Her eylem meşru mudur?

20 Aralık günü PKK çizgisinde yayın yapan Fırat Haber Ajansı, Apocu Gençlik İnisiyatifi adına yapılan bir açıklamayı yayınladı. Açıklamada şöyle deniyor: “Kürdistan’da yanan ateş her yeri saracaktır, her eylem meşrudur.”

Ajansın geçtiği haberin, benzeri birçok haber gibi ilgisizlikle karşılanması kayda değerdir. Siyaset yapmayı veya muhalefet etmeyi sadece hükümeti ve Cumhurbaşkanını itham etmek olarak algılayan çevrelerin, bu tür açıklamalar ve bu açıklamalar istikametindeki eylemler için sessiz kalmaları artık bir alışkanlığa dönüştü. Meşruluk anlayışları neredeyse Apocu Gençlik İnisiyatifi ile aynı: “Her eylem meşrudur.”

Her şeyi mübah gören bir eylem anlayışının, meşruluk anlayışından bahsedilemez. Hadi bir terör örgütü bu tür açıklamalar yapıyor, peki müzakere ve barış istediğini iddia edenlerin bunu eleştirmesi gerekmez mi?

Savaş açanların barış talimatı

Bese Hozat 14 Temmuz’da Özgür Gündem gazetesinde Devrimci Halk Savaşı ilan ettiğinde, bu savaş ilanına yönelik HDP çevrelerinden veya kendilerine Barış Bloku diyen çevrelerden bir tane dahi eleştiri duymadık. Tam aksine Bese Hozat da dahil olmak üzere Devrimci Halk Savaşı ilan eden ve yöneten PKK liderlerinden HDP’nin ve Barış Blokunun görevlerinin ne olduğuna ilişkin çarşaf çarşaf talimatlar yayınlandı, hâlâ da yayınlanıyor. PKK yöneticilerinin bu tür talimatlarına karşı “Durun bir dakika, hem savaş ilan edip hem de biz siyasetçilere, barış blokuna nasıl barış eylemleri talimatı verirsiniz?” diyen bir soru dahi sorulmadı.

Şimdi dönelim “Her eylem meşrudur” sözüne. Bu ifadenin ne anlama geldiğini anlayabilmek için PKK tarihine bakmak yeterlidir. PKK Kandil’de, kırsalda, hendek çatışmalarında askeri yenilgiler aldıkça çatışmayı Türkiye’nin batısına, metropollere taşımayı hedefliyor. Sanki ilan ettikleri devrimci halk savaşı ile ateşi kendileri yakmamış gibi, şimdi de bu ateş her yeri yakacak diyorlar. Terör örgütünün göz göre göre yalan söylemesi bir ölçüde anlaşılabilir bir şey. Ancak terör örgütünün dışındaki grup, örgüt, yapı ve aydınların bu yalana ortaklık etmelerini anlamak zor.

Peki bu grupları terörü bir yöntem olarak belirlemiş örgütle ortak bir paydaya taşıyan ne olabilir? Üzerinde durulması