HSYK yargının YÖK’üdür

Son olayların belki de en büyük faydası Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun kamu önünde daha kapsamlı olarak tartışılmasına yol açması oldu. Bu Kurulla ilgili olarak şimdiye kadar yapıla gelen tartışma, esas olarak, Adalet Bakanı ve müsteşarının Kurulda yer almasının yargı bağımsızlığıyla ‘uyumsuzluğu’ etrafında dönüyordu.

Yargı bağımsızlığı, hiç şüphesiz, demokratik bir hukuk devletinin olmazsa olmaz bir şartıdır. Bunu sağlamanın başlıca yolu da hakimlere görev güvencesi tanımak, yani ‘hakim teminatı’dır. Hakimlerin atama, nakil ve diğer özlük işlerinin mümkün olduğunca ‘yürütme’ organının kontrolü dışında yürütülmesi de bunu tamamlıyor. Böyle bakıldığında, Adalet Bakanı’nın Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) üyesi olması bu amaçla bağdaşır görünmemektedir. Ama öte yandan, Bakan üyesi olmasa bile, bu Kurulun hakimleri yargı denetimine tabi olmaksızın meslekten çıkarabilmesi de ‘hakim teminatı’na aykırıdır.

Evet, Bakanın üyesi olmadığı bir HSYK belki yürütmeden bağımsız olabilir, ama ne var ki ‘HSYK’nın bağımsızlığı’ otomatik olarak yargıçların da bağımsızlığı anlamına gelmiyor. Bu Kurulun yakın geçmişte iki ayrı savcıyı keyfi bir şekilde görevden uzaklaştırmış olduğunu ve Şemdinli savcısı olayında Bakanın ihraç kararına muhalif kalmış olduğunu hatırlayalım. Bu da HSYK’nın yürütmeden bağımsız hareket edebildiği durumda bile gerçek anlamda bağımsız olamadığını gösteriyor. Çünkü, HSYK ‘yürütme’den bağımsız hareket ederken, bunu hakim ve savcıları daha da bağımsızlaştırmak için değil, Devletçi hassasiyetleri korumak adına yapıyor. Esasen, HSYK kararlarına karşı yargı yolunun kapatılmış olmasının da asıl amacı budur.

Nitekim, HSYK hakim bağımsızlığını güvence altına almak yerine, bütün bir sivil yargıyı Devlet vesayeti altına almak amacıyla kurulmuştur. Aynen üniversiteler söz konusu olduğunda YÖK’ün sahip olduğu konum ve işlev gibi. Türkiye’de yargıçların Devletin tarafı olduğu veya Devletçi hassasiyetlerin söz konusu olduğu davalarda Devletten yana taraflı hareket etmelerinin bir nedeni de işte bu HSYK vesayetidir. Oysa, bağımsızlık tarafsızlığı sağlamak içindir. Yargıçlar yürütme karşısında olduğu kadar ‘Devlet’ karşısında da bağımsız davranamadıkları sürece adil kararlar veremezler.

Bu durumda HSYK’nın bağımsızlığı, yargıçların, demokratik meşruluktan yoksun, hesap verebilir olmayan ve kararları denetlenemeyen bir zümrenin aristokratik otoritesine bağlılığı anlamına gelmektedir. HSYK iki anlamda demokratik bir kurum değildir. Birincisi, onun üyeleri bütün meslek mensupları tarafından değil, fakat sadece bu camia içinde ayrıcalıklı bir zümre teşkil eden ‘birinci sınıfa ayrılmış’ yüksek hakim ve savcılar tarafından seçilmektedir. İkincisi, üye yapısı dolayısıyla HSYK’nın -Batı demokrasilerinden farklı olarak- Adalet Bakanı dışında demokratik çoğunlukla hiçbir bağlantısı yoktur.

Evet HSYK hakimlerin bağımsızlığını değil, yargı içindeki bir zümrenin otokrasisini temsil etmektedir. Sisteme bakınız: Bakan ve müsteşar dışındaki HSYK üyeleri Yargıtay ve Danıştay tarafından seçilmektedir, ama zaten Yargıtay üyelerinin tamamını ve Danıştay üyelerinin ise dörtte birini bu Kurul seçmektedir. Tam bir kapalı devre yani. Dahası, bütün bu üyeliklerde ‘birinci sınıf’ hakim ve savcı olmak şartı var. Kimin birinci sınıfa ayrılacağına karar verenler de yine HSYK. Peki buna nasıl karar veriyorlar: Esas olarak, gizli sicillere ve Yargıtay ve Danıştay üyelerinin hakimlere verdikleri notlara dayanarak…

Yargıdaki bu aristokrasinin aynı zamanda ideolojik bir boyutu da var. Yani, Yargıtay ve Danıştay’ın uyguladıkları seçim yöntemi resmi ideolojiyi benimsemeyen herhangi bir yargıç veya savcının HSYK’ya -ve ayrıca Anayasa Mahkemesi’ne- üye seçilmesine hemen hemen hiç şans bırakmıyor. Böylelerinin -eğer varsa tabii- yüksek yargıçlığa seçilmeleri için tek şans Cumhurbaşkanı’nın Danıştay’a (dörtte bir oranında) ve Anayasa Mahkemesi’ne (11’de 3’ünü) yapacağı atamalar. Bu şans da kimin Cumhurbaşkanı olduğuna ve onun statükodan bağımsız davranabilme ihtimaline bağlı.

Evet, yargının YÖK’ü olan HSYK’yı kaldırıp, yerine kimi Batı demokrasilerindeki örneklere benzer, demokratik esaslara uygun yeni bir kurul getirmek gerekiyor.

Star, 30.07.2009

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et