Röportaj: Murat Aksoy
Bugünlerde herkes CHP’yi konuşuyor. Muhaliflerin imzalarına karşı hamle yapan Kemal Kılıçdaroğlu, bu kez bir hafta içinde iki kurultay toplama durumda kaldı. Peki bu kurultaylar iktidar adayı bir parti yaratmak için mi yoksa parti içi iktidar mücadelesinin sonucu mu? Tabii ki ikincisi. Araştırmalarda yüzde 20’lere kadar düşen CHP’de parti içi küçük hesaplar bitmeyecek görünüyor.
Bu durumun nedenlerini ve CHP’de yaşananları Söyleşi-Yorum’da Kasım 2010’da Matropoll araştırma şirketinin “Sol ve CHP seçmeninin CHP’ye bakışı” araştırması ekibinde bulunan ODTÜ Öğretim Üyesi siyaset bilimci ve yazar Prof. Dr. İhsan Dağı’yla konuştuk. Dağı CHP konusunda önemli tespitler yaptı.
CHP’de peş peşe iki kurultay görünüyor. Siz bu haberi alınca ne düşündünüz?
Bir CHP klasiği… İç iktidar mücadelesi, bir türlü iktidar olamayan CHP’nin kaderi. Tabanından üst yönetimine CHP’de iktidar umudu ve beklentisi yok. Dolayısıyla siyasetin profesyonelleri CHP’de iktidar olmaya razı. Öte yandan daha spesifik olarak gördüğüm şu; Kılıçdaroğlu’nu tasfiye hareketi başladı. ‘Derin CHP’ Kılıçdaroğlu’nu durdurmaya çalışıyor. Partiye tamamen hakim olup inisiyatif alan ve radikal değişikliklere gitmesinden korktukları Kılıçdaroğlu’nun yolunu kesmek istiyorlar. Bunun için de iki yıldan az bir sürede bir referandum, bir de genel seçim kaybedilmiş olması bir fırsat olarak görülüyor. Biliyorlar ki Kılıçdaroğlu’nun daha zayıf bir anı olmayacak.
CHP ‘ALTIN ÇAĞ’DA KALDI
CHP’nin sorunu nedir; tüzük mü, liderlik mi, siyaset tarzı mı?
Sorun ne tek başına lider ne de tüzük. Doğrusu, CHP’nin sorunlu olmayan bir yanını bulmak zor. Kimliği, kadroları, merkez ve taşra teşkilatı ve hatta tabanı sorunlu CHP’nin. Asıl sorunu da CHP’nin anakronistik bir parti olması; çağı yaşamak, anlamak ve yakalamak yerine geçmişte kalması. Üstelik öyle bir geçmiş ki bu büyük çoğunluk bırakın öykünmeyi anmak bile istemiyor. CHP’nin tek başına yönettiği eski Türkiye’den sözediyorum. Geçmiş, CHP için bir ‘altın çağ’, büyük kitleler için ise bir kâbus.
Tarihsel kimliği ve mirası toplumun merkez sağ, dindar, muhafazakâr kesimleri ile CHP arasında bir set çekiyor. Başbakan Erdoğan son on yıldır söylemini CHP’nin tarihsel kimliği, mirası ve pratiğini gündeme getirmek ve hatırlatmak üzerine kurguluyor. Peki neden? CHP’liler bunu biraz düşünmeli.
TABAN DA PARTİ DE SOLCU DEĞİL KEMALİST-ULUSALCI
Bir kaç ay önce CHP konusunda önemli bir araştırma yaptınız. Sol ve CHP’li seçmeninin CHP’ye bakışını araştırdınız. O araştırmanın en temel sonucu nedir?
Sözünü ettiğiniz araştırmayı Metropoll şirketiyle yapmıştık. Siyasi partiler ‘iktidar olmayı amaçlayan örgütler’ olarak tanımlanırlar. CHP tabanının yüzde 60’ı partisinin iktidar olacağına inanmıyor. Umudu bile terketmiş, motivasyonlarını kaybetmişler. Partiler iktidar umuduyla beslenirler. Bu umut tükenmişse partide kimseyi çalıştıramazsınız. Yönetim de örgüt de dökülür.
