Bir buçuk sene önce, bir ameliyatla, yaklaşık beş numara gözlüklerimi attım. Allah’a hamdolsun. Otuz sene aradan sonra, hayata ilk defa, bir camın arkasından bakmıyorum.
***
Çocuklarımın ilkokula başladığı yıllardı. Beraber, Üniversitenin havuzuna yüzmeye giderdik. (Şimdi gitmiyoruz, zira çocuklar kendi kafalarına göre takılıyorlar artık.) Çok iyi yüzme bilmediğimden, kollarımı havuzun kenarına kor, çocuklara mukayyet olmaya çalışırdım. Dik açılı ve ikizkenar bir üçgen oluştururduk. Ben, üçgenin köşesinde dururdum. Çocuklar da diğer köşelerinde. Bulunduğum yerden, çocukların üçgenin hipotenüsünde gidip gelmelerini rahatlıklar izleyebiliyordum.
Bazen havuz başında, bazen de başka bir yerde, pek çok arkadaşın, “Hocam, geçenlerde havuzdayken bana baktın, ben de sana selam verdim, ama almadın” gibi serzenişte bulunduğu olmuştur. Arkadaşlarım haklıydı. Bir insan olarak gözümün bakındığı ve görme açısına giren insanları fark ettiğimi düşünüyorlardı. Ama gerçek öyle değildi. Belki onlarla bir an için göze geliyordum, ama bakmak, görmek değildi.
Artık, görme açıma giren insanlara sadece bakmıyorum, aynı zamanda görüyorum da. Bunun büyük bir nimet olduğunu düşünüyorum. Allah, kimseyi gözlerinden mahrum etmesin.
***
Daha önce de yazmıştım: 07.07.2012 tarihi, özürlülerin toplumsal hayata katılımını mümkün kılan bir takım yükümlülüklerin hayata geçirilmesi için son tarihti. Ama olmadı. Yeni bir düzenleme yapıldı. Bu sayede, ev ödevimizi erteledik.
2005 yılında çıkarılmış olan 5378 sayılı Özürlüler Kanunu’nun geçici ikinci ve üçüncü maddesi şöyle:
Geçici Madde 2.-Kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma getirilir.
Geçici Madde 3.-Büyükşehir belediyeleri ve belediyeler, şehir içinde kendilerince sunulan ya da denetimlerinde olan toplu taşıma hizmetlerinin özürlülerin erişilebilirliğine uygun olması için gereken tedbirleri alır. Mevcut özel ve kamu toplu taşıma araçları, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlüler için erişilebilir duruma getirilir.
***
Yukarıdaki düzenleme, kanaatimce, önemli bir düzenlemeydi. Ama eksikti. Şundan dolayı: Ya bu düzenlemeyi yapmazsak ne olacaktı? Kanun, bunu öngörmemişti.
Benim bu konuyu dikkatlere sunduğum yazının altındaki okuyucu yorumlarından biri aynen şöyleydi: “Kolayı var bir gece meclis o tarihi bir 5 yıl daha uzatır sorun çözülür(!)..” Okuyucumun dediği oldu ve Kanunun öngördüğü yükümlülüklerin yerine getirileceği tarih ileriye çekildi.
***
12.07.2012 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 6353 sayılı Kanunun 34. Maddesiyle 5378 sayılıÖzürlüler Kanununun geçici ikınci ve üçüncü maddelerinde yer alan “yedi yıl”ibareleri “sekiz yıl”şeklinde değiştirildi.Bu, özürlüler ilgili yükümlüklerini yerine getirmeyenleri ödüllendiren bir düzenlemedir. Aynı maddeyle, 5378 sayılı Kanunun geçici üçüncü maddesine üç fıkra daha eklendi.
Buna göre, 5378 sayılı Özürlüler Kanununun geçici ikınci ve üçüncü maddelerindeki erişilebilirlik standartlarının uygulanmasının izlenmesi ve denetimi için her ilde bir denetim komisyon kurulacaktır. Bu komisyon, “Denetim sonucunda ilgili belediye ve kamu kurum ve kuruluşlarıile umuma açık hizmet veren her türlüyapıların ve açık alanların malikleri ile toplu taşıma araçlarının sahiplerine eksikleri tamamlamasıiçin birinci fıkrada belirtilen sürenin bitiminden itibaren iki yılıgeçmemek üzere ek süre verilebilir”. Türkçesi şu: 2012’deki sorumluluk önce 2013 yılına erteleniyor. Sonra da iki yıl da bonus veriliyor.
“Bu da önemli bir şey” denilebilir. Ama ya 2015’te de yükümlülükler yerine getirilmemişse ne olacak? Hiçbir şey. Zira “Sürenin bitiminden itibaren öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmediği denetim komisyonlarınca tespit edilen umuma açık hizmet veren her türlüyapılar ve açık alanlar ile toplu taşıma araçlarının sahibi olan gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıtarafından her bir tespit için bin Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar idari para cezasıuygulanır. Bu şekilde bir yıl içinde uygulanacak idari para cezasının tutarıellibin lirayıgeçemez.
Sürenin bitiminden itibaren öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmediği denetim komisyonlarınca tespit edilen büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıtarafından her bir tespit için beşbin Türk Lirasından yirmibeşbin Türk Lirasına kadar idari para cezasıuygulanır. Bu şekilde bir yıl içinde uygulanacak idari para cezasının tutarıbeşyüz bin lirayıgeçemez”. Kısaca, bu kadar parayı vermeyi göze alanlar, yine yükümlülüklerini yerine getirmeyecek.
***
Allah beni, uzağı görememe kusuruyla imtihan etti. Bunun hayatımda ne kadar büyük bir eksiklik olduğunu, birinci elden tecrübe ettim. Bir de benden –ve tabii ki pek çoğumuzdan- daha kötü durumda olan milyonlarca özürlü kardeşimiz var. Onların neler yaşadıklarını hissetmek için illâki bir özrümüzün olmasını beklemek gereksiz.
Özürlülere karşı olan borcumuz, günlerimizi, haftalarımızı ve hatta aylarımızı alan başka sorunlardan daha önemsiz değil. Bir insanı öldürmeyi bütün insanlığı öldürmekle eş tutan bir dinin, etrafımızdaki milyonlarca insanın –mecazî anlamda- ölüme mahkûm edilmesini hoş görebileceği söylenebilir mi?
RotaHaber, 08.08.2012