“Kökü Dışarıda”

 

Başbakan Erdoğan’ın Makedonya dönüşü gündeme getirdiği Alman vakıfları konusu oldukça flu bir alanda sürüp gidiyor.

Erdoğan ilk açıklamasında BDP ve CHP’li bazı belediyelerin Alman vakıflarından kredi sağladığını söylemişti. Bunu söylerken de kredilerin belli müteahhitler işaret edilerek verildiği iddiasına dayanarak PKK’ya para aktarıldığı iması yapmıştı.

İşin doğrusu, Erdoğan’ın eğer bazı vakıflar aracılığıyla PKK’ya para aktarıldığı konusunda elinde somut kanıt varsa açıklaması, aksi takdirde susmasıydı. Böyle önemli bir suçlamanın somut kanıtlarıyla ortaya konmayıp ima düzeyinde kalması hem de işin içine CHP’li belediyelerin de karıştırılması doğal olarak ortalığı karıştırdı.

Açık olan şu ki, Erdoğan bu bulanık suçlamayı yaparken, esas olarak “kökü dışarıda” suçlamasının şaşmaz etkisine güveniyordu. Bizim toplumda “kökü dışarıda” suçlamalarının her zaman, her koşulda sonuç veren garantili bir suçlama olduğunun farkındaydı.

Nitekim suçlama etkili oldu. Böylesine “ağır” bir suçlama karşısında harekete geçen CHP de derhal asıl AK Parti belediyelerinin “kökünün dışarıda” olduğunu ispata girişti. Alman Kalkınma Bankası’ndan kredi alan AK Partili belediyeleri açıkladı.

Oysa şöyle demek de vardı: Ne olmuş bazı belediyelerimiz bazı vakıflardan kredi aldıysa? Ya da daha genel olarak ne olmuş, bazı belediyelerimizin bazı Alman vakıflarıyla ilişkileri varsa?

Ama tabii, CHP bunu diyemezdi. Sadece CHP değil, hiçbir siyasi parti diyemez Türkiye’de. Bırakın siyasi partileri, sivil toplum kuruluşlarının bile yabancı bir kuruluşla, bir dernekle, sendikayla, vakıfla ya da siyasi partiyle ilişkili oldukları suçlamasıyla karşı karşıya kalacaklar diye ödleri kopar. “Kökü dışarıda” suçlamasının en öldürücü suçlama olduğunu; her uluslararası ilişkinin casusluk ilişkisi olarak algılanacağını iyi bilirler.

İyi ama dünyanın iki düşman kampa bölündüğü ve birbirini yok etmek için hazırlandığı soğuk savaş yıllarından kalma bu algının hâlâ dimdik ayakta oluşu size de garip gelmiyor mu?

Bir yandan her lafın başında global bir dünyada yaşadığımızı; paranın, ticaretin, üretimin, siyasetin, kültürün, sanatın, toplumsal hayatların iç içe geçtiğini söylemek, bir yandan da bazı belediyelerin yabancı vakıflardan kredi aldığını bir suçlama edasıyla gündeme getirmek acayip bir çelişki değil mi?

Esasına bakarsanız, bu globalleşme çağına özgü bir durum da değil, globalleşme trendiyle birlikte bu ilişki ağlarının büyük bir hızla arttığı doğru ama dünya tarihinde ya da bizim tarihimizde uluslararası planda bir fikir akımından beslenmeyen, uluslararası destek aramayan, uluslararası ittifaklar yapmayan; bir başka deyişle “kökü dışarıda” olmayan politik hareket, fikir hareketi, kültür hareketi bulamazsınız.

İspanya İç Savaşı sırasında Franko faşizmine karşı savaşan Cumhuriyetçilerin kökü dışarıda değil miydi? Dünya anti-faşist cephesi uluslararası tugaylar kurarak; silah, askeri uzman ve para yardımı yaparak Cumhuriyetçilerle enternasyonal dayanışmanın göz yaşartıcı bir örneğini vermedi mi? Yunan İç Savaşı sırasında iç gericiliğe karşı direnen Yunanistan Komünist Partisi sırtını SBKP’ye dayamıyor muydu?

Bizim tarihimize baktığımızda, Jön Türk hareketinin ideolojik olarak Fransız İhtilali’nin fikirlerinden beslenen Türk aydınlarının, üstelik Fransa’yı mesken tutarak başlattıkları bir hareket olduğu; bu anlamda da “kökü dışarıda” olduğu pekâlâ söylenebilir.

Tarih boyunca ve bugün, ideolojiler, fikirler, politikalar ve bunların uzantısı olan savaşlar hep uluslararası planda cereyan etmiş, uluslararası düzeyde ittifaklar kurulmuş, bu ittifaklar temelinde fikri ya da politik, askeri ya da parasal yardımlar, yönlendirmeler olmuştur.

Bu açıdan bakıldığında, dünya işçilerini kurtarmayı misyon edinmiş bir politik hareketin Türkiye proletaryasına yardım etmesiyle dünya çocuklarını kurtarmayı amaçlayan UNICEF’in Türkiye çocuklarına yardım elini uzatması; dünya feminizminin Türkiye’nin ezilen kadınları için kolları sıvaması ya da dünya yeşil hareketinin Türkiye’deki kaplumbağaları kurtarmak için ülkemizdeki çevreci gruplara maddi manevi destek yağdırması arasında bir fark yoktur. Türkiye’deki feminizmin de, hümanizmin de, çevreciliğin de kökü dışarıdadır.

Demek ki artık şu eski “kökü dışarıda” suçlamasından uzak durup yapılan işbirliğinin niteliğine bakmaya başlamanın zamanıdır.

Eğer doğru ve yararlı bir işbirliğiyse destekler, yanlış buluyorsanız eleştirirsiniz. Ama bir batıl itikada dönüşen “kökü dışarıda” suçlamasıyla karalamaya çalışmazsınız.

 

 

Bugün, 08.09.2011

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et