Koalisyonlar (1)

Koalisyonlara kategorik olarak karşı çıkılmasına, hele hele  öcüleştirilmesine öteden beri itiraz eden biriyim.

İyi koalisyonlar vardır; kötü koalisyonlar vardır. İşleyebilecek koalisyonlar vardır; işlemeyeceği baştan belli olan koalisyonlar vardır. Sinerji yaratan koalisyonlar vardır; partilerin birbirine  pranga olduğu koalisyonlar vardır. Koalisyona katılan partilerin hepsinin sonuçtan kârlı çıktığı koalisyonlar vardır; koalisyon içindeki partilerin bazılarının kimliğini kaybettiği, ilkesizleştiği dolayısıyla bu ortaklıktan zararlı çıktığı koalisyonlar vardır.
Yaşanan dönemin temel ihtiyaçları ve öncelikleri açısından belli bir dönemde işleyebildiği halde başka bir dönemde işleyemeyecek olan koalisyonlar vardır.
Dolayısıyla, eğer bugün bir koalisyon tartışması yapılıyorsa, bu tartışmanın bugünkü verili durumda mümkün olan koalisyon ihtimalleri ve bunların ne getirip ne götüreceği üzerinden yapılması gerekir.
Bir örnek olarak AK Parti – MHP koalisyonunu ele alalım.
MHP’nin 1999- 2002 koalisyonunda olumlu rol oynamış bir parti olduğunu biliyoruz. Sorumlu bir tavırla ekonomik krizden çıkış için gereken bütün yapısal reformları – seçimlerde bedelini ödeyeceğini bile bile – onaylamış;  AB uyum yasalarının çıkarılışına tam destek vermiş; hatta bu uğurda idam cezasının kaldırılmasına bile ses çıkarmamış bir parti vardı o gün karşımızda.
Peki o zaman neden bugün olmasın?
Eğer Türkiye şimdiye kadar Çözüm Süreci’ni bitirmiş, Kürt sorununu çözmüş, bu meseleyi geri dönüşü olmayan bir biçimde anayasal güvenceye bağlamış olsaydı, pekâlâ olabilirdi.
Ama Çözüm Süreci, önümüzde hâlâ Türkiye’nin bir numaralı sorunu olarak dururken, Çözüm Süreci’ni bitirmeyi programının omurgası yapmış bir partiyle koalisyon, AK Parti’nin hem Kürtlere, hem de Yeni Türkiye idealine ihaneti demektir;  kendisine biçtiği tarihi bir misyondan vazgeçmesi, 2023 hedeflerini unutması anlamını taşır.
Bir başka örnek daha verelim:
Ben bundan bir buçuk yıl önce, şu satırları yazmış biriyim:
“… Erdoğan’ın, içinde bulunduğu siyasi kuşatmayı yarmak için desteğini alabileceği en büyük güç Kürtler… Başbakan geçmekte olduğu bu dar geçitte sadece Kürt kitlelerle değil, Kürt siyasi hareketi ile de daha sağlam bir ittifak ihtiyacında. Bu güçbirliği ihtiyacı hem yaşanan krizden çıkışta ortaya çıkıyor; hem de yakın gelecekte belki yeni bir anayasa paketinin geçirilmesinde ve hatta belki de genel seçimlerden sonra bir koalisyon ortaklığı biçiminde ortaya çıkması ihtimali var. AK Parti, geniş muhafazakâr kitlenin siyasi temsilcisi olarak, PKK-BDP de diğer mağdur kitlenin, Kürtlerin siyasi temsilcisi olarak – ya da olabildiği ölçüde – “eski Türkiye”nin ihyası ihtimaline karşı sağlam bir ittifak kurabilirler ve kurmalıdırlar.”
Oysa bugün aynı ben, seçimden sonra ortaya çıkabilecek en kötü formüllerden birinin bir AK Parti – HDP koalisyonu ya da HDP’nin dışarıdan desteklediği bir azınlık hükümeti olduğunu düşünüyorum.
Neden?
Çünkü HDP bir buçuk yıl önceki HDP değil…
Bugünün HDP’si, AK Parti’yle çözüm partneri olduğunu unutmuş, aslında çözüm sürecini de unutmuş; temsil ettiği Kürtlerin çıkarını hiç umursamayan, AK Parti düşmanlığı üzerinden oy devşirmeye çalışan; o zamanlar silahın miadını doldurduğunu söylerken bugün yeniden silahı tehdit aracı olarak kullanan, seçim kaybederse kaos planları yapan bir parti…
Böyle bir partiyle girişilecek bir ittifakın herhangi bir hayırlı sonuç getirmesi mümkün mü? Eski Türkiye’nin bütün unsurlarıyla kader birliği içine girmiş bir partiyle “Yeni Türkiye” için koalisyon kurulabilir mi?
Geldik AK Parti – CHP koalisyonu ihtimaline…
Her ne kadar Kılıçdaroğlu “Katiyyen olmaz” dese de Kemal Derviş’in en olumlu formül olarak gördüğü “Büyük Koalisyon”un değerlendirmesini de bir sonraki yazımıza bırakalım.

 

akşam gazetesi, 28. 05.2015

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et