Nisan ayı içinde iki aile olarak yaptığımız Kapadokya gezisi onlarca defa gittiğim Kapadokya’ya en verimli ve heyecan verici ziyaretimdi. Bunda bir taraftan Kültür Bakanı danışmanı, eski öğrencim İbrahim Sarıtaş’ın temas ve planları bir taraftan da yine onun sayesinde daha önce görmediğim yerleri ve kişileri görme ve tanıma fırsatı bulmamız etkili oldu. Böylece, diyebilirim ki, Liberal Düşünce Kongresi vesilesiyle yaklaşık yirmi yıldır düzenli olarak gittiğim Kapadokya’da başka bir boyuta geçtim.
Ziyarette en önemli duraklarımızdan biri Kapadokya Engelli Yetenekler Derneği’ydi. Tamamen tesadüfen, kahvaltıda tanıştığımız yeni bir arkadaşın tavsiyesi ve daveti üzerine derneğe yaptığımız ziyaret bir taraftan kalbimize dokundu diğer taraftan sivil toplumun kendiliğinden güçlerinin toplumsal problemlerin çözülmesi çabalarında ne denli etkili olabileceğine dair bir veriyi gözümüze soktu.
Göreme’de Kapadokya Engelli Yetenekliler Derneği adında bir sivil toplum kuruluşu var. Dernek otizmli çocukların ve ailelerinin hayatının iyileştirilmesi için çalışıyor. Öncüsü bir mahallî iş insanı olan Hasan Kalcı. Hasan bey bu sorunun farkına vardıktan sonra yola çıkmış ve neredeyse tek başına yürüyerek önemli işlere imza atmış.
Web sitesinde derneğin (https://keyderlpa.wixsite.com/keyderlpa/hakkimizda-1) vizyonu ve misyonu şöyle ifade ediliyor:
“Vizyonumuz
Engelli İdaresi Başkanlığı araştırmasına göre ülke nüfusumuzun %12,9’u özel gereksinimli bireylerden oluşmaktadır ve bu bireylerden sadece %12,7si eğitim hizmetlerinden faydalanmaktadır. İnsan hayatı boyunca süren eğitim her bir birey için büyük önem taşımaktadır. Ülkemizde özel gereksinimli bireylerin eğitime ulaşma oranı göz önünde bulundurulduğunda özel gereksinimli bireylerin eğitim hizmetlerinden beklenilenden daha az yaralandığı görülmektedir. Davranışçı eğitim modellerinden uzaklaşarak, özel gereksinimli bireylerin gereksinimlerinin karşılanmasına yönelik çalışmaların hızla arttırılması, toplumda bu gereksinimlerle ilgili farkındalık yaratılması, bağımsız yaşam ve kaynaştırma çalışmalarına olan ihtiyacın karşılanmasıdır.
Misyonumuz
Özel gereksinimli bireylerin; bağımsız bir varlık olarak gelişiminin ve toplumsal yapıya entegrasyonunun öneminin farkında lığı ile bireysel ihtiyaç ve isteklerini temel alarak; kendi seçimleri ile yapacakları aktivitelerle özgüvenlerinin arttırılması, bağımsız yaşam imkanlarının ve istihdamlarının desteklenmesi, kaynaştırma çalışmalarının yoğunlaştırılması, toplumda farkındalık oluşturulması, daha fazla gönüllünün özel gereksinimli bireylerin yeteneklerini keşfetme serüvenlerine eşlik etmesidir.”
Bunlar güzel ifadeler ama Derneğin yaptığı işleri ve yansıttığı havayı anlatmaya yetersiz. Durumu tam olarak anlamak için orayı ziyaret etmek ve otizmli gençlerle yapılan faaliyetlere şahit olmak lazım.
Dernek 4 Nisan 2016’da bir akademi kurmuş. Burada Türkiye’nin her yerinden gelen ziyaretçi otizmli çocuklar ve aileleri (genellikle anneleri) kısa süreli olarak ağırlanıyor. Çocuklar ehil eğitmenlerin gözetim ve öncülüğünde kendilerinin bir parçası olabilecekleri faaliyetlere katılıyor. Mekân Hasan Beyin otizmli çocukların keskin köşeli nesnelerden duyduğu rahatsızlığın bizzat farkına varmış olması yüzünden yuvarlak hatlara sahip bir mekân olarak bölgede birçok tesis gibi kayalara oyulmak suretiyle yapılmış. Biz oradayken bir grup otizmli çocuk grup hâlinde ve neşe içinde bazı kültür-fizik hareketlerini tekrarlıyordu. Bir süre onları gözlemledik, yüzlerinde tebessümler parlıyor, gözlerinden mutluluk akıyordu. Anneleri ise hemen ötedeki bir mekânda oturmuş dertleşiyordu. O kadar etkilendik ki hepimizin gözleri yaşardı.
Little Prince Academy (Küçük Prens Akademisi) adı verilen bu mekân fikrini düşünen ve büyük şahsî fedakârlıklarla hayata aktaran Hasan beye hayran olmamak ve şükran duymamak elde değil. Türkiye’de her problemin çözümüne katkı sağlamak ve engelli insanlarımızı hayata daha iyi bağlamak ve hazırlamak için bu tür sivil girişimlere çok ihtiyaç var. Her geniş sivil toplum bünyesinde doğal olarak bunu yapma potansiyeline sahip insanları barındırır. Önemli olan bu tür insanların önünü kapatmamak ve hayal ettikleri projelerle ortaya çıktıklarında yanlarında durmak.
KEYDER ve Küçük Prens Akademisi sivil toplumun ve bireysel inisiyatiflerin muhteşem potansiyelinin bir delili ve sonucu.
Benzer sivil toplum kuruluşların tüm ülkemizde hızla çoğalmasını dilerim.