İddialı Gerekçelere Basit Cevaplar – Gülçin Avşar

Anayasa değişikliği ile ilgili basında yer alan “evet”e dair bazı yargılar fazla iddialı gözüküyor. Ama teklif metni, bu yargıları haklı kılmıyor. Şöyle ki;

1- “Meclis isterse Cumhurbaşkanı Kararnamesini hükümsüz kılar.”

Önerilen düzenleme ile temel hak ve özgürlükler hariç, yasalarda açıkça düzenleneceği belirlenen hususlar dışındaki tüm alanlarda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkartılabilmesi öngörülüyor. Kararnamenin yürürlüğe girmesi için meclisin onayı gerekmiyor. Ancak söz konusu kararname ile ilgili meclisin yasa yapması durumunda Kararname geçersiz kalabiliyor.

Diyelim ki Cumhurbaşkanı Kararname ile bir düzenleme yaptı. Meclis kararnameyi hükümsüz kılmak için aynı konuda yasa çıkardı. Yasanın Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmadan yürürlüğe girmesi mümkün değil. Cumhurbaşkanı, çıkarılan yasayı meclise yeniden görüşülmek için geri gönderdiğinde, meclisin yasayı 301 kişi ile kabul etmesi gerekiyor. Aksi halde yasa yürürlüğe girmeyecek ve Kararname geçerli kalmaya devam edecek. Öte yandan cumhurbaşkanının meclis aritmetiğine egemen olduğu durumlarda onun hilafına 301 kişinin bulunması pek kolay gözükmüyor.

Esasen Cumhurbaşkanının yeniden görüşülmek üzere gönderdiği tüm düzenlemeler için Cumhurbaşkanının meclis üzerinde engelleyici bir fonksiyonu olabilecek ve fiiliyatta sadece Kararnameler ile hareket edilmesi mümkün olabilecek. Bugün ise Cumhurbaşkanının meclise yeniden görüşülmek üzere gönderdiği düzenlemeler karşısında meclis tüm yasal değişiklikler için 139 kişinin onayı ile düzenlemenin yasalaşmasını sağlayabiliyor.

2- “Meclis, yürütmeyi denetleyebiliyor.”

Önerilen yeni değişiklik metninde meclisin Cumhurbaşkanı hakkında yalnızca görevi nedeniyle işlediği suçlarla ilgili Yüce Divan’a başvurma hakkı bulunuyor fakat diğer denetim mekanizmalarına yönelik (örneğin soru sorma) yetkisi bulunmuyor. Cumhurbaşkanı yardımcıları ile Bakanlara ise yazılı soru, genel görüşme, meclis araştırması ve meclis soruşturması imkânı bulunuyor. Yeni düzenlemede soru sorma yetkisi mevcut anayasadan farklı olarak sadece yazılı soru ile sınırlandırılıyor ve gensoru da kaldırılıyor. Yani denge-denetleme mekanizmaları açısından örnek Başkanlık uygulaması olarak kabul edilen ABD’de gördüğümüz, bakanlara senatoda sözlü soru sorulması yeni teklifte yer almıyor.

Mevcut sistemde olan ve bu teklifte de korunduğu söylenen “meclis soruşturması” da esasen bugünkü sisteme göre daha zor. Mevcut sistemde Başbakan ve Bakanlar hakkında 55 kişinin vereceği önerge ile meclis soruşturması açılabilir. 276 oy ile de yüce divana sevk edilebilir.

Teklife göre ise (Cumhurbaşkanı hariç) Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında meclis soruşturması yapılabilmesi için 301 kişinin önergesinin bulunması ve 360 kişinin de kabul kararı vermesi ile soruşturma açılması mümkün oluyor. Soruşturma açılmasına karar verildikten sonra, komisyon raporunun görüşülmesinde meclisten çıkacak 400 oy ile Cumhurbaşkanı yardımcıları ve Bakanların yüce divana sevki gündeme geliyor. Söz konusu sayılara ulaşmanın güçlüğü düşünüldüğünde meclisin yürütme üzerindeki denetimi sadece kâğıt üzerinde kalabilecek gibi gözüküyor.

3- “Cumhurbaşkanı seçildiğinde hükümet kurulur, Millet Hükumeti olur. Güvenoyuna gerek yok.”

