Laiklik Ortadoğu’ya uyar mı?

Başbakan’ın Ortadoğu gezisinde “Laiklikten korkmayın, anayasalarınızı laiklik zemininde hazırlayın” şeklinde tavsiyede bulunması hem Ortadoğu’nun entelektüel hayatında önemli bir tartışma başlattı hem de ülkemizin muhafazakâr çevrelerinde…

Bu tartışmayı bir “çeviri hatası” olarak görüp kapatmak da doğru değil; bütün meselenin Erdoğan’ın sekülerleşme kelimesi yerine laiklik kelimesini kullanmasından kaynaklandığını söyleyerek önemsizleştirmek de… Zira Erdoğan’ın açıklamasına karşı çıkan yazarların pek çoğu, onun kastının Anglo Sakson tipi bir laiklik olduğunu gayet iyi anladıkları halde eleştiriyorlar.

Ayrıca konunun sadece “Ortadoğu ülkelerinde laik bir devlet mi olmalıdır, yoksa din devleti mi” kapsamından taştığını; bu vesileyle Türkiye için asıl tercihin ne olduğunu da ortaya koyduğunu tespit etmek durumundayız.

Bir başka deyişle, sözünü ettiğimiz kalem sahipleri “Ortadoğu ülkelerinin laiklik diye bir sorunu yok” derken aynı zamanda şunu söylemiş oluyorlar: İşin aslına bakarsanız, biz dinimizi hakkıyla yaşayabilmek için Türkiye’de de bir şeriat devletini laik devlete tercih ederdik ama ülkemizin yaşadığı tarih ve toplumun malum yapısı yüzünden bunun mümkün olmadığını biliyoruz; Anglo Sakson tipi bir laikliğe razı oluyoruz. Yani Türkiye için artık çok geç ama bırakın bari Ortadoğu ülkeleri İslam devletinde yaşamaya devam etsinler. Ortadoğu’da hazır İslam devletleri kurulmuş ve kökleşmişken ve buna ciddi bir itiraz yokken, neden eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürüyor ve böyle bir tartışma başlatıyorsunuz?

Ben bir Müslüman’ın Kur’an’ın hükümleriyle yönetilen bir ülkede yaşama isteğini anlıyorum ama doğru bulmuyorum. Zira onların bugün “laikliğe razı oluşlarını” konjonktürel bir durum, başka türlüsü mümkün olmadığı için verilmiş geçici bir taviz olarak algılamaya devam ettikleri sürece, “iğreti bir demokratlık”tan kurtulamayacaklarını biliyorum.

Demokratlığın içselleştirilmesi ve derinleşmesi mutlaka laikliğin içselleştirilmesiyle birlikte gelişecektir. Laiklik dindarlar için katlanılan bir durum olmaktan çıkıp, bütün toplum için huzurlu bir biçimde birlikte yaşamanın tek yolu; özgür toplumun olmazsa olmazı olarak kavrandığı zaman; ancak o zaman tutarlı bir demokratlıktan söz edebiliriz.

Meseleye böyle baktığımızda, aslında açılan tartışma o malum tartışmanın; yani “İslam’la demokrasi bağdaşır mı” tartışmasının din bağlamında tekrarından başka bir şey değildir. Çünkü gerçekte laiklik, demokrasinin din alanına uygulanmasından başka bir şey değildir.

Nasıl tarif ediyoruz laikliği?

İnsanların din ve vicdan özgürlüklerine sahip olması, dinlerine göre yaşaması ve farklı inanç ya da inançsızlıkların ortak kamu alanında bir arada yaşayabilmesi için devletin din karşısında tarafsız bir tavır alması…

Şimdi bu cümlede din yerine fikir özgürlüğü koyalım:

İnsanların fikir özgürlüğüne sahip olması, kendi fikirleri doğrultusunda yaşaması ve farklı fikirlerin ortak kamu alanında bir arada yaşayabilmesi için devletin fikirler ya da ideolojiler karşısında tarafsız bir tavır alması…

Aynı cümle hem din hem de fikir özgürlüğü için aynen tekrarlanabiliyorsa laiklik dediğimiz şeyin din alanında demokrasiden başka bir şey olmadığı açık değil mi?

Din ve ibadet özgürlüğünün bütün diğer hak ve özgürlüklerden ayrı olarak, “laiklik” diye ayrı bir kavram geliştirilerek, özel olarak belirtilmesinin sebebi, (kavramın çıkışının tarihini bir an için bir yana bırakırsak) bütün toplumlarda dinin insanların hayatında özel bir önemi olmasından, bu özgürlüğe özel vurgu yapma ihtiyacından kaynaklanır. Ama bu önem, din alanını diğer bütün özgürlük alanlarından apayrı bir kategori haline getirmez. Ve bir insan, bütün diğer alanlar için özgürlüğü savunuyorum deyip dini alanı herkesi bağlayacak değişmez kurallara bağlıyorsa, onun demokratlığından da söz edilemez.

Unutmayalım ki bugün yaptığımız demokrasi tartışmalarında Anayasa’nın üç maddesinin değişmez kabul edilmesini bile içimize sindiremeyen bir noktaya gelmiş bulunuyoruz.

O zaman nasıl oluyor da komşularımıza bir kutsal kitaba bağlı ve dolayısıyla tümüyle değişmez bir Anayasa altında yaşamayı layık görüyoruz?

 

Bugün, 23.09.2011

 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et