Günümüzde, Türkiye’de ilk defa gerçekleşen, Dünya’da da örneği az bulunan tarihî bir süreç yaşanmakta. Askerî darbe girişimi halk tarafından engellendi ve insanlar demokrasiye sahip çıktı. Meydanlar darbe haberi geldikten sonra darbeye tepkiyle doldu, darbe başarısızlığa uğradıktan sonra ise sevinç gösterileri ve demokrasi nöbetleri ile…
Darbe girişiminin engellenmesi, şehirlerde bayram havasında kutlandı, kutlanmaya da devam ediyor. İnsanlar gündüz işlerine giderken, geceleri sabahlara kadar meydanları boş bırakmıyor.
Meydanlardaki manzara, Türkiye’nin bir prototipi olma özelliği taşıyor. Araştırma şirketi ORC’nin Türkiye genelinde yaptığı anket çalışmasının sonuçlarına bakıldığında meydanlardan yükselen tepkilerin ve isteklerin Türkiye genelinin isteklerini ve tepkilerini yansıttığı görülmekte.
Çekirdek kadro dindar-muhafazakâr insanlar olmakla birlikte, her kesimden, her fikirden, her yaştan insan demokrasiyi koruma, darbeye karşı tavrını belli etme adına meydanlara çıkıyor. Rabia işareti yapanlarla, bozkurt işareti yapanlar darbeye karşı omuz omuza duruyor.
Meydanlarda bu birlik ve beraberlik ortamına zarar verecek tutum ve davranışlardan kaçınılıyor. İnsanlar herhangi bir parti mensubu olarak oraya gitmedikleri gibi, meydanlarda da herhangi bir parti propagandası yapılmıyor ya da parti marşları çalınmıyor.
Meydanlardaki ruhu homojen bir bütün olarak görmek her ne kadar yanlış olacaksa bile meydanlardaki insanların ortak noktasının demokrasinin korunması olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Meydanlardan yükselen tepkilerin en büyüğü elbette ki FETÖ’ye karşı. İnsanlar artık bu yapının ismini duymaya dahi tahammül edemiyor. Millet, darbe girişimini kendi iradesine bir tecavüz olarak görüyor ve bundan dolayı bu girişimde parmağı olan herkese karşı büyük bir öfke var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olan güven ve sevgi yüksek. AK Partililer meydanların ana unsuru olmakla birlikte, CHP’liler ve MHP’liler de liderlerinin bu süreçteki tutumundan gayet memnun. Meydanlarda diğer irili ufaklı partilerden insanlar da azımsanamayacak kadar çok miktarda. İnsanlar birlikte, tek bir amaç için omuz omuza geçebilmenin mutluluğunu ve huzurunu yaşıyor. Zira uzun zamandır süren siyasî ve dolayısıyla toplumsal kutuplaşma insanları bir hayli yormuş durumda. İnsanların zihninde var olan birlik olma ihtiyacı bu süreçte ortaya çıktı. Her türlü fikrî ayrışmaya rağmen herkesin aynı ülkenin vatandaşları olduğunun farkına varıldı.
İdam cezası, darbe girişimi ile birlikte tekrar gündeme geldi. Halkın idamın geri gelmesi konusundaki talebi, ilk defa bu kadar yüksek bir seviyeye ulaştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet temsilcileri de bu talebi görmezden gelemeyeceklerini belirten açıklamalarda bulundular. Bununla birlikte Türkiye’de idam geri gelir mi sorusu akıllarda soru işareti oluşturmaya başladı. Hükümetin bu konuda olayın sıcaklığı geçmeden bir karara varmasının istenmeyen ve tahmin edilemeyen olumsuz sonuçları olabilir. O yüzden idam konusunda acele bir karar alınmaması daha sağlıklı olacaktır.
FETÖ’ye ait iş yerlerine, okullara, derneklere, hastanelere ve diğer kuruluşlara devletin el koyması da meydanlardaki halk tarafından destekleniyor. FETÖ’ye finansal kaynak sağlayan hiçbir kurumun varlığını sürdürmesi istenmiyor. Amiyane tabirle halk, bu örgütün dibinin kazınmasını istiyor. Ve bu konuda atılacak olan adımlar için de hükümete açık çek veriyor. Hükümet, bu fırsatı iyi değerlendirmeli, hukuk sınırları içinde elbette. Hukukun dışına çıkılması, adalet terazisinin sapması gibi bir durumda halk nezdindeki mücadele destek kaybedebilir. O yüzden hükümetin hem hızlı hem de titiz olması gerekiyor.
Türkiye halkı, tüm Dünya’ya meydanlarda bir demokrasi dersi verdi. Birlik ve beraberliğin ne kadar önemli olduğunu, insanın özgürlüğüne düşkün bir canlı olduğunu gösterdi. Bu süreç bir fırsata çevrilmeli ve toplumsal barışın, demokrasinin kurumsallaşması yönünde adımlar atılmalı.