyasal etkiden sonra da dillendirilen Avrupa ordusunun mümkün olup olmayacağı NATO’nun geleceğinin nasıl şekilleneceği konusunda bize açıklamalar yapabilir. NATO’nun en önemli ayağı olan ABD karşısında bağımsızlığını arttırmak isteyen Avrupa’nın bir orduya sahip olmak istemesi anlaşılır olmakla birlikte bugüne kadar gerçekleştirilebilir olmamıştır. NATO ve ulusal ordular varken yeni bir ordu maliyetine girmek de Kıta Avrupa’sı ve Birleşik Krallık açısından rasyonel olmayabilir.
ABD’den daha çok bağımsızlaştığı halde Rusya ve Çin tehdidinden çekinen bir Avrupa’da, Avrupa ordusunun ne kadar yerinin olabileceği tartışmalıdır. Böyle bir ordunun NATO kadar tecrübeli olmaması ise sorun yaratabilecek durumlardan bir tanesi olur. Kendisinden bir parçadan oluşacak ulusüstü bir silahlı güç olarak türeyecek bir ordunun imkânını bilemeyen bir Avrupa devletinin büyük zorluklarla karşılaşabileceğini beklemek kendi içinde doğru olabilir. Üstelik dönemin koşullarının da böyle bir ordunun kurulmasına izin vermesi gerekmektedir. Rusya ve Çin kadar otoriter – sosyalist devlet haline gelmiş bir Avrupa devletinin Rusya ve Çin’e karşı bir Avrupa ordusu içinde yer alması da pek mantıklı olmayabilir.
NATO’nun yeni varlık nedenleri
21.y.y.’da büyük güçlerin -Batı bloğu, Rusya ve Çin – aralarında bir savaşı göze almadıklarını veya en azından bunu gerektirecek bir sebebi ortaya atmadıklarını biliyoruz. Bunun yanında özellikle Batı devletlerine karşı terörizm tehlikesi yönelmiş bulunmakta. Rusya ve Çin’i dengelemek isteyen Batı bloğu daha çok terörizm ile mücadele etmek zorunda kaldı. Terörizm ile mücadelede NATO gibi bir ittifaka ihtiyaç duyulup duyulmayacağının cevabı ise belirsiz kaldı. NATO’yu terörizme karşı harekete geçirmek özellikle Türkiye için pek mümkün olmuşa benzemiyor. Bu da yeni dönemin nasıl şekilleneceği konusunda bize ufak bir gösterge oluyor.
Rusya ve Çin “tehlikesi” devam ettikçe NATO’nun devamının sağlanması NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğini iddia etmekten daha rasyonel görünüyor. Üstelik işlevi kalmamış olarak görülse bile NATO’yu kısa zamanda ortadan kaldırmak da kolay olmaz. Uluslararası güç dengelerinin korunarak devam edilmesinin önemli olduğunu düşünen devletlerin dünyasında, yeni silahlı yapılar üzerinden küresel güç ilişkilerini tanımlamak ve uygulamak beklenilenin ötesinde zorluklara ve anlamlara sahip olabilir. NATO’nun ölümü tahmin edilmeye çalışılırken NATO’dan yeni roller üstlenmesi beklenebilir. Uluslararası ittifakların doğasından bunu anlayabiliriz.