Bu argümanın, teklife yönelik itirazlara cevap vermekten uzak ve sadece hamasetle karşıtlarını susturmakla ilgili olduğu görülüyor. Çünkü zaten bugünkü anayasaya göre de yürütme seçimle göreve geliyor. Önerilen teklif seçimlerle ilgili, katılımı değiştiren yeni bir düzenleme getirmiyor. Bu nedenle ısrarla “Millet seçiyor” gerekçesine sığınmanın akılla bağdaşır özgün bir tarafı bulunmuyor. Kaldı ki önerilen teklifteki meclis de halk tarafından seçiliyor. Yani önerilen düzenlemede, doğrudan halkın seçtiği meclisin Cumhurbaşkanlığı (yürütme) üzerinde denetiminin sağlanması millet egemenliği ile çelişmez. Bilakis milletin doğrudan seçtiği kişilerin, dolaylı olarak seçilmiş Cumhurbaşkanı yardımcıları ve Bakanlarını denetlemesini sağlar ve millet egemenliğini güçlendirir.

Bugünkü anayasaya göre Başbakanın Bakanlar Kurulunu oluşturmasının ardından mecliste güvenoyu alması gerekiyor. Yeni düzenlemede ise güvenoyu aranmaksızın Bakanlar Kurulu, Cumhurbaşkanı tarafından kuruluyor. Cumhurbaşkanı seçiminde ise sadece Cumhurbaşkanı adayı için oy kullanıyor. Ardından kurulacak yürütmede yer alacakları ise Cumhurbaşkanı tek başına seçiyor. Önemli yetkilere sahip Cumhurbaşkanı Yardımcılarının da doğrudan seçilmediği düşünüldüğünde, kurulan hükumetin meclisten güvenoyu almaksızın göreve başlaması demokratik meşruiyet ve çoğulculuk adına büyük bir risk barındırıyor.

4- “Fesih yok. Birlikte seçim yenileme var.”

Yeni sistemde Cumhurbaşkanı tek başına Cumhurbaşkanı ve meclis seçimlerinin yenilenmesine karar verebiliyor. Meclisin aynı kararı verebilmesi ise 360 oyla mümkün olabiliyor. Seçimlerin aynı gün yapılacağı düşünüldüğünde meclis çoğunluğuna sahip olması beklenen Cumhurbaşkanına karşı birlikte seçim yenilemenin kolay uygulanabilmesi mümkün gözükmüyor. Meclisin, yine, Cumhurbaşkanına bağlı çalışması ile kuvvetler ayrılığından çok uzak bir sistem olabileceği görülüyor. Bunun yanı sıra ikinci döneminde meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verildiği takdirde normalde üçüncü kez aday olamayacak olan mevcut Cumhurbaşkanına üçüncü kez aday olma hakkı doğuyor. İktidar gücünü elinde bulunduran Cumhurbaşkanı için üçüncü dönemine devam edebilmesi oldukça rahat bir seçenek olarak gözüküyor. Bu öneri ile meclis, Cumhurbaşkanı üzerinde denge denetleme yapmaktan öte “yardımcı” sıfatına bürünüyor, Cumhurbaşkanlığı “tek kuvvet” olarak konumlandırılıyor.

5- “OHAL yetkisi şimdikiyle aynı.”

Teklifin Askeri Mahkemelerin kaldırılması ile birlikte olumlu ikinci hükmü de Sıkıyönetim ilanının tamamen kaldırılması. Fakat olağanüstü hal (OHAL) ilanının gerekçeleri mevcut sisteme göre genişletiliyor, “şiddet olayları nedeniyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması” gibi muğlak ve yorumu bir hayli geniş olabilecek nedenler OHAL ilanını mümkün kılıyor. OHAL ilanına Cumhurbaşkanı tek başına karar verebiliyor. OHAL döneminde Cumhurbaşkanının Kararname çıkarma yetkisindeki sınırlandırmalar da kaldırılıyor. Böylece Cumhurbaşkanı, temel hak ve özgürlüklere dair istisna hükmü de öngörülmediği düşünüldüğünde, tüm sınırlandırmalardan ari olarak Kararname çıkarma yetkisine sahip oluyor.

6- “Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını Denetleyebiliyor.”

Teorik olarak mümkün olmakla birlikte Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimine bakıldığında tablo pek de öyle gözükmüyor. 15 üyenin 3’ünü meclis seçiyor. 4 üyeyi Cumhurbaşkanı doğrudan kendisi, 5 üyeyi de Yargıtay ve Danıştay’ın gösterdiği adaylar arasından Cumhurbaşkanı seçiyor. Kalan 3 üye ise başkanını Cumhurbaşkanının atadığı YÖK’ün belirlediği adaylar arasından Cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor. Meclisin Cumhurbaşkanının partisinin egemen olmadığı bir grafiğe sahip olması durumunda dahi 12 üye Cumhurbaşkanı tarafından atanmış oluyor. Ki meclis aritmetiği Cumhurbaşkanının partisinden yana baskın ise tüm üyeler Cumhurbaşkanı tarafından atanmış oluyor. Üyelerinin neredeyse tamamına yakın veya tamamının Cumhurbaşkanı tarafından belirlendiği ve atamaları Cumhurbaşkanının inisiyatifinde olan Anayasa mahkemesi üyelerinin yürütme üzerindeki denetimi ne kadar akla yatkın ve realist? Ne yasaların denetiminde, ne yüce divan yargılamaları açısından bağımsız, tarafsız ve güçlü bir yargının varlığından söz etmek mümkün gözüküyor.

