Dersimli Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin başına geçtiği günden beri -açık medyaya çok yansımasa da- alttan alta yoğun bir tartışmadır gidi-yor: “CHP Alevi partisi mi oldu?” Hatta kimi forum sitelerinde taksimat bile yapılıyor: “CHP Alevilerin partisi, AK Parti Sünnilerin partisi oldu…” Özellikle CHP karşıtı çevreler, CHP’li Sünnileri kendi partilerine çekebilmek için CHP’nin Alevi partisi olduğu yolundaki propagandayı yoğun bir şekilde pompalıyorlar.
Milletvekili aday listelerinin hazırlanış sürecinde bu tartışma bir kez daha gündeme geldi. Listeye giremeyen kimi aday adayları “CHP bir mezhebin partisi oluyor” yolunda ifadeler kullanarak ima yoluyla tartışmayı yeniden başlatmış oldular. Bu tartışma doğal olarak tabana da yansıdı.
Hâlbuki durum tam tersinedir. CHP hem teorik planda hem de pratik planda Alevilerin partisi olmadı. CHP kırk yıldır neyse hâlâ öyledir. Hatta Kemal Bey’den sonra CHP içindeki Alevilerin temsil durumu daha da aşağılara düşmüştür. Kemal Bey söylemlerinde Alevi vurgusu yapmamaya özel bir özen gösteriyor; hatta Alevi kelimesini ağzına bile almıyor. Durup durup ancak seçimlere iki ay kala açıkça Alevi kelimesini kullanabildi. (“Sonunda Alevi Dedi”, Yeni Şafak, 23.4.2011)
DERİN CHP’YE DOKUNAMIYOR
Kemal Bey resmi ve özel söylemlerinde CHP’nin klasik resmi ideolojisinin dışına çıkmamaya özel bir özen gösteriyor. Hâlbuki Kemal Bey siyasi söylemlerinde, CHP’nin resmi ideolojisi yerine kendi özel biyografisinden yola çıkarak daha sivil bir söylem geliştirse çok daha başarılı olabilir; her kesimden mağdur ve mazlum kitleleri partisine kanalize edebilir.
Özetlemek gerekirse Kemal Bey döneminde CHP’nin Alevilerle ilişkisinde ilerleme değil ge-rileme oldu. Cafer Solgun Yeni Şafak’taki açıklamasında, Kemal Bey’in CHP’nin başına geçi-rilmesi olayı için “Alevileri kazanma operasyonu” diyor ama görüldüğü gibi durum hiç de öyle değil. CHP, tarihi boyunca hiçbir zaman Alevileri kazanmak için özel bir çaba sarf etmedi. Alevi oylarını her zaman “çantada keklik oylar” olarak gördü. Alevilere dönük somut adım konusunda AK Parti kadar bile olamadı. Örneğin bir çalıştay bile düzenlemedi. Murat Aksoy’un vurguladığı gibi CHP ile Aleviler arasındaki ilişki tek yönlü. Aleviler her halükarda CHP’yi destekliyor ama CHP bu ilgiye hak ettiği karşılığı vermiyor. (“Aleviler CHP’den Koptuğu Gün Özgürleşecek” 26.4.2011)
Alevilerin CHP içindeki gerileyen temsil durumunu listelerdeki Alevi adaylar bağlamında da açıkça görebiliyoruz. Seçilecek yerlerden göste-rilen Alevi aday sayısı birkaçı geçmiyor ve bu durum Aleviler tarafından ciddi bir şekilde eleşti-riliyor. Örneğin Sabahat Akkiraz partisini Alevi adaylar konusunda eleştirerek “Alevi orijini olan tek aday benim” diyor. (Sabahat Hanım Kemal Bey’i Alevi olarak kabul etmiyor mu acaba?) Şenol Kaluç’a göre de seçimlerin ilk kaybedenleri Alevilerdir. (“Bu seçimde Aleviler temsil edilebilecek mi?”, Zaman, 18.4.2011)
Alevileri temsil konumunda bulunan STK önderleri bile CHP’de kendilerine yer bulamadılar. Ali Balkız, Fevzi Gümüş, Ali Yıldırım, Ali Yılmaz ve Hıdır Temel başta olmak üzere birçok Alevi STK önderi başvuruda bulunduğu CHP’de yer bulamadı. Sonuçta Aleviler seçilecek yerlerden birkaç aday ile temsil ediliyorlar. CHP’de Alevi kökenliler, Silivri’den ve sağdan gelenler kadar bile temsil edilmiyorlar. CHP listelerinde merkez sağ ve Ergenekon kökenli aday sayısı 15’den fazladır.
Alevilerin listeler bağlamındaki gerileyen durumları CHP’nin seçim bildirgesine de yansımış. CHP bildirgesinde, içinde Alevi kelimesi geçen tek bir cümle var: “Alevi yurttaşlarımızın eşit yurttaşlık talebini her alanda hayata geçireceğiz.” Bu kadar. Bunun dışında, sade suya tirit, bilinen vaatler. Alevilerin sorunlarına yönelik hiçbir somut plan ve proje yok. Aleviler bunu da eleştiriyorlar. Örneğin İzzettin Doğan, “CHP’de de Aleviliğin derdine deva bir proje yok” diyerek sitemlerini ifade ediyor.