Araştırmanıza göre CHP kitlesi kimlerden oluşuyor, CHP kimlerin partisi?
CHP hep gerçek bir sosyal demokrat parti olmamakla eleştirilir. Aslında CHP tabanına baktığımızda bu eleştirilerin büyük bir doğruluk payı olduğu anlaşılıyor. CHP seçmeninin % 44’ü kendini Atatürkçü-Kemalist, % 24’ü sol-sosyal demokrat, % 18’i de ulusalcı-milliyetçi olarak görüyor. Yani CHP seçmen kitlesi büyük ağırlıkla Kemalist-ulusalcı. Yani CHP sol değil. Bu, CHP’de sosyal demokrat bir kanat olmadığı anlamına gelmez. Varlar, ama özgürlükçü, dayanışmacı, eşitlikçi sosyal demokratlar CHP’de vitrin bile değil. Yönetimi, tabanı ve siyasi çizgisiyle ulusalcı-Kemalist bir parti CHP.
TABAN DA DEĞİŞİM İSTEMİYOR
Taban bugünkü CHP’ye nasıl bakıyor?
Çoğunluk partiyi, partinin taşra örgütünü ve merkez yönetimi başarısız buluyor. Lider olarak Kılıçdaroğlu ise kısmen başarılı görülüyor ki bu oran da ancak yüzde 63. Anlaşılan Mayıs 2010’da yaratılan medya rüzgarıyla yükselen umutlar tükenmiş durumda. CHP seçmeni bozguna uğramış gibi. Ne tam olarak lideri beğeniyor, ne teşkilata güveniyor ne de yönetime inanıyor. Kaybettiklerini düşünüyorlar.
Kılıçdaroğlu liderliğinde CHP’de nasıl bir değişim görüyorlar?
Kılıçdaroğlu kendi tabanını bile ikna edemiyor değişim konusunda. Örneğin ‘yeni CHP’ sözünü CHP’lilerin ancak yarısı benimsemiş. Diğer yarısı bundan rahatsız. Öte yandan Kılıçdaroğlu’nu laiklik konusunda yeterince dirençli bulmayanlar da az değil. CHP’lilerin yüzde 68’i Türkiye’de laikliği tehlikede görüyor hâlâ. Ancak bunların dörtte biri Kılıçdaroğlu’nun laiklik hassasiyetinden tavizler veren bir siyaset izlediği kanısında. Taban CHP’de değişim ihtimalinden pek mutlu görülmüyor. Türkiye’nin değişiminden fena halde korkan bir tabanın kendi partisinin değişmesinden endişe duyması normal. CHP ‘değişemeyenlerin’ partisi zaten. Ve de değişime direnenlerin. Dolayısıyla kendi partilerinin değiştirilmesi ihtimalini de endişeyle izliyorlar.
Türkiye’de sorun ana muhalefette
Siz bir siyaset bilimci olarak CHP’ye baktığınızda ne görüyorsunuz?
CHP demokrasi için tasarlanan bir parti değil. Genetik kodları tek parti rejimine gore ayarlanmış bir parti. Devletin toplumu yukarıdan aşağıya adam etmede kullandığı aygıtlardan birisiydi CHP. Çok partili hayata geçişle birlikte CHP işlevini kaybetti. Hiçbir serbest seçimi kazanamaması şaşırtıcı değil çünkü seçim kazanmak üzere tasarlanmadı. CHP devletin partisi olarak doğdu ve kendini hâlâ öyle sanıyor. Ancak şunu da unutmayalım; CHP yıllarca seçimleri kaybetse de devletteki müttefikleri üzerinden hep iktidarda kaldı. Ordu, yüksek yargı ve üniversitler CHP’nin devlet iktidarına ortak olmasını sağladı.
NOSTALJİK CUMHURİYETÇİLER KLÜBÜ
CHP siyasal parti mi, örgüt mü nedir?