7- “Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) bağımsız bir kurul.”

Yeni düzenleme ile kurul, 22 üyeden 13 üyeye düşürülüyor. Üyelerden biri Adalet Bakanı, biri de Adalet Bakanlığı Müsteşarı. Üst düzey bürokratların ataması Cumhurbaşkanına tabi olduğu için her iki üyenin de Cumhurbaşkanı’na bağlı olduğunu söyleyebiliriz. Dört üye yine doğrudan Cumhurbaşkanı, kalan 7 üye ise meclis tarafından seçiliyor. Meclis adayları seçerken birinci turda 400 oy, eğer 400 alan olmaz ise ikinci turda 360 oy ile seçiyor. Her iki oylamada da nisap sağlanamazsa kura ile üye belirleniyor.

Cumhurbaşkanı ile meclisteki çoğunluk partisinin aynı olduğu durumda, yapılacak tüm atamaların Cumhurbaşkanının denetiminde olduğu söylenebilir. Üstelik teklif yasalaştığı zaman mevcut HSYK üyelerinin görevleri sona erecek ve yeni teklife göre atamalar yapılacak. Tüm hâkim ve savcıların özlük işleriyle ilgilenen bu kurumun erklerden herhangi birine bu şekilde bağlı olması, yargının denetim gücünü zedeleme riskini kuvvetlendiriyor. Cumhurbaşkanının doğrudan mahkemelere atanacak hâkimleri belirleyebilmesine dek farklı senaryo yazılabilecek yeni düzenlemede maalesef hiçbiri açısından da koruyucu bir hüküm bulunmuyor.

8- “Bütçe mevcut sistemden farklı değil.”

Yapılan yeni düzenlemede Cumhurbaşkanı, bütçe kanununu hazırladıktan sonra meclise sunuyor. Teklifte, meclis bütçeye onay vermezse, önceki yılın bütçesi yeniden değerleme oranına göre artırılarak uygulanacağı söyleniyor. Bu sayede, onay verilmese dahi, Cumhurbaşkanı, önceki yıla göre bütçe kullanabiliyor. Böyle bir hüküm, mevcut sistemde bulunmuyor.

9- “Devlet Denetleme Kurumu (DDK) mevcut sistemde de vardı. Cumhurbaşkanı lehine değişiklik yok.”

DDK üyeleri şimdiki anayasa hükmünde de teklifte de Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, mevcut sistemde yasada belirlenen koşullara uygun atama yapılacağı hükmü var. Yani kurul, bugün, meclisin belirleyeceği kriterlere uygun olarak Cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor. Ancak teklifte ise Cumhurbaşkanı tarafından atanması öngörülüyor, çalışmalarının da Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile düzenleneceği belirtiliyor. Meclis, yine, tamamen devre dışı bırakılıyor.

10- “Başkanlık sistemlerinin tamamında üst kademe kamu yöneticileri Başkan tarafından atanır.”

Tüm sistemlerde böyle bir düzenleme olduğu bilgisi doğru değil. Örneğin ABD’de büyükelçi atamaları dahi senatonun onayına tâbi iken, önerilen teklifte Cumhurbaşkanı, tek başına atamaları gerçekleştiriyor. Meclisin onay vermesi veya herhangi bir araçla atamalara müdahale edebilmesi öngörülmüyor. Söz konusu kurumların çalışma esaslarını da meclis değil, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Cumhurbaşkanı tek başına belirliyor. Bürokrasinin hiçbir aşamasında meclisin denetim yapmasına imkân tanınmıyor.

Olması gerekenden uzak, mevcut sistemin gerisine tekabül eden teklif, erkleri “tek”leştirip, bir liderin tüm sorumluluğu da alarak devleti yönetmesini mümkün hâle getiriyor. Öte yandan söz konusu teklifin getireceği sistem, temsiliyeti güçlü, demokratik, çoğulcu, hak ve özgürlükler açısından bireylerin güvencelerini artıran bir öneriyi ifade etmiyor.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et