Cumhurbaşkanı Erdoğan kısa bir süre önce, çözüm sürecinde hükümetin kurulmasına sıcak baktığı “İzleme Heyeti”ne karşı olduğunu açıkladı. Erdoğan’a göre böyle bir yapı Öcalan’ın meşruiyetini artıracaktı; dolayısıyla Heyet’in teşekkülü tehlikeliydi, hatta bir felaketti.
Erdoğan’ın ifadesiyle:
“Akil insanları kuran benim. Ama adaya bir de böyle bir ekibin gönderilmesini yanlış buluyorum. Bir ara şu çıktı. 10-15 kişi gitsin. Bu ayrı bir felakettir. Bu adanın meşruiyetini artırma adımıdır. Tehlikeli bir adımdır.”
Tartışmalı mevzuu
Meşruluk, çözüm süreçlerin en kritik konularından biridir. Her silahlı örgüt “meşru” bir yapı olarak kabul edilmeyi arzular. Bunun yolu da öncelikle görüşmelerden/ müzakerelerden geçer. Mücadele ettiği devletle, aracı bir devletle veya uluslararası bir kuruluşla görüşmelere başlanmasıyla silahlı örgüt kabuğunu kırmaya başlar. Görüşmeler örgütün tanınması sağlar, ona bir statü verir. O güne kadar görmezden gelinen örgüt, devlet tarafından kabul edilmiş ihtilafın bir tarafı haline gelir. Görüşmelerle oluşan zemin, örgütü izolasyondan kurtarır ve ona birçok çevreyle temasa geçme olanağı tanır. Görüşmelerin muhtevası derinleştikçe, örgütün ilişkileri güçlenir ve adına mücadele iddiasında bulunduğu halk için taleplerde bulunmaya başlar.
Buna karşılık devletler ise, silahlı örgütlerin meşruiyet kazanmasını engellemeye odaklanırlar. Görüşmeler gerek içte ve gerek dışta örgüte birçok kapıyı açtığından, neredeyse her devlet başlangıçta silahlı örgütlerle görüşmeyi reddeder. Ancak eğer silahlı örgüt güçlü bir toplumsal tabana dayanıyorsa bir müddet sonra meselenin salt silahla halledilemeyeceği görülür ve görüşmeler başlar. Görüşme yapılması, örgütün meşru bir muhatap sıfatı kazanmasının ilk adımıdır. Bununla birlikte devlet yine de görüşmeleri elden geldiğince sınırlı tutmak ister.
Böylelikle örgütün daha geniş bir meşruiyet zeminine oturmasını önlemeye çalışır.
Meşruluğun kaynakları
Kurulacak bir izleme heyeti Öcalan ile görüştüğünde Öcalan’ın meşruluğu artar. Erdoğan’ın bu konuda hakkı var. Ama asıl soru şu: Bunun süreç için bir tehlikesi var mıdır?
Çözüm sürecinin başladığı günden bu yana Öcalan’ın ve PKK’nin hem içeride, hem de dışarıda meşruluk çıtası yükseldi. Meşruluk artışı iki hususa bağlı olarak gerçekleşti. İlki, malum görüşmelerin başlamasıdır. Yetkilendirilmiş görevliler hükümet adına Öcalan ile görüşüyorlar. Parlamento üyeleri İmralı ve Kandil arasında mekik dokuyorlar. Öcalan’ın mektupları halka okunuyor. Dolmabahçe’de tarafların ortak açıklama yapıyorlar. Tüm bunlar, halkın gözleri önünde cereyan ediyor. Çok büyük bir tepki doğmuyor, Öcalan ile ilişki normalleşiyor ve Öcalan’ın içeride meşru bir aktör olma düzeyini yükseltiyor.
İkincisi ise, IŞİD’e karşı verdiği mücadele PKK’ye dışarıda da bir meşruiyet alanı açıyor.
IŞİD, tüm dünyayı dehşete düşürüyor. Hiçbir kural ve değere kulak asmadan insanları katlediyor. Global düzeyde öfke ve nefret şimşeklerini üzerine çeken IŞİD’le savaşması, PKK’nin uluslararası karar verici aktörler nezdinde kimliğini değişim sürecine sokuyor.
PKK, bir “terör örgütü” olmaktan çıkıp barbar ve karanlık bir yapıya karşı sivilleri koruyan meşru bir güç olarak görülmeye başlanıyor. Bunun sonucu olarak ABD, PKK ile resmi ilişki kuruyor, Avrupa’da PKK’nin terör listesinden çıkması yönelik faaliyetler artıyor.
Meşruluğun silaha etkisi
Peki, bu şekilde PKK’nin meşrulaşması, Öcalan’ın meşruluğunun pekişmesi süreç açısından bir felakete mi denk düşüyor? Meşruluk debisinin yükselmesi iki açıdan faydalı olur:
İlki, meşruluğu sorumluluğu da artıracak olmasıdır. Hem içerde hem de dışarıda meşruluk algısı güçlenen bir PKK, bunu kaybetmemek ve daha da büyütmeye çalışacaktır. Bu, onun silaha dönüşünü güçleştirir. Devlet, süreci doğru ve sonuç almaya dönük olarak yürüttüğünde, PKK’nin görüşmelerden çekilmesi imkânsızlaşır. Tersi bir yönelim meşruiyet aşımını beraberinde getirir. Powell, iki örnek verir:
“Endonezya’da 2002’de yapılan Aceh görüşmeleri başarısızlığa uğradığında GAM isyancıları umutsuzca geri kazanmaya çalıştıkları meşruiyeti yitirdiler. Canguan’da 1998’den 2002’ye kadar devam eden görüşme maskaralığının ardından FARC, Kolombiya’da daha az meşru görülmeye başlandı. Halk ve uluslararası camia FARC’ı hükümetin cömert barış önerisini reddettiği gerekçesiyle yargıladı ve görüşmelerin ardından önemsizleşerek ‘uyuşturucu teröristleri’ olarak anılmaya başladılar.” (Jonathan Powell; Teröristlerle Konuşmak: Silahlı çatışmalar nasıl sona erdirilir?, Aykırı Yayınları, s. 56)
Newroz vesilesiyle Diyarbekir’e gelen çok sayıda diplomat ile görüşme imkânı buldum.
Hemen hepsi, iç ve dış koşulların PKK’ye bir meşruluk kapsını araladığını teslim ediyorlardı.
Ancak bu eğilimin sürmemesi için, PKK’nin Türkiye’de silahlı mücadeleyi bırakması ve siyasete ağırlık vermesini gerektiğinin de altını çiziyorlardı.
Asıl amaca hizmet
İkincisi, meşruluk artışı süreçle varılmak istenen temel hedefe ulaşmayı kolaylaştırır. Hedef; PKK’nin silah bırakması, mensuplarının legal alanda mücadele etmelerinin sağlanması ve Kürt meselesine demokratik siyasetin içerinde çare bulunmasıdır. Şeytanlaştırılan ve dehumanize edilen bir PKK ile bu hedefe varılmaz. Ama meşruluğu giderek artan ve toplumda kabul düzeyi yükselen bir PKK, bu hedefe varmayı kolaylaştırır ve çabuklaştırır.
Bu itibarla siyaseti öne çıkardığı ve barışa hizmet ettiği müddetçe PKK’nin meşruluğunun artmasından korkmaya gerek yoktur.
Serbestiyet, 04.04.2015