ORUCUNU SOSYALİZM VE ŞOVLA BOZMA !
İslam dininin beş şartından biri olan oruç ibadetinin yerine getirildiği Ramazan ayının içinde bulunuyoruz. Ramazan ayı, Müslümanlar için sıradan bir ay değildir. Müslümanlar için Ramazan ayı, maneviyattın, ahlakı, kısacası sahici anlamda insani bir yaşam tecrübesini yaşamak için altın bir fırsattır.Yemeden, içmeden ve cinsellikten gün boyu uzak kalmayı gerektiren oruç, insanlığımızla temel ihtiyaçlarımızın ötesinde yüzleşmemizi, değerlendirmemizi ve kendimizi tazelememizi gerektiren bir ibadettir.
Bireysel ve toplumsal düzeyde insani ve ilahi olana dönmemiz, yeniden doğuşumuz için gerekli olan manevi, ahlaki ve insani niteliklerle donanmak için bir fırsat olarak değerlendirmemiz gereken Ramazan ayı, maalesef bugünlerde kolektivist propagandanın şovu haline getirilmiştir.Kolektivist mentalitenin komple bir ifadesi olan sosyalizm, bugünlerde ramazan üzerinden yeniden canlandırılmaya çalışılmaktadır.
Sosyalizmin ramazan üzerinden yaptığı şova dini temel ve meşruiyet sağlamaya çalışan bazı şahıslar da destek vermektedirler. İnsanlığın fıtri dininin sosyalizm olduğunu savunacak kadar İslam ve sosyalizmin aynılığını savunan dindarımsı sosyalistler, dünyanın adaletsizliğine bu şovla isyanlarını ifade etmek suretiyle şefkat, merhamet ve paylaşım erdemlerine sahip olduklarını hepimize göstermiş oldular.
Bir grup sosyalist, İstanbul”da lüks otellerin birinin önünde pahalı menülü iftarı protesto etmek için sembolik olarak alternatif iftar açma eylemi düzenledi. Bu eylemde sosyalizm propagandasının yapıldığı etkili ve çekici bildiriler okundu ve pankartlar taşındı.Lüks otellerde yapılan iftar menülerini herkes protesto edebilir. Ancak burada üzerinde durmak istediğimiz protesto eyleminden ziyade, protesto eyleminin arkasında ve önünde olan ideolojik dil ve söylemdir.
İçinde bulunduğumuz Ramazan ayında, küresel insani trajediler yaşamaktayız. Her gün Afrika ülkelerinden açlıktan ölen çocukların, kadınların ve yaşlıların haberlerini okumaktayız.Her ölüm haberi insan olarak hepimizi sarsmakta ve insani bir parçamızın kaybolmasından dolayı derin bir acı hissetmekteyiz.Bu büyük insani trajedinin çok uzak yerlerde yaşanması hiçbir şekilde bize bana ne bundan deme lüksü vermemektedir. İnsanlığın yaşadığı bu derin trajedi karşısında insani açıdan kendimizi yenilememiz, kendimizi sahici anlamda ahlak ve maneviyatla donatmanın özgün ve yaratıcı yollarını bulmamız gerekmektedir.
Yaşanan sarsıcı insani trajedi karşısında insan olmanın gerektirdiği hassasiyetleri ve davranışları ortaya koymak ile bu trajedi üzerinden din soslu sosyalist bir şov yapmak arasında fark vardır. Sosyalist kolektivizmin şovunda en temel mesaj şu sloganla verilmektedir: “Orucunu Kapitalizmle bozma!” Bu slogan ve söylem, protestonun ideolojik, zihinsel ve duygusal arka planını çok iyi ortaya koymaktadır. İnsanların duygu ve düşünce dünyalarında kapitalizmi kirli ve karanlık bir düşman, bütün kötülüklerin kaynağı olarak sunmayı büyük ölçüde başarmış sosyalistler, toplumsal ve küresel düzeyde yaşanılan açlık ve yoksulluk karşısında duyulan insani öfkeyi ve hassasiyeti kapitalizme çevirmeye çalışmaktadırlar.Sosyalist iftar şovuna katılmak, hiçbir şekilde bu şovu düzenleyenlerin hepimizden daha merhametli, şefkatli, paylaşımcı ve fedakar olduklarını göstermemektedir.Bu protesto eylemini, bazı insanların insani erdemlere sahip olmak için çalışmak yerine merhamet, şefkat ve fedakarlık gibi erdemlerin şovunu yapmak şeklindeki psko-sosyal hastalığın önemli bir belirtisi ve tezahürü olarak değerlendirebiliriz.
