Türkiye silahlı bürokrasinin siyasete etkisi ve müdahalesi açısından dünya ülkeleri arasında en başlarda yer alıyor. Rakipleri Pakistan, Mısır. Bir zamanlar aynı saflarda bulunan Şili, Arjantin, Brezilya gibi Latin Amerika ülkeleri 1990’lardan itibaren darbelerle hesaplaştılar ve darbecilerini cezalandırdılar. Şimdi nispeten iyi işleyen demokratik sistemlere sahipler.
Türkiye’de 1960, 1971, 1980, 1997’de açık askerî darbeler veya siyasete müdahaleler vuku buldu. 1962’de ve 1963’te Aydemir ve Gürcan darbe teşebbüsleri gerçekleşti. 2002’nin Kasım ayında AK Parti’nin iktidara gelmesinden hemen sonra, darbe ve müdahale çabaları süreklilik kazandı, 2010’a kadar fasılasız devam etti. Ayışığı, Sarıkız, Yakamoz, Eldiven, Balyoz gibi isimlerle darbecilik terminolojisi genişledi. Her darbe – müdahale ölümler, işkenceler, sürgünler dâhil ağır acılar yarattı. Ayrıca vatandaşların siyasî iradesini gasp etti. Böylece ülke, birçok yabancı uzmanın gözünde, problemimizi çok iyi ifade eden bir sözle, ordusu olan millet olamadı, milleti olan orduya dönüştü.
Çok yakın zamanlara kadar, darbecilerin ve darbe teşebbüslerinin yargısal işleme tabi tutulabileceği hayal dahi edilemezdi. Bir mucize gerçekleşti. AK Parti’nin siyasî iradesi ve cesareti, Gülen Hareketi’nin desteği, liberal olan ve olmayan genişçe bir demokrat cephenin var gücüyle yardımı, darbelerin dava konusu yapılmasını ve darbecilerin yargı önüne çıkartılmasını sağladı. 12 Eylül yargılanıyor. 28 Şubat da. Balyoz ve Ergenekon yargılamaları tamamlandı ve karara bağlandı. Umarım bir gün 12 Mart da yargılanır, 27 Mayıs da, en azından sembolik anlamda.
Bir liberalin bu yargılamalardan memnuniyet duyması ve onları insan hakları ve liberal demokrasi adına desteklemesi beklenir, değil mi? Ama bazıları memnun değil. Onlar, Kemalistler gibi, özellikle Balyoz ve Ergenekon yargılamalarını, TSK’nın yargılanması, hatta tasfiye edilmesi, generallerin zulme uğratılması olarak görme eğiliminde. Bu nasıl bir mantık? Darbelerden korkanlar rüya mı görüyor? Saydığım darbeler başka bir yerde mi oldu? Subaylar değil çiftçiler tarafından mı gerçekleştirildi? Asker bürokratlar kanunların üstünde mi? Tabip Odası yönetim kurulundan biri yargılansa, bütün tabipler mi yargılanıyor olacak? Hukukun hâkimiyeti, yargılamalarda masumiyet ilkesi yanında yargılanmaktan muafiyetin olmamasını, yani delillere dayalı suç isnat edilen hiç kimsenin yargılanmaktan kaçamamasını da gerektirmez mi? Birinin general olması deliller ne olursa olsun peşinen onun masumiyetini ispatlar mı? Bakıyorum, bazı liberaller davaları toptan reddediyor, diğer bazılarıysa hata olduğunu iddia ettikleri noktalara dayanarak yargılamaları tanımamaya, kararları geçersizleştirmeye çalışıyor.
Türkiye’nin yargı sisteminin bilinen tipik ve yaygın hatalarının Balyoz ve Ergenekon yargılamalarında yansımamış olması zayıf bir ihtimal. Tespit edildiğinde bu hataları eleştirmek ve yapabiliyorsa düzeltilmesine yardımcı olmak, âdil yargılama ilkesini özenle vurgulamak ve gereklerini takip etmek her liberalin ahlâkî görevi. Ancak, daha düzgün bir pozisyon almak için davaları mevcut ve muhayyel hatalara dayanarak peşinen geçersiz görmek yerine hataları Türkiye ortalamalarıyla karşılaştırmak lâzım. Bu davalarda hata miktarı ortalamanın altında mı üstünde mi? Üstündeyse elbette adâlet adına endişeli olmamız, altındaysa bunu bütün yargı sistemimiz için iyiye gidişin işareti olarak görmemiz lâzım. Bu satırların yazarının da aralarında olduğu birçok liberal, yargılamalarda titiz davranılması, kişilerden delillere değil delillerden kişilere gidilmesi, tutuklamaların cezalandırmaya dönüştürülmemesi, savunma haklarının kısıtlanmaması gibi konularda savcılara ve yargıçlara defalarca ikaz ve hatırlatmalar yaptılar. Buna devam etmeliler. Ancak, dava sürecinden çekilen ve öne çıkartılan hataların yargılamaların gerekliliğini azaltmayacağının, kararların sebep olduğu, her tür ceza davasında karşımıza çıkabilecek bireysel ve ailevî dramların yargı kararlarını yanlış sayma gerekçesi yapılamayacağının da farkında olmalılar.
Demokrasi davaları Türkiye’de demokrasinin daha korunaklı hâle getirilmesi ve darbelerin yol açabileceği ölüm, işkence, sürgün gibi şeyleri de kapsayacağına şüphe olmayan geniş müstakbel mağduriyetlerin önlenmesi açısından çok önemli. Bunun böyle gören liberallerle davaları şu veya bu sebeple önemsiz gören ve kararları geçersiz sayan liberallerin uzun süreli bir beraberliği sürdürmesini beklemek gerçekçi midir?
Bu yazı Yeni Şafak Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.