Ekonominin kendi içinde gerçekleri vardır
Yaşamda adımlarımızı atarken, aynı zamanda ekonomik varlıklar olmamızdan kaynaklanan nedenlerle bizi mutlak olarak bağlayan kavramların farkında olmalıyız. Attığımız her adımın, aldığımız her nefesin bir maliyeti varsa aslında çok basit olarak ekonomik varlıklar olduğumuzu söyleyebiliriz. Fayda maliyet hesapları arasında geçen yaşamımızda doğru seçimler ve davranışlar ile hayatta en uzun süre en doğru şekilde yaşamaya çalışırız. Elde ettiklerimizin elimizden çıkanlardan çok olması rasyonelliğini akıldan çıkarmamaya çalışırız. Dünya üzerindeki yaşamımızın olduğunca uzun ve sağlıklı sürmesi de buna bağlıdır. Biz sınırlılıklar ve kısıtlılıklar içindeyken en doğru adımları atmak zorunda olduğumuzu bilerek yaşamak durumundayız. Birey bunların farkındalıkları ile elde etmek istediklerini maksimize ederken kendi dünyasının ekonomik kavramları ile de hareket eder. Bunun yanında, diğer bireyler ile giriştiği ve aralarında gelişen ilişkilerin toplamı olan bir yaşamın içindedir. Bireysel tercihlerden bireyler arası ilişkilerin makro – majör kavramlarına kadar ekonomi denilen kavramın şartlarını oluşturduğu kadar bu şartları yaşamak da durumundadır.
Doğa kurallarıyla insan düşüncesi ve eylemleri arasında türeyen kavramlara aynı noktalardan bakmak her zaman sağlıklı sonuç vermemekte. Bireyler arası ilişkilerin geliştiği alanlarda bireyler adımlarını bir belirsizlik üzerine atarlar ancak bu eylemler önceden belirlenemeyen sonuçları oluşturur. Süreklileşen olası kazanma ve kayıplar arasında gidip gelen birey, her nefesinin maliyetini her adımından gelen kazançla hem dengeler hem de bu ilişkiden artıya geçmeye çabalar. Belki de en ekonomik başarı ve başarısızlık da burada yatıyor. Bireyler arası ilişkiler aynı zamanda ekonomik ilişkiler olduğundan kendi arasında somuta yansıyan metafizik içeriklere sahip ve bu kavramlar doğru yönetildiğinde bireyler arasında artan faydalı ilişkiler ağı kurulabiliyor.
Türkiye makro ekonomiyi algılama ve anlamlandırmada problemler yaşıyor
Bireylerin toplamlarından oluşan coğrafî kavramlardan biri olarak Türkiye de, elbette, bireyler arası ilişkilerin ekonomik yönü içindedir. Bireylerin ilişiklerinin toplamı olan ekonominin kavramlarının ne kadar doğru kavrandığı belirsizlikler içinde. Konuştuğumuz Türkiye bugünün Türkiye’si. Bütün ulusalcılığı ve kontrol edemediği küresel ilişikler ağı içinde. Son zamanların Türkiye’sinde ekonomik ilişkiler ağının kavramlarının doğru algılanması ve anlamlandırılmasında ciddi sıkıntı yaşanıyor. Küresel ekonominin tek bir aktör tarafından kontrol edilemeyecek “alanında” kendisine savaş açıldığını söylüyor. Bir lobinin, ülkesi içinde paranın kiralama bedelini özellikle Türkiye’ye zarar vermek için arttırdığını iddia ediyor. Para biriminin diğer ülkelerin para birimlerine karşı değer kaybetmesini döviz biriminin ülkesinin bir komplosu ve operasyonu olduğunu söylüyor. Türkiye bireyler arası ekonomik ilişkilerin makro boyutunu anlamakta ve anlamlandırmakta zorlanıyor.
