Türk eğitim sisteminin olmazsa olmazlarından olan İnkılâp Tarihi dersleri, cumhuriyet döneminden beri okutulan bir derstir. Kısaca özetlemek gerekirse; Tarihi Adliye Vekili olan Mahmut Esat Bozkurt ve Cemil Bilsel’in teklifleri doğrultusunda 1925 yılında “İhtilâller Tarihi” adıyla Ankara Adliye Hukuk Mektebi’nde (bugünkü Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi) okutulmaya başlanan bu ders, 1933 tarihli Üniversite Reformu sırasında bir düzenlemeye tabi tutuldu. Bu düzenleme ve dönemin Milli Eğitim Bakanı Yusuf Hikmet Bayur’un verdiği konferansın ardından 20 Mart 1934’te Ankara’da Başbakan İsmet İnönü tarafından verilen ilk “İnkılâp Tarihi” dersiyle düzenli olarak okutulmaya başlandı. 27 Mayıs 1960’dan sonra “Türk İnkılâp Tarihi ve Türkiye Cumhuriyeti Rejimi” adını alan dersin bütün fakülte ve yüksek okullarda iki yarıyıl boyunca okutulması kararlaştırıldı. 6 Kasım 1981 tarih ve 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu uyarınca “Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi” adını alarak günümüzdeki son şeklini almıştır.
Dersin amaçları;
İnkılâp Tarihi dersinin(8.sınıflar) genel amaçları arasında; Atatürk’ün dünya görüşünü ve düşüncelerini benimseyerek Atatürkçü düşünce sisteminin bir savunucusu olur.Ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti’nin dinamik temelini Atatürk İlke ve İnkılâplarının oluşturduğunun bilincine varır. Günümüzün ve geleceğin sorunlarına Atatürkçü bir yaklaşımla çözümler getirebilecek tutum, davranış ve beceriler kazanır gibi maddeler yer almaktadır. Dersin eğitim ve öğretiminde gözetilmesi gereken bazı maddeler de şunlardır; Atatürk’ün kişilik özellikleri (vatanseverliği, idealistliği, yaratıcı zihniyeti, komutanlık ve devlet adamlığı, sabır ve disiplin anlayışı, ileri görüşlülüğü, açık sözlülüğü, insan ve millet sevgisi, planlı çalışması, azimli ve kararlı oluşu, mücadeleci, birleştirici ve bütünleştirici oluşu, akılcılığa ve bilime önem vermesi, mantıklı ve gerçekçi oluşu, çok yönlülüğü) ünitelerde uygun yerlerde işlenmelidir. Öğretmen, güncellik ilkesi gereği Ermeni iddialarını ele almalı, bu iddiaların tarihî gerçeklerle bağdaşmayan iddialar olduğunu açıklamalıdır. Onuncu Yıl Nutku’ndan hareketle yapılan inkılâpları, Atatürk’ün geleceğe yönelik hedeflerini ve Türk milletinin özelliklerini değerlendirir vs..
Kürt ismi sadece bu kitapta o da zararlı cemiyetler arasında geçmektedir. Kitapta ağırlıklı olarak her inkılâbın halk tarafından kolaylıkla benimsendiği ve içselleştirildiği işlenmektedir. Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinin öğrencilerin uyacakları kurallar ve öğrencilerden beklenen davranışlarla ilgili bölümün bir maddesi; Atatürk inkılâp ve ilkelerine bağlı kalmaları ve bunları korumaları şeklindedir. Oysa çocuklardan Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, şapka inkılâbı, harf inkılâbı vb. inkılâplarla bağ kurmasını ve bunların aksine bir davranış geliştirmemelerini beklemek, özgür bireyleri bir asır önce yaşanan bir olağanüstü hal vizyonuna saplamaktan başka bir şey değildir. Aynı zamanda özgürlükçü eğitim pedagojisiyle de bağdaşmayan bu kısır beklenti doğrultusunda verilmekte olan Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihidersi, tek etnik kimliği öne çıkardığı ve bu etnik kimliğin lütfuyla elde edilmiş bir özgürlük kurgusu yaptığı için geçmişe haksızlık ederken geleceği kurabilecek bir vizyon da geliştirememektedir.
Yakın tarih nesnel kaynaklarla verilmeli;
Bu zeminde, yakın tarihi ve özellikle de Anadolu coğrafyasını zaman ve mekândaki derinliğinden koparan, kimlik ve kişilikleri görmezden gelen bu ders, bireylere tek bir ideolojiyi dayatmakta, çoğulcu, eleştirel ve nesnel düşünme becerilerini köreltmektedir. Geçmişteki yaşanmışlıkların hakkını vermeyen, farklılıkları görmezden gelen bir anlayışa sahip olan Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi dersinin de artık kendisi gibi geçmişe gömülmesi gerekmektedir.
Türkiye’deki her yurttaş yakın tarihi, tıpkı gelişmiş diğer demokrasilerdeki gibi özgün ve nesnel kaynaklardan okuma hakkına sahip olmalı, bu konuda tek tipçi bir bakış açısına sahip olan zorunlu dersler ve ders kitaplarına maruz bırakılmamalıdır. Geçmişi, nesnel bir geçmiş zaman muhasebesi olarak ele alan bir yaklaşım, özgür bireylerde barışın ve insan haklarının gelişimini sağlayacak bir bilincin doğmasına ortam hazırlayarak ülke ve insanlığın ortak huzuruna da katkı sağlayacaktır. Örneğin bu dersin yerine daha nesnel bilgilerle hazırlanacak olan Yakın Türkiye Tarihi ya da “İmparatorluktan Cumhuriyete Yakın Tarih Dersi”okutulabilir.Bu formata sahip olan bir yakın tarih dersi, Türkiye’nin de altına imzasını koyduğu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS), “devlet velinin inanç ve felsefi düşüncesine aykırı eğitim veremez” ilkesiyle de uyumlu olacak, bu anlamda Türkiye’nin demokratik ülkeler arasındaki özgürlükçü duruşuna da pekiştirecektir. Yakında bu dersle ilgili bir kampanya başlatacağımızı da duyurarak yazımı bitireyim.
Milat, 5 Mayıs 2014