CHP nostaljik cumhuriyetçiler klübü. Mahalle kahvelerinde biraraya gelen emeklilerin ‘ne güzeldi eski günler’ deyip ‘seçimsiz, tek partili siyaset’ dönemlerine güzelleme yazdıkları bir yaşlılar, daha doğrusu geçmişte yaşayanlar klübü… Geleceğe ilişkin ne bir vizyonları var ne de umutları. Geçmişe, Türkiye’nin demokratik olmayan geçmişine öykünüyorlar, gelecekten de korkuyorlar.
Bu haliyle Türkiye’nin muhalefet ihtiyacına cevap vermesi de zor o halde…
AK Parti’ye karşı üç genel seçim, iki yerel seçim ve iki referendum kaybeden bir partinin muhalefet ihtiyacına cevap vermediği ortada. CHP ‘rekabetçi siyaset’ nedir, nasıl yapılır bilmiyor. 60 yılda hiç bir serbest seçimi kazanarak tek başına iktidar olamayan bir partiyi dünyanın neresinde olsa şimdiye kadar kapatırlardı. Bizde ise yaşıyor, hem de anamuhalefet partisi olarak. Eğer iktidarın değişmesi bu anamuhalefet partisinin seçim kazanmasına bağlıysa bu pek olmayacak gibi.
O zaman başka bir sorun ana muhalefet sorunu ortaya çıkmıyor mu?
Bana kalırsa Türkiye’nin siyaseten bir numaralı sorunu anamuhalefet partisinin yetersizliği. Seçim yenilgilerinden bile ders çıkarmadılar. Defalarca AK Parti’ye karşı kaybeden lideri ancak bir kaset skandalının ardından yürütülen medya kampanyasıyla koltuğunu bıraktı. Parti bir yanıyla ideolojik bir siyaset anlayışına dayanıyor. Türkiye’nin bence en ideolojik partisi bugün CHP. Bu haliyle de reel sorunlar üzerinden siyaset yapmak yerine ideolojik takıntıların siyasetini yapıyor. Öte yandan güncel sorunları da gündeme taşıyor. Ama o zaman da partinin duruşu buram buram populizm kokuyor ve kimseyi ikna edemiyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nu yeterli görüyorlar mı, partiyi değiştirebileceğinden mi korkuyorlar?
2010 Mayıs’ında Kılıçdaroğlu’nu yeterli görüyorlardı. Tanıdıklarından, liderlik özelliklerini bildiklerinden değil, medya sunumundan böyle bir kanı yayılmıştı. İlerleyen zamanda kaybedilen bir referandum ve seçim var. Hayaller yıkıldı. Kılıçdaroğlu’nun liderlik tarzı populizm ile taklitçiliğin karışımı. Populizmi Süleyman Demirel’den öğrenmiş, Tayyip Erdoğan’ı da fena taklit ediyor ve tabii aslı gibi olamıyor. Bunlar da tabii ki iktidara yürüyecek bir liderlik için artı değil eksi özellikler. Ancak her durumda CHP tabanının Kılıçdaroğlu’dan beklentileri düşük. Seçmeninin ancak yüzde 63’ü Kılıçdaroğlu’nu başarılı buluyor. Yani CHP seçmeninin üçte biri genel başkanını başarısız buluyor. Bu ciddi bir kopuş ve umutsuzluk işareti.
Neden?
Seçim kazanmayan bir lider başarısızdır. Baykal’ın ardından Kılıçdaroğlu’ndan beklenti büyüktü. Ancak bu kısa sürdü. Önce 12 Eylül referandumu, ardından 12 Haziran seçimlerinde alınan başarısız sonuçlar hafiften yeşeren umutları geri soldurdu. Sanırım Kılıçdaroğlu’na yönelik tabanın bir güven sorunu var. CHP’de lider değişikliğinin iktidara ulaşmakta faydalı olacağını düşünenler yüzde 53. Galiba CHP’de şu sıralar değiştirilmesi en kolay görülen şey lider. Ne partinin ideolojisi ne tabanı değiştirilebilir kısa dönemde. Geriye lider kalıyor.
Kılıçdaroğlu Erdoğan’ı taklitten vazgeçmeli
CHP içinde bulunduğu bu durumu nasıl aşabilir, değişerek mi, bölünerek mi?
