Hükümet sırat köprüsünde: Ergenekon ve cuntayla yüzleşmek!

Sürekli aynı şeyi yapıp farklı sonuçlar alacağını beklemek en hafif deyimiyle safdilliktir.
 
 
Türkiye Cumhuriyeti tarihi, askerlerin kendilerine yönelik komplolarını görmezden gelen sivillerin her seferinde feci bir şekilde cezalandırılmalarının örnekleriyle doludur. Mevcut hükümet de Şemdinli’ye göz yummasının ve Dolmabahçe “barış müzakerelerinin” ardından neler olduğunu hepimizden daha iyi bilebilecek bir durumda…

Dünyadaki tüm baskı rejimlerinde, rejimin gadrine uğrayanlar kendilerini baskı altına alan gücü abartırlar. Zulme uğramanın kaçınılmaz sonucu, zulmedenlerin gözde büyütülmesidir. Kendi meşru alanını korumak için askerlerle sinir savaşına giren her başbakanın gözünün önünde Adnan Menderes’in darağacındaki görüntüsünün canlandığını zannediyorum. Zaten merhum Menderes’in canına alçakça kıyılmasının altındaki en önemli saik de buydu. Cunta, ilelebet etkisini sürdürecek bir ibret-i âlem yaratmak istemişti ve bunu başardılar da…

Hükümete yönelik darbe ve Gülen hareketine komplo planı bize birkaç şeyi gösteriyor… İlki, Ergenekon yapılanmasının ordu içindeki ana köklerinin olduğu gibi durduğudur. Zaten Ergenekon soruşturmasının bugüne kadar yürüyüş biçimiyle bu “köklere” dokunulması pek de mümkün değildi. Ergenekon savcılarına, suç mahalline girmeden delilleri toplamaları ve suçluları derdest etmeleri söylendi. Şöyle düşünün, bir apartmanda bir çete öbeklenmiş ve siz savcılara “sakın ha içeri girmeye kalkma, kim dışarı çıkar veya gönderilirse sen onları al sorgula” diyorsunuz. Böyle bir soruşturma ne kadar ilerleyebilirse, Ergenekon soruşturması da o kadar ilerleyebildi… Garnizona girmeden, askeriye içinde öbeklenmiş bir çete ne kadar çökertilebilirse Ergenekon da o kadar çökertilebildi… Çetenin tetikçi kanadının büyük yara alması sonucu, siyasi suikastların ve büyük provokasyonların olmadığı bir süreç yaşayabildik. Ama beyin grubunun olduğu gibi yerinde durduğu da aşikâr…

Darbe ve komplo planının bize gösterdiği ikinci şey, Silahlı Kuvvetler’in cuntacılık ve toplumu yönetme sevdasından asla vazgeçmediğidir. Bu nedenle, “asker kendini düzeltmelidir” şeklinde sözler sarf edenler, aslında hiçbir şey önermiyor olduklarını görmeliler… Cuntacılık, arızi olarak ortaya çıkan bir “sapma” hali değildir. Kendini sistemin koruyucusu ve toplumun hamisi olarak gören bir ordunun kaçınılmaz olarak geleceği nokta cuntacılıktır. Mümtaz’er Türköne’nin yeni bir ordu kurma önerisini, gayri ciddi bulanlar, karşı karşıya olduğumuz sorunun büyüklüğünü görmek ve anlamak istemiyorlar. Türk Silahlı Kuvvetleri temel kurgusu itibarıyla yanlış bir yerde, yanlış bir paradigmanın üzerinde duruyor… O nedenle de kendini yeniden yapılandırması mümkün değil…Onu yeniden yapılandıracak olan, sivil idaredir.

Somut ve acil olarak yapılması gerekenlere gelince… Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde, bu tür darbe ve komplo planlarının ortaya çıkmasından sonra, ordu üst kademesi görevde kalamaz. Çünkü bu planların içindeyseler, demokrasiye ihanetleri, yok eğer planları bilmiyorlarsa beceriksizlikleri ve astlarına söz geçirememeleri nedeniyle derhal görevden alınırlardı. Eğer demokratik bir ülke olacaksak, demokrasilerde yapılanları taklit ederek işe başlayabiliriz. Hükümet, bu plan ve komplolara adı karışan tüm asker ve komutanları derhal görevden uzaklaştırmalıdır. Bu “doğrudan karşılaşmanın” vereceği sıkıntıyı şu anda göze alamayan bir hükümet, asker içindeki cunta tarafından mutlaka ve ilk fırsatta cezalandırılacaktır.

İkinci olarak yapılması gereken, Ergenekon soruşturmasını, “kardelenlerin” soruşturulması gibi saçma ve davanın özüne zarar veren ayrıntıların kuşatmasından çıkarıp, asıl mecrasına, “derin devletin” en derinliklerine doğru ilerletmektir.
 
Üçüncüsü de hepimizin ve Türk demokrasisinin selameti için, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tamamıyla ve yeniden dizayn edilmesi gerekiyor. Türk Silahlı Kuvvetleri, cuntacı generallerin insafına bırakılamayacak kadar önemli bir kurumdur. Kısacası hükümetin gerçeklerle, tüm çıplaklığıyla ve derhal yüz yüze gelmesi gerekiyor. Aksi takdirde, çok acı bir şekilde tarihin tekerrür ettiğine tanık olacağız…

Zaman, 03.11.2009
 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et