Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne Atatürk’e hakaret ettiği gerekçesiyle bir yıl hapse mahkûm edildi. Bunun sebebi, Atatürkçülüğün faşist bir ideoloji olduğunu söylemesi. Türköne bir akademisyen ve bir gazete yazarı. Önemli kitaplara imza atmış bir araştırmacı. Bir siyaset bilimci. Birçok insan gibi kamusal meselelerle ilgili görüşlerini kullanabildiği araçlarla kamuya yansıtıyor. Bu onun için bir lüks değil, bir ihtiyaç. Aynı zamanda bir kamusal görev. Maruz bırakıldığı muamele insan haklarına aykırı. Son zamanlarda çok farklı fikirleri savunuyor olmamıza rağmen bu gerçeği söylemekten geri kalamam.
Atatürkçülük faşist bir ideoloji midir? Bu elbette tartışılabilir. Benim gibi bu görüş gerçeğe daha yakındır diyenler de olabilir, gerçekle alâkası yoktur diyenler de. Netice itibariyle bu bir tartışma, fikir alışverişi, tezini delillerle destekleme ve açıklama meselesi. Hangi istikamette olursa olsun bu tür görüşleri dinleyenler, izleyenler düşünme ve değerlendirme melekesine sahip olmayan insanlar veya çocuklar değil. Herkesin bir aklı, fikirleri, bilgi birikimi var. İnsanlar çarpışan, yarışan fikirleri dinlerler ve kendi kanaatlerine ulaşırlar. Hiç kimse beyni başkaları tarafından sürahi gibi doldurulsun diye bekleme konumunda bulunmuyor. Dolayısıyla, hiçbir fikir zararlı diye ifade edilmekten engellenmemelidir.
Türkiye’de sık sık ifade özgürlüğüyle ilgili tartışmalar yapılıyor. Bunu gayet iyi karşılıyorum, çünkü, tartışmalar, bir bakıma, ifade özgürlüğüne önem verildiğini gösteriyor. Ancak, ifade özgürlüğüne bakışta birçok kesimdeki çifte standartlılık gözden kaçmıyor.
Türkiye’de hukuk mevzuatında 40’a yakın yerde ifade özgürlüğüne engel var. Bunlar Terörle Mücadele Kanunu’ndan Anayasa’ya kadar birçok yere serpiştirilmiş. En önemli engellerden biri 5816 sayılı Atatürk’ü Koruma Kanunu. Aslında buna bir kanun demek bile yanlış. Kanunların genel, soyut, objektif olması, bir kişiyi veya kesimi pozitif veya negatif anlamda hedef almaması gerekir. Oysa, bu sözüm ona kanun kişiye özel, üstelik hayatta olmayan bir kişiye.
İfade özgürlüğünün önündeki en büyük engellerden birinin Atatürk’ü Koruma Kanunu olduğunu nereden biliyoruz? Bu tespit bir önyargının sonucu değil, elimizde somut bir kanıt var. Türkiye AİHM’de ifade özgürlüğünden en çok mahkûmiyet alan ülkeler arasında başlarda geliyor. Bunların çoğunun sebebi 5816. İstikrarlı demokrasilerde benzer düzenlemeler yok.
Dolayısıyla, ifade özgürlüğü konusunda samimi olan herkesin Türköne’nin mahkûmiyetine itiraz etmesi gerekir. Bu büyük bir samimiyet testidir. Sair zamanlarda ifade özgürlüğü adına mangalda kül bırakmayanları Türköne’ye destek vermeye ve kanunun ilga edilmesi için çalışmaya davet ediyorum. Özellikle Kemalist kişi ve kuruluşları. Hürriyet, Milliyet, Vatan, Sözcü, Radikal, Cumhuriyet, Yurt, Aydınlık, Posta, Haberturk, Birgün, Sol adlı gazeteleri. Buralardaki tüm köşe yazarlarını, genel yayın yönetmenlerini, CHP Genel Başkanı’nı, CHP milletvekillerini, Türkiye Barolar Birliği’ni, Türkiye Mimar Mühendis Odaları Birliği’ni, Taksim Dayanışması’nı, Türk Tabipler Birliği’ni ve aynı kafada olan tüm kişi ve kesimleri…
Ancak, onların bunu yapmasını beklemiyorum. Hatırlayın, aynı gerekçeyle youtube’a erişim engellendiğinde de bu kişi ve kuruluşlar ifade özgürlüğü engelleniyor demedi. Hatta bazıları yasağı teşvik etti. Daha başka örneklerde bu kanundan mahkûmiyet alanları linç etti, Atatürk konusunda kendi görüşlerine aykırı fikirleri dile getirenleri ağır cezalara çarptırması için mahkemeleri provoke etti. Bütün bu kişi ve kesimler, Türköne’nin mahkûm edilmesine karşı çıkmadıkları sürece, ağızlarıyla kuş tutsalar beni ifade özgürlüğünü herkes için genel bir değer olarak savunduklarına inandıramazlar.
Bu yazı Yeni Şafak Gazetesi’nde yayınlanmıştır.