Kuşatma

Komplo teorileriyle işim olmaz, ama tezgahı da görüyorum.

Ve gördüğüme şahitlik ediyorum.

Birileri elbirliğiyle hükümeti yıkmaya çalışıyor.

İçinde olduğumuz şeyin adı kuşatmadır.

Kuşatanların tamamını göremiyoruz, bazı unsurlarını tanısak bile.

Ama onu yaşıyoruz.

Tıpkı 1996’da DYP’nin milletvekillerinin “ikna” edilerek partilerinden koparılmalarına benzer biçimde, bugün de iktidar partisine bir operasyon yapılıyor.

“Yolsuzluğa karşı hukuk mücadelesi” ve “şantaj kasetleri”nden aynı anda söz ediliyor.

Şimdiye kadar partisine yönelik tek eleştirisini duymadığımız, çok da akıcı bir dile sahip olduğu söylenemeyecek bazı siyasilerin, gayet etkileyici bir dille kaleme alınmış manifesto gibi beyanlarla istifa ettikleri bir ortam bu.

**

Bugüne kadar Roboski’den Şike Yasasına, hükümeti eleştiren çok yazı yazdım.  Yolsuzluk sanıklarını da savunacak halim yok.

Yok, olmamıştır falan diyemem, falanca bakana oğluna da, kayınvalidesine de kefil olmam.

Ama yaşadıklarımız bundan ibaret derseniz, “birbirimizin zekasına hakaret etmeyelim” derim.

Yaşadıklarımızın bir yolsuzluk operasyonundan ibaret olduğuna inanmama hakkımı kullanıyorum.

Bu yüzden de meseleyi bir yolsuzluk operasyonu olarak konuşmak, ya olup biteni hiç anlamamak, ya da anlamak istememek demek.

Ve tam da birilerinin bizi çekmek istediği kapana girmek demek.

Bölücülüğe, laikliğe benzemiyor, çok iyi bir yerden yakalamışlar bu kez. Öyle ya, yolsuzluğa kim karşı çıkabilir ki?

Şimdi siyaseten doğrucu dil revaçta. Ama benim  “yolsuzluk gibi bir konuda tutum almadı” demesinler diye de tuzağa düşmeye niyetim yok.

Asıl bunu yapmak ahlaki değil.

**

Bugün yaşanan kavganın yolsuzluktan ibaret olmayan boyutunun hepimiz farkındayız.

Ve o boyut meselenin aslını oluşturuyor.

Bütün kavga orada aslında. Ve biz şimdi tam da onun içindeyiz.

**

Açık ki yine kazanlar kaynıyor.

Hakimlerin cüppeleriyle siyasi kavganın içine daldıkları bir yerde, bunu göre göre “herkes yargı kararlarına saygılı olsun” demek kamuflajdır.  

Ya da dar bir hukuki formalizme saplanıp, hukukun yargı bürokratları eliyle tahrip edilmesine teslim olmaktır.

Benim “herkes yargıya güven duymalı” diyebileceğim bir yargı yok. Polis de. Bugüne kadar da hiç olmadı.

Son birkaç haftada, yolsuzluk operasyonuyla beraber bir dizi tuhaf karar aldı yargı.

Bir siyasetçi yapsa kızacağımız işleri yargı bürokratları yaptığında o “adaletin sesi” olmuyor. Özellikle de “organize işler” olduğunda.

**

Ben yargının içinde, polisin içinde hangi odak ne karıştırıyor bilmem. 

Ama serbest seçimle iktidara gelen hükümeti bilirim. Meşru siyasi aktör odur, yargı bürokratları değil, emniyet içindeki bir grup değil.

Ve bugün onu bu kuşatmaya karşı savunuyorum. 

Siyaseti savunuyorum.

Şimdi hükümetin, yargıda ve poliste, düdüğe üflenince zombi gibi bir anda birlikte kalkan ve Eski Rejim’in güçleriyle birlikte şimdi onu köşeye sıkıştıran unsurlara karşı kendisini koruma hakkını tanıyorum.

Çünkü kuşatılan hatasıyla sevabıyla demokratik siyaset ve halktır.

 

Kuşatılan biziz.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et