MHP, son dönemin merakla takip edilen partisi oldu.7 Haziran seçimlerinden sonra kilit parti MHP oldu. Bu yüzden de MHP bütün tarafların hedefi haline geldi. İçeriden bakınca ise, MHP hala içinden çıkamadığı bir paradoksa hapsolmuştu. MHP iki bloğa ayrılan siyasi tabloda kendisine yer bulamadı ve ayrı bir blok oluşturmayı denedi. Ancak MHP ayrı bir blok olmayı başaramadı ve seçimlerden küçülerek çıktı. Şimdi dışarıdan ve içeriden artan eleştirilerle yüzleşmek zorunda..
Kurucu lideri Alpaslan Türkeş’in vefatından sonra bir lider partisi olmanın ötesinde ideolojik bir tabana sahip olduğunu gösteren MHP, 18 Nisan 1999 seçimlerinde sürpriz başarıyla yüzde 18 oy almıştı. Bu sürpriz başarıya rağmen, kendi liderliğinde bir koalisyon yerine Bülent Ecevit liderliğinde bir koalisyonu kabul eden Genel Başkan Devlet Bahçeli, böylece MHP’yi yeni bir güzergaha soktu. Belki gerçekçi bir değerlendirmeye dayanan bu tercih, DSP-MHP-Anap koalisyonun çok açık başarısızlığı ile tarihe geçti.
MHP, bu koalisyon sürecinde sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada milliyetçilerin küreselleşmeye cevap veremeyen ideolojik baskısı altında ezildi. Bu yüzden bazen çok uyumlu bazen çok uyumsuz bir parti görüntüsü ortaya çıktı. MHP aynı zamanda Türkiye’deki milliyetçilerin entelektüel seviye kaybının sonucu olarak, değişen şartlar karşısında kendini yenilemeyi ve değişmeyi başaramadı.
Bahçeli’nin bu dönemde, MHP’yi mafyöz ilişkilerden temizlemek başarısının yanında, değişime direnen bu milliyetçi elitlerle tatmin etmek durumunda kaldı. Buna bir de MHP tabanının yükselen sınıf ve zümrelerle ilişki kuramayışı, MHP’nin otoriter liderlik ve teşkilat anlayışı da eklenince, başarısızlık kaçınılmazdı. Nitekim MHP bu hükümette başarılı olamadığı gibi, daha sonra da muhalefette de başarılı olamadı.
3 Kasım 2002 seçimleri sonrasında, bu seçimleri tahlil ederek bir muhasebe yapmak yerine, sessizce beklemeyi tercih eden MHP, bu dönemde milliyetçilik tartışmalarında sokaktan uzak duran tavrıyla takdir topladı. Ancak MHP’nin yaptıklarıyla değil, yapmadıklarıyla beğenilmesi MHP’den pozitif değil negatif bir tavır beklendiğini gösteriyordu.
MHP, bu dönem zarfındaki sessizlik politikasını son zamanlarda terk etti. MHP’nin uzun zamandır sessiz kalmanın verdiği gerginlikle bir anda sert çıkışlara başlaması, kutuplaşmasının yarattığı ufalanmayı telafi etmek kaygısının izlerini taşıyordu. Ancak bu sertlik politikasının dozajının ciddi olarak aşılması MHP’yi, CHP’nin kriz politikasına dahil etti.
MHP 7 Haziran’dan sonra dışında kalmaya çalıştığı blok siyasetinden, 7 Haziran seçimleri öncesinde uzak durmadı. 7 Haziran sonrası ise bu blokların altında ezilme korkusuyla iki bloğa da “hayır” diyen bir siyasi çizgiye savruldu.
MHP, tabanındaki farklılaşma ve birbiriyle telif edilmesi zorlaşan öbekleşme partinin hareket kabiliyetini giderek kısıtlıyor. Bu durum, MHP’nin geleceği açısından da ciddi bir kırılmaya işaret ediyor. MHP bu haliyle kendi içindeki ideolojik dengeyi ve taban-tavan paradoksunu taşımakta zorlanacaktır. MHP, barajı geçse de artık engellenemeyecek bir sosyolojik fay hattını harekete geçirmiştir. MHP, seçim barajını aşsa dahi sosyolojik barajda boğulma tehlikesi altındadır.
MHP tavanı değişmekte zorlandıkça ve bir tercihte bulunamasa da, taban değişiyor. MHP tabanı değiştikçe, siyasi pozisyonu tavanla farklılaşıyor. MHP tavanı değişmedikçe, MHP tabanı değişiyor ve MHP zorlanıyor. Tabanın değişimi partiye yansımayınca taban, parti değiştirebiliyor. MHP tavanı, tabanın aksine genel başkan tartışmasının ötesinde bir tartışmadan hala uzak görünüyor.
Yeni Yüzyıl, 19.11.2015
http://xn--yeniyzyl-b6a64c.com.tr/makale/mhp-degismez-mi-147