Merdiven devrimcileri, nerdesiniz?

Kavramların anlamlarından ve açılımlarından habersiz olmanın ne gibi trajikomik olaylara ve yorumlara yol açabileceğinin en güzel örneği, geçen sene Gezi olayları sürecinde beliren merdiven boyama hadiseleridir. Aslında bir hoca olarak bu olayların vuku bulmuş olmasından çok memnunum, çünkü bu vakalar özgürlük, insan hakları ve demokrasi konularının işlendiği derslerimde işimi kolaylaştırıyor. Öğrencilerime kavramların mahiyeti hakkında sağlam bilgi aktarmak için kullanabileceğim örnek olaylar teşkil ediyor. Ne var ki, bu olaylar toplumsal açıdan faydadan çok zarara yol açıyor. Hem kavram kargaşasına, hem de bazen yersiz kavgalara sebep oluyor.

İstanbul Fındıklı”da yaşayanlar bir sabah uyandıklarında semtlerindeki uzun, dik (semtte “eşek öldüren” adıyla da anılan!) merdivenin gri renginin yok olduğunu, basamakların renklendiğini gördüler. Gezi olaylarının ısıttığı ortamda bazı kimseler bunu çok sevdi. Sonra, bu işin failinin merdivenin rengini sevmeyen bir mahalle sakini olduğu anlaşıldı. Bu kişi sabahın erken saatlerinde kimse görmeksizin basamakları boyamıştı. Gezi isyanlarına sempati duyanlar, bekleneceği üzere, bunu memnuniyetle karşıladı. Özgürlüğün kullanılması ve sonucu olarak gördü. “Özgürlüğün merdiveni renkli olur, özgürlüğün olmadığı yerlerin merdivenleri eski gri olur” diyerek yorumladı. Belediye yetkilileri de şaşırdı, paniğe kapıldı. Merdivenlerden yeni bir Gezi çıkacağından ürktü. Önce rengi griye çevirdi veya çevirmeye teşebbüs etti, sonra, reaksiyonlardan çekinerek, mahallede bir kamuoyu yoklaması yaptığını söyleyip merdivenleri kendisi renklendirdi.

Bu olayın özgürlük ve demokrasi teorisi açısından nasıl değerlendirilmesi gerektiğini görebilmek için muhayyel olaylardan hareket edelim. Bir sabah kalktığınızda oturma odanızın rengini pembeye çevrilmiş bulsanız ve bunu maviden rahatsız alt kat komşunuzun yaptığını öğrenseniz, ne hissedersiniz? Elbette böyle bir olay vuku bulsa yapılanı özel hayatınıza bir saldırı olarak görürsünüz. Akıl sağlığına sahip hiç kimse böyle bir şey yapmaz. Devletler ise, çok şükür, henüz ev içi renklere karışmıyor. Ama bir gün, faraza, renklerle hastalıklar arasında ilişki olduğu iddia edilirse, sağlığımızı koruma adına bunu yapmaya teşebbüs edeceklerinden hiç şüpheniz olmasın. Devam edelim. Bir sabah uyandınız, evinizin dış renginin değiştiğini gördünüz. Sonra yan komşunuzun hiç sevmediği beyazı kırmızıya dönüştürdüğünü öğrendiniz. Ne hisseder, ne düşünürdünüz? Herhalde bunu da bir densizlik sayar ve kendinizi saldırıya uğramış hissederdiniz. Size kötü haber, komşunuz değil ama kamu otoriteleri hâli hazırda bunu yapıyor. Belediyeler (Bodrum gibi turistik yerlerde) konut sahiplerine evlerin cephesini belli bir renge (beyaza) boyama talimatı verebiliyor.

Eviniz sizin, içini ve dışını istediğiniz renge boyarsınız. Mahallenizdeki merdivenler ise tüm mahalle sakinlerinin. Onların ne renkte olacağına mahalle sakinleri olarak hiçbiriniz tek başınıza karar verme hak ve yetkisine sahip olamazsınız. Ama hiçbirinizin merdivenin rengiyle ilgili kararın alınması sürecine katılma hakkı da çiğnenemez. Merdiven rengi her zaman herkesin ilgisini çeken bir konu olmadığından devamlı onunla meşgul olmak yerine kararı, özel bir ilginiz yoksa, demokratik meşruiyete sahip belediyeye bırakırsınız. Ve merdivenlerin rengi dünyanın hemen hemen her yerinde özel boya ve bakım gerektirmeyen malzemelerin doğal rengine bırakılır. Bu da çoğu zaman gridir. Diyelim ki siz yıllardır o merdivenin hemen yanındaki bir yerde oturuyorsunuz ve yılların alışkanlığıyla gri renkleri benimsemiş ve sevmişsiniz. Mahallenin bir sakininin tek başına merdivenlerin rengini değiştirmesini nasıl karşılarsınız? Bu size bir dayatma değil midir? Nasıl olup da bir kişi çok sayıda kişiyi ilgilendiren bir kararı tek başına almaya kalkmakta ve özgürlük teorisi ve demokrasiden habersiz birileri buna özgürlük ve demokrasi adına alkış tutmaktadır diye merak etmez misiniz? Gezi”de ne olması gerektiğinin halka sorulmasını isteyenlerin merdiven meselesinde bu dayatmayı problemli bulmamasını, dolayısıyla vahim bir çelişkiye düşmesini anlamakta ve izahta zorluk çekmez misiniz?

Akıl yürütmeye devam edelim. Siz merdivenin eski rengine dönmesini istiyorsunuz, boyayan kişi ise yeni durumun devamını. Aranızdaki ihtilâf nasıl çözülecek? Ertesi sabah erken kalkıp boyaları silseniz, griyi restore etseniz, bu, renkli merdivenleri seven kişinin haklarının, özgürlüğünün ihlâli anlamına gelir mi? Dahası, merdiveni boyamanın ve devamlı renkli tutmanın bir para ve emek bedeli olacaktır. Bu bedel kim tarafından, nasıl karşılanacak? Bu külfeti belediye mi yoksa renkli merdivenin mucidi mi üstlenmeli? Belediye bedeli ödeyecekse bu mahalle sakinlerine hatta tüm kamuya onayı alınmamış külfetler bindirmeyecek mi? İnsanlar neden birileri gri merdiveni sevmiyor diye ilave kamu kaynağı yaratmaya mecbur kalsın? Böyle bir durumda renkli merdiveni sevenler gri merdiveni sevenleri kendilerinin bir tür kölesine çevirmiş olmuyor mu?

Görüldüğü üzere, mesele öyle eylem heyecanıyla ve devrim romantizmiyle çözüme kavuşturulamayacak kadar etraflı ve derin. Dikkate alınması gereken birçok faktör ve durum var. Merdiven devrimcileri bunları anlar mı bilmem, ama, yakınlarda gördüm, merdivenlerin rengi iyice solmuş. Birileri bir an önce bir şeyler yapsa iyi olacak! Özgürlüğün merdivenleri elden gidiyor! Devrimciler, görev başına!

19.06.2014, Yeni Şafak

Bu Yazıyı Paylaşın

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et