Alper Görmüş “HDP’nin oyları şaşırtıcı yükseklikte olacak” başlıklı yazısında, 24 Haziran’da HDP’nin 7 Haziran 2015’teki % 13’lük oranını aşan bir başarı elde edeceğini iddia etti. Onu bu iddiaya iten ise, CHP’den HDP’ye doğru 7 Haziran’dan daha fazla bir oy akışının olacağına dair beklentisi.
Görmüş bu beklentisini başlıca iki sebebe dayandırıyor: Birinci sebep, “CHP oylarının bir bölümünün HDP’ye gitmesini mantıklı kılan nedenlerin bugün 2015’e nazaran ‘fazlasıyla’ geçerli” olmasıdır. Çünkü 2015’te HDP’nin barajı geçmesi yalnızca muhalefeti Meclis’te daha güçlü kılmaya yarayacak ama “AK Parti’nin Meclis’i ‘yönetme’ ehliyetine halel getirmeyecekti.” Oysa bugün HDP’nin barajı aşması, AK Parti’nin başını çektiği Cumhur İttifakı’nın Meclis’te çoğunluğunu yitirmesine neden olabilecek ki, bu, muhalefet için çok ciddi bir kazanım anlamına gelir. Dolayısıyla “CHP seçmeninin HDP’ye oy vermesi bugün 2015’ten çok daha stratejik” bir özellik taşıyor.
Psikolojik rahatlık
İkinci sebep ise, HDP’ye oy vermeyi düşünen CHP’lilerin bu seçimde kendilerini psikolojik olarak daha rahat hissedecek olmalarıdır. Zira yeni sistemde seçmenlerin yasama ve yürütme için farklı tercihlerde bulunma imkânları var. Hareket alanı çok daha geniş olan seçmen — bazı hesaplamaların neticesinde — mührünü Cumhurbaşkanlığında ayrı, Meclis’te ayrı bir yere basabilir.
Bu itibarla “tercihini HDP yönünde kullanacak CHP’liler 2015 seçimlerine kıyasla daha rahat bir psikoloji içinde verecekler oylarını. Bunun nedeni, ‘bir oyun İnce’ye, bir oyun HDP’ye’ gidecek olması… 2015’te ‘stratejik’ davranıp HDP’ye oy veren CHP’liler, böylece partilerinin oy oranında belirgin bir düşüşe razı gelmek zorundaydılar. Oysa şimdi, kendi partilerinin gerçek oyunun Muharrem İnce’nin aldığı oy olduğunu savunup yüreklerini soğutma imkânına sahipler. Bu nedenle, eller şimdi HDP’ye oy vermeye daha rahat gidecek.”
Gıyabımda bahis
Görmüş bu analizin ardından, gıyabımda benimle bahse tutuşuyor. İki hafta önceki yazımda, HDP’nin baraj sınırlarında dolaşması nedeniyle CHP seçmeninin bir bölümünün “sırf HDP Meclis’e girsin ve AK Parti’nin gücünü kırsın diye HDP’ye stratejik oy verebileceğini” yazmıştım. Çünkü “CHP’nin +1 puan almasının genel manzara içinde anlamlı bir değişikliğe neden olmayacağı ama HDP’nin +1 puan almasını siyasi haritanın rengini büyük ölçüde değiştireceği” düşüncesinin bir kısım CHP seçmeninin tercihini yönlendireceğini belirtmiştim.
Bana göre, bu düşünceyle oy verecek CHP seçmeninin oranı “son derece sınırlı” olacaktı. Görmüş’ün bu konudaki kanaati ise farklı; o, benim “CHP’den HDP’ye kayacak oyların miktarı hususunda” yanıldığımı belirtiyor. “Hayır, ‘son derece sınırlı’ olmayacak, en azından 7 Haziran 2015’teki kadar olacak ve HDP’nin oyları % 13’ü aşacak. Ben burada Vahap Coşkun’la gıyabında iddiaya giriyorum.”