Türkiye ekonominin bireyler arası ilişkilerin toplam alanı konusunda bir savaş altında olduğu algısıyla hareket ediyor. İktidarın bu kadar irrasyonel olabileceğini tahmin etmek zor. Burada belki olguları farklı şekillerde algıladıklarını söyleyerek olumsuz süreçleri yönetmeye çalışıyorlar. Bu ne kadar yönetmektir sorusu da kendisine düşünce içinde yer buluyor. Ekonominizde kötü giden durumlar olduğu düşüncesinde iseniz ve bu durumlar gerçekler ve rasyonel akıl ile kanıtlanma yoluna girmişse yapacaklarınız ve olumsuz durumlara vereceğiniz reaksiyonlar ekonomi açısından çok farklılaşmayacaktır. Sizin sübjektif perspektifinizden daha güçlüdür, ekonominin rasyonel doğruları. Türkiye ekonomide zorluklar yaşayabilir; bu onun uzun dönemli problemlerinden biridir, ancak zorluklar irrasyonel anlamamalar ile ortadan kaldırılamaz. Karşılaştığınız zorlukları olabildiğince rasyonel bir temelde algılar, anlar ve yönetirseniz olumsuzlukları o kadar kolay ve çabuk yenebilirsiniz. Şimdi yapılan benzeri bir halde belirsiz düşmanlar suçlanıyorsa orada ya algıda ciddi problemler vardır ya da siz süreci yönetme konusunda meseleler üzerinden çeşitli politikalar oluşturuyorsunuzdur.
En iyi çözüm
Karşınıza sürekli faiz, enflasyon, büyüme, döviz problemleri çıkıyorsa sizin bunlara verebileceğiniz olumu yanıtlar çok önemlidir. Her durum herkes için kayıp veya kazanç anlamına gelmeyebilir. Çoklu siyasal çıkarların farklı aktörlerce benimsendiği düşünüldüğünde karşınıza çıkan resimde ekonomik kavramların doğurduğu farklı çıkarların da olabileceğini düşünebilirsiniz. Faizden kim kazanır kim kaybeder, para birimleri arasındaki değer farklılıklarının farklı kesimlere getirebileceği faydalar ve zararlar perspektiflerinden bakıldığında nelerle karşılaşabiliriz sorularını sormak gayet doğaldır. Herkesin kazandığı bir yapının hayal edilmesi mümkün müdür diye meseleye yaklaştığınızda ise karşınıza bireysellik üzerinden yürümesi gereken bir ekonomi çıkar.
Haklı kazanılanlar temelinde ve devletçi bir merkez bankası kontrolündeki finans sistemlerinden kendinizi çıkarırsanız özgürce oluşturulan para birimlerinin değerini daha iyi anlarsınız. Bireylerin devlet müdahaleleri olmadan kendi çıkarlarını yansıtacak olan bankacılık sistemleri içinde çeşitli para birimlerinin rekabetindeki bir ortamda gerçekleştirecekleri ekonomik eylemler herkes için kazançlı olabilecek bir yapının göstergeleri olabilir. Belirli bir ekonomik alanda tek para birimi devlet üzerinden tekel sağlamışsa karşınıza sürekli problemlerin çıkmasını beklemelisiniz. “Bir ekonomide” devletin devletçi faaliyetlerinden kaynaklanan spekülatif dalgalanmaların belirsizliğini ancak devletin ekonomiye olan müdahalesini azaltırsanız giderebilirsiniz.
Türkiye’nin dönemimizdeki zorlukları uzun zamanlı problemler olarak görmesi daha olumlu olur. Bir türlü devletin devletçi ekonomik eylemlerinden vazgeçmek istememesi ve bu düşüncesinde ülke içinde gerçekten çok kazançlı çıkanların elindeki güç, yapının değişmesini zorlaştırıyor. Rekabetçi ve çoğulcu para politikaları gerçekleştirilemiyor. Günümüzdeki şekliyle ekonomi, finansal problemleri aşamayabiliyor. Gerçekten birileri kazanırken birileri kaybedebiliyor. Devlet sorunun temeli olduğu halde sorunları yine devlet ile çözmeye çalışıyor. Rekabete açık olmayan bir alan devlet tekelciliği üzerinden hepsinden öte bireyin özgürlüklerine zarar veriyor. Faizin düşmesine siyasetçinin emri üzerinden bakan bir düşünce yapısına karşı rasyonel, çoğulcu, rekabetçi finansal “sistemlerin” üstün gelmesi daha “kazançlı” bir gelecek için çok daha önemlidir.