Yaşanılan yoksulluk ve açlık sorunundan dolayı insanları duygusal düzeyde kapitalizmden nefret ettirmek için iftar gibi etkili şov ve propaganda yolları bulma konusunda usta olan sosyalizm, yoksulluk sorununun çözülmesi konusunda ortaya hiçbir ciddi öneri ve yol koymamaktadır. Yapılan protesto gösterisinde de birçok etkili sloganın söylenmesinden başka hiçbir şey yapılmamıştır. Sadece bu iftar şovunda sosyalist sloganlara sosyalist ayetler rengi verilmeye çalışılarak sloganların duygusal etkinlik derecesi arttırılmaya çalışılmıştır. Ayetleştirilmeye çalışılan sosyalist sloganlar duygusal açıdan insanları etkileyebilir, ancak insani sorunlara merhem olma adına hiçbir işe yaramamaktadırlar. Bilakis bu sloganlar, çok derin bir gerçekliği örtmektedirler: Kendi icat ettiği kapitalizme düşman olmaktan başka hiçbir özelliği olmayan sosyalizm, açlık ve yoksulluk gibi derin sorunları çözme yeteneğine sahip olmadığı gibi açlığı, yoksulluğu ve sefaleti bizzat sosyalizm yaratmaktadır.Yakın zamana kadar yaşadığımız farklı sosyalizm tecrübeleri, sosyalizmin yoksulluk, sefalet ve açlık üretmedeki başarısını ortaya koymaktadır. Sosyalizm çözümün değil, sorunun bizzat kendisidir. Açlık ve sefalet üreten, sadece ekonominin değil bizatihi insanın inkarına dayanan sosyalizmin, hala duygu ve moral düzeyde çekiciliğini koruması, çok ciddi bir problemdir.
Ekonomik hayatı insani ilişkiler sistemi olarak görmeyen sosyalizm, insan hayatının her alanı gibi ekonomik faaliyetlerinin de dizayn edilebileceği şeklindeki yanılgıya birçok insanı iftar şovu gibi propaganda gösterileriyle ikna edebilmektedir. Bu duygusal şovlar karşısında insanlar, sosyalizmin ve solun yoksulluğu ve sefaletin azaltılması için ortaya ne koyduğunu çoğu zaman sormamaktadırlar. Biz bu soruya cevap olarak kolektivist sosyalist ütopyaları değil, doyurucu, derinlikli, ciddi ve sağlıklı cevaplar dinlemek istiyoruz.
İnsan hayatında israf ve tüketim, hep sorun olmuştur. Özellikle Ramazan ayında yapılan bazı uygulamalar, israfın aşırılaştığı ve tüketimin çılgınlaştığı şeklinde eleştirilerin yapılmasına neden olmaktadır. Özgürlükçü piyasa ekonomisinin tüketim çılgınlığı ve gösteriş tutkusunu önlemek gibi büyük bir iddiası yoktur, çünkü tüketim çılgınlığı ve gösteriş arzusu, insanın derinliklerinden kaynaklanan köklü ruhi ve manevi problemlerdir. Mevcut tüketim çılgınlığını ve israf şovlarını bir ekonomik sistemin krizi olmaktan ziyade insanın derin maneviyat ve ahlak krizi olarak değerlendirmek daha sağlıklıdır.Oruç, aslında insanın tüketim ve israf hastalığına karşı dinin ortaya koyduğu bir ibadettir. Ancak israf ve gösteriş hastalığını tedavi etmeyi amaçlayan orucun ve Ramazan ayının bizzat kendisinin bir israf ve gösteriş nesnesine dönüşmesi, yaşadığımız manevi ve ruhsal krizin derinliğini göstermektedir. Tüketim ve israf şeklinde ortaya çıkan insani krize yönelik eleştirilerimiz ve kaygılarımız, hiçbir şekilde orucumuzu sosyalizmle bozma şeklindeki büyük günahı işlemeye bizi yöneltmemelidir.
Stratejikboyut, 17.08.2011