Kimlik duygusu açısından katlanılır tercih
Tam da Görmüş’ün “gıyabi” iddiasını “vicahiye çevirme” niyetinde iken, tartışmaya Gürbüz Özaltınlı da dâhil oldu. “Doğrusu bu bir iddia ise, ben de Alper Görmüş tarafında kalıyorum” diyen Özaltınlı,“HDP’nin laik Tük seçmenden alacağı oyun bu parti açısından tarihi rekora karşılık geleceğini” yazdı. Gerekçeleri de Görmüş’ün gerekçeleri ile aynıydı. Ona göre de seçmenin elindeki oynak mühür, gerçekte benimsemediği bir partiye stratejik nedenlerle oy vermeyi “vicdanen ve kimlik duygusu açısından daha katlanılır hale getiriyor” idi.
Keza HDP’nin Meclis’e girememesi, Cumhur İttifakının çoğunluğu elde etmesi ve AK Parti karşıtlarının önemli bir fırsatı heba etmesi anlamına gelecekti. CHP seçmeni, eline geçen bu fırsatı tepmeyecek ve HDP’ye daha yoğun bir şekilde destek verecekti. “Sonuçta”diyordu Özaltınlı “ben de Alper Görmüş gibi, HDP’nin %13’lerin üzerinde bir destekle barajı aşacağını düşünüyorum.” Ancak Görmüş’ten farklı olarak, onun bir şartı vardı. O da, HDP’nin Kürt şehirlerinde 2015 seçimlerindeki oy oranını korumasıydı. Aksi takdirde HDP zorlanabilirdi.
“CHP hayır kurumu değil”
Görmüş ve Özaltınlı’nın değerlendirmelerine karşı iki ihtirazi kaydım var. İlki, HDP’nin 7 Haziran’daki zaferinde CHP’den ya da “laik-Türk seçmenden” gelen oyların belirleyici olmadığı kanısındayım. HDP’nin geleneksel oylarını neredeyse iki katına çıkarmasında asıl etken, bana göre, o döneme kadar HDP’ye uzak duran Kürtlerin, demokratik çözüm umudunu güçlendirmek ve meselenin Meclis’te çözümünü sağlamak için HDP’ye yaklaşmış olmalarıydı.
İkincisi, evet, seçmenin elinde iki mühür olması, onun alternatifler arasında daha rahat bir psikolojiyle gezinmesini ve her bir seçimde farklı tercihte bulunmasına olanak veriyor. Dolayısıyla CHP seçmenlerinin bir kısmı, bu serbestiden istifadeyle HDP’ye yönelebilir. Ancak bunun, Görmüş ve Özaltınlı’nın tahmin ettiği gibi çok yüksek olmayacağını düşünüyorum.
Eğer Erdoğan’ın karşısına silik bir aday çıkarılmış olsaydı, CHP’den bilhassa İYİ Parti ve HDP’ye daha fazla oy akardı. Ancak Muharrem İnce oldukça iyi bir performans gösterdi, gösteriyor. Onun estirdiği hava CHP seçmeninde hem adayını hem de partisi sahiplenme duygusunu güçlendirirdi. İnce de “CHP bir hayır kurumu değildir; kimseye verecek bir tek oyumuz yok” diyerek seçmenini oylarını dağıtmamaları noktasında uyardı. Siyasi atmosferdeki bu değişiklik, iki taraflı bir değişime neden oldu. Bir taraftan CHP’den İYİ Parti’ye doğru olan yönelişin önünü tamamen kesti. Diğer taraftan da CHP’den HDP’ye gidecek oyları sınırladı.
Resti görüyorum
Binnetice, Görmüş ve Özaltınlı’nın restini görüyorum! Halen CHP’den HDP’ye gidecek stratejik oyun “son derece sınırlı” olacağı düşüncesindeyim. HDP’nin de 7 Haziran’ın üzerine çıkamayacağını ve 24 Haziran’da HDP’nin — oy oranı bakımından — 7 Haziran ile 1 Kasım arasında bir yerde duracağını tahmin ediyorum.
İnsanlar bir iddiaya girdiklerinde genellikle kazanmak isterler. Lakin bu iddianın farklı bir yönü var. Gözlemlerim ve okumalarım beni bir kanaate ulaştırdı, onu da yazdım. Temennilerim ise, Görmüş ve Özaltınlı’nın tahmin ettikleri sonuçlarla örtüşüyor. Bu nedenle, eğer 24 Haziran akşamı Görmüş ve Özaltınlı’nın söyledikleri çıkar da iddiayı kaybedersem, yine mutlu olacağım. Çünkü tahminim tutmamış ama dileğim gerçekleşmiş olacak.
Neyse, çok kalmadı; bekleyip göreceğiz.