PARTİDEKİ ALEVİLERİ DE TEMİZLEDİ
Özetle söylemek gerekirse Kemal Bey döneminde CHP “Alevi Partisi” olmadı. Durum tam tersinedir. Kılıçdaroğlu, kendi Alevi kimliğini gizlemekle kalmadı; Alevilerin partideki temsilini de en dip noktaya geriletti. Bu bize şunu gösteri-yor: CHP’nin Alevilere dönük “istismar ve istihdam politikası” liderlere bağlı bir politika değildir; bu politika, kurumsal ve kararlı bir politikadır. Eskiden Aleviler, yetersiz temsilden ötürü Baykal’ı suçlarlardı. Şu son olaydan sonra herhalde kabahatin Baykal’da değil daha derinlerde olduğu, kurumsal olduğu görülmüştür…
CHP ile Alevilerin politik ilişkisi bize 60’lı ve 70’li yıllardaki AP ile Nurcuların politik ilişkisini hatırlatıyor. Malum ve meşhur bir rivayettir: Nurcular var güçleriyle Demirel ve Adalet Partisi için çalıştıkları halde kendilerini temsilen Meclis’e kimsenin girememesini bir türlü anlayamıyorlar. En sonunda şikâyetlerini bizzat Demirel’e iletmek üzere bir heyet oluşturup makama çıkıyorlar. Şikâyetlerini doğrudan Demirel’e arz ediyorlar; bunca fedakârlıktan sonra artık kendilerinden bir ismin de mebus yapılmasını talep ediyorlar. Demagoji sanatının zirve ismi Demirel, kendilerinin temsil edilmediğini şikâyet eden Nurculara, tarihe geçen şu cevabı vermiş: Ben varım ya! Sizi ben temsil ediyorum ya! Daha ne istiyorsunuz!
Demirel yeri geldiğinde Risale-i Nur’dan pasajlar okuyup vaazlar veriyordu ama partisinin “Nurcuların Partisi” olarak nitelenmesini de istemiyordu. Onları “elde var bir” olarak kabul ediyordu. “Biz ne yaparsak yapalım onlar bizden şaşmazlar” diye düşünüyordu. Hakikat halde de durum bundan ibaretti. Demirel Nurcuları sonuna kadar istismar ve istihdam ettiği halde, onların lehine hiçbir hizmete imza atmadığı halde, Nurcular Demirel’den ayrılmadılar. Bu sıkı sarılışı temin etmek üzere mistik rivayetler bile üretildi. Örneğin, Said-i Nursi’nin İslamköylü Hafız Ali’yi öven sözleri “İslamköylü Demirel”e uyarlandı.
Acaba Kemal Bey de Alevilerin temsilini yetersiz bulanların kulaklarına Demirelvâri demagojik laflar mı fısıldıyor? “Biraz daha sabredin!” mi diyor? “Ben varım ya!” mı diyor? Bilemiyoruz. Ama şurası açık: Son zamanlarda, özellikle listelerin oluşturulması sürecinde, Kılıçdaroğlu-Tekin ikilisi yoğun bir şekilde Demirel-Cindoruk ikilisinden stratejik ve lojistik destek aldı. Herhalde Aleviler konusunda da Demirel yüksek fikirlerini Kemal Bey’e iletmekte cimri davranmamıştır…
ALEVİLER CHP’YE MAHKUM DEĞİL
Sonuçta Aleviler-CHP ilişkisi fena halde Nurcular-Demirel ilişkisine benziyor; suistimal kokuyor. CHP, Alevileri sonuna kadar istismar etti; kendi çıkarları doğrultusunda istihdam etti; hazır kıtalar olarak kullandı. Bunun karşılığında da somut olarak Alevilerin hiçbir derdine derman olmadı.
Aslında Aleviler CHP kıskacından kurtulmak, alternatifler üretmek istediler fakat başarılı olamadılar. Kendi partilerini kurmak yolunda iki teşebbüste bulundular ama bunlar bir neticeye bağlanamadı. Mustafa Timisi’nin Türkiye Birlik Partisi ve Ali Haydar Veziroğlu’nun Barış Partisi başarılı olamadı. Sonunda Aleviler nâçar CHP’ye dönmek zorunda kaldılar ve CHP ile Aleviler arasında adeta bir mahkûmiyet ilişkisi oluştu.
Bu mahkûmiyet ilişkisini kırmak konusunda hem Alevilerin hem de CHP dışındaki partilerin girişimde bulunması gerekiyor. Ama maalesef her iki cenahta da bu yönde bir gelişme göremiyoruz. Aday listelerine bakıldığında CHP dışındaki partilerin de Alevi kökenli adaylara ya hiç yer vermediğini ya da çok sınırlı yer verdiğini görüyoruz. Alevilerin CHP’ye mahkûmiyetini kırma yolunda, alternatifler yaratma konusunda, hala somut bir ilerleme yok.
Türkiye’de farklı grupların temsili konusunda bir problem olduğu kesin. Fakat bundan daha önemlisi Türkiye’nin genel özgürlük sorunudur. Eğer genel özgürlük sorunu çözülürse sadece Alevilerin değil tüm grupların sorunları kendiliğinden çözülür. O nedenle Aleviler, münhasıran kendi sorunları üzerine yoğunlaşmak yerine, genel özgürlük ortamının ilerlemesine yoğunlaşmalı, özgürlük mücadelesine katkıda bulunmalı, genel özgürlük cephesine destek vermelidirler. Fakat maalesef bu konuda çok iyimser gözlemlere sahip değiliz. Bir gün bu ülke büsbütün özgür olursa bu ülkede yaşayan diğer gruplar gibi Aleviler de özgürleşecektir. Bu ülkenin özgürleşmesi yolundaki en önemli adımlardan 12 Eylül referandumuna hayır diyenlerin, CHP’nin Alevilere reva gördüğü muameleden şikâyet etmeye de hakları yok.
Yeni Şafak, 09.05.2011