Öncelikle CHP’nin iktidar olmayı istemesi, bunun için çalışması gerek. Kılıçdaroğlu da Başbakan Erdoğan’ı taklit etmekten vazgeçmeli. Aslı dururken kimse taklide bakmaz. Sahici olmalı Kılıçdaroğlu. Konuşmaları, uslubu, tarzı buram burak taklit kokuyor. Sahteliği görülen bir oyun oynamak yerine sahici olmayı denemeli. CHP’nin iktidar olabilmesi için mutlaka AK Parti seçmeninden oy alması gerek. Yüzde elliye tutunan bir AK Parti’yi kimse iktidardan düşüremez. Dolayısıyla muhalefet AK Parti tabanına ulaşmak, onlara pozitif mesajlar ve vermek, onları kazanmak zorunda eğer iktidar alternatifi olmak istiyorlarsa.
Peki bu nasıl olacak?
CHP için bu geçmişin bagajını atmadan mümkün değil. Yani Kemalizmle, tek parti rejimiyle, 28 Şubat ve hatta 27 Nisan süreçlerinde izledikleri politikalarla hesaplaşmadan CHP yeni kitlelere açılamaz, AK Parti’ye oy veren seçmene ulaşamaz. Daha genelde sorun şu; CHP’nin ideolojisi ile ülkenin sosyolojisi arasında genetik bir uyumsuzluk var. Sosyoloji öyle kolay kolay değişmez. Dolayısıyla yapılması gereken CHP’nin ideolojisini gözden geçirmesi. CHP geçmişi gömmeden, Kemalizmle hesaplaşmadan bu ülkede iktidar olamaz. Çünkü Kemalizmle hesaplaşmadan demokrat olamaz, özgürlükçü olamaz, değişimi anlayamaz. Kılıçdaroğlu bence Erdoğan kadar cesur olmalı; çıkıp, ‘Kemalizm gömleğimi çıkardım’ diyebilmeli. Geçmişin ve Kemalizmin ipoteğinden kurtulamayan CHP onu iktidara taşıyabilecek yeni seçmenlere ulaşamaz.
Araştırmalarda muhalefet düşerken iktider yükseliyor. Bunu nasıl açıklamak lazım?
AK Parti yüzde elliyi aşmış durumda. Bu, AK Parti’nin başarısı olduğu kadar muhalefetin de başarısızlığı. Muhalefet güven vermiyor, umut vermiyor. Aksine CHP iktidarının ekonomiyi yağmalayacağı, Ergenekon sanıklarını salıvereceği, demokratikleşme sürecini durduracağı yönünde bir endişe var. Parti tabanıyla, örgütüyle ve üst yönetimiyle ulusalcı kanadın tesiri altında. Kılıçdaroğlu bir yandan bunlara yakın, öte yandan da partiyi yenilemeye kalkışıyor. Ama bu işte ne tabandan destek bulabildi ne de parti elitlerinden. İçi boş bile olsa ‘Yeni CHP’ sözü önemliydi. Ancak CHP tabanı bile benimsemedi bunu.
Kemal Kılıçdaroğlu CHP’yi değiştirebilir mi, bunu yapabilmesinin koşulu nedir?
Cesaret, cesaret, cesaret. Tabana teslim olup populist politikalara devam etmenin bir getirisi olmadığını biliyor olmalı. Türkiye’nin AK Parti’den daha reformist, daha ilerici muhalefete ihtiyacı var. Bu, Kemalist tabana esir olmuş ideolojik bir CHP olamaz. Ancak CHP içinde yerleşik yapıları, ekipleri, ideolojik önkabulleri kırmak hiç de kolay değil. Kılıçdaroğlu CHP’yi dönüştürmek istiyorsa bunu tedrici usullerle değil hızla yapmalı. Fazla zamanı yok. Kimliği bir avantaj. En büyük avantajı da yüzde elliye dayansa da AK Parti’nin iktidar yorgunu ve doygunu olması. Yine de bildiğimiz klasik CHP AK Parti için rakip bile değil, nimet. Kimliklere saygılı, onları içinde barındırabilen sosyal demokrat bir kitle partisine dönüşmeli CHP.
Yeni Şafak, 06.02.2012