‘Barışa son verecek savaş’ı PKK bütün şiddeti ile sürdürüyor. Hükümet ise ‘savaşa son verecek savaş’ı başlatmaya hazırlanıyor. Hakkari’den gelen yeni şehit cenazeleri bıçağın kemiğe dayanmasının son işareti. Müzakere ederek terör sorununu çözmenin imkânsız olduğunu, PKK’nın son saldırıları kanıtladı. Hesap başka hesap. Karşılığı da farklı olacak.
Terör, can alan bir tabiat felâketi değil. Dökülen kan, gelen cenazeler ince hesapların, belki de hesaplaşmaların eseri. Ellerindeki güçle ve silahla hakimiyet sağlayanlar, imtiyazlarından vazgeçmek istemiyor. Suriye’deki gelişmeleri bir fırsat olarak değerlendirip, saltanatlarını sürdürme telaşındalar. Çok hassas bir döneme giriyoruz. Toptancı hükümlerden kaçınmamız, daha ötesi kanın yarattığı öfke yüzünden sağduyumuzu, aklı selimimizi kaybetmememiz lâzım. Kestirmeden ‘Türkiye tekrar terör yıllarına geri döndü’ hükmünü verenler yanılıyor. Değişen çok şey var. Karşımıza çıkacak tablo ve elde edilecek sonuç da farklı olacak.
Millî Savunma Bakanımız, ‘misliyle karşılık görecekler’ derken, devletin intikam aracı gibi görüldüğü eski günleri hatırlatıyor. Ancak peşinden, PKK’nın niyetini selim akılla çözümlüyor: ‘Bunlar sadece bizim sabrımızı taşırmaya çalışıyorlar. İstiyorlar ki kendileri hukuk tanımazlar, kural tanımazlar, bizim de kendilerine benzememizi istiyorlar. İşte devletle çete arasındaki fark budur. Biz hukuk ve demokrasi içerisinde bunları alt edeceğiz.’ Başbakan’ın, bu kışkırtıcı saldırılara rağmen dilinden düşürmediği demokrasi vurgusu, geçmişle bugün arasındaki farkı özetliyor.
Türkiye, PKK’nın vahşi eylemleri ile bir kan banyosu yaşayabilir. PKK’yı durduracak asıl güç, bu saldırılar karşısında halkın göstereceği sabır ve tahammül. Çünkü PKK bu sabrı baltalamak, tahammülü zaafa uğratmak için bu eylemleri planlıyor. Açıkça AK Parti hükümetini ‘misliyle karşılık’ vermeye zorluyor. Devletin hukuk dışına çıkmasını, PKK şiddetine kontrolsüz bir şiddetle karşılık vermesini arzu ediyor. Böylece AK Parti hükümetinin geçmişin askerî vesayet düzeninden farklı davranmadığını, böylece Kürtler için şiddete başvurmaktan başka çare kalmadığını kanıtlamak istiyor. Böyle bir ihtimal var mı? Türkiye, köy yakmalara, faili meçhul cinayetlere, işkencelere tekrar geri dönebilir mi? Bu hayal, sadece elindeki silahın sağladığı gücü kaybetmekten korkan savaş lordlarının dünyasına özgü bir kuruntu.
Bilinen şeyi tekrarlayalım. Kürt sorunu, demokratik açılımla hal yoluna girdi. Terör sorunu ise bu çözüm yüzünden tırmanıyor. PKK savaş tamtamları çalıyor. Başta Güneydoğu’daki Kürt vatandaşlar olmak üzere herkesi tehdit ediyor. Silahla iş görenler, her şeyin silahla çözüleceğini zannederler. Kürt siyasî hareketi, üzerindeki PKK vesayeti altında eziliyor. PKK’nın Kürtler üzerindeki silahlı vesayeti, karşı taraftaki askerî vesayetin eseriydi. Askerî vesayet düzeni sona erince PKK’nın silahlı vesayetinin de anlamı kalmadı. PKK’nın artan terörünün sebeplerinden biri, bu anlam kaybını daha fazla silah kullanarak doldurmak istemesi. Devlet düşmanlığına dayalı rızayı PKK şimdi şiddet kullanarak bölge halkından almaya çalışıyor.
Başbakan’ın ‘meşruiyet çizgisine gelmek isteyenler pozisyon alsınlar’ ikazı, BDP’li legal politikacıları hedef alıyor. Bu ikaz yapıldığına göre demek ki muhatapları mevcut. Selahattin Demirtaş’ın ‘PKK ile aramıza mesafe koyuyoruz’ açıklaması, Başbakan’ın çok hesaplı konuştuğunu gösteriyor. Devlet bir yandan demokratik açılımı sürdürüyor; öbür taraftan terörle etkin mücadele adımları atıyor. Silvan saldırısından sonra devlet yeni bir stratejiyi uygulamaya başladı. Yumuşamayı ve barış sürecini baltalamamak adına devlet, PKK’nın bazı eylemlerine ve varlığına katlanmış. Bıçağın kemiğe dayanması, devletin artık bu müsamahadan vazgeçmesi demek.
‘Devrimci halk savaşı’ ve Arap Baharı’nın rüzgârından yararlanma tezi, sadece son şiddet dalgasına Kürtleri ikna etmek için uydurulmuş bahaneler. PKK içindeki güç dengesini kendi lehlerine değiştirmek isteyenlerin oyuncağı durumunda. Bu şiddet dalgası, gerekçeleri ve amaçları bakımından bütünüyle farklı; sonuçları da farklı olacak.
Bize düşen, bıçak kemiğe dayandığı anda bile sabırlı ve tahammüllü davranmak. Gelen şiddet dalgasını ancak bu şekilde en az zararla atlatabiliriz.
Zaman, 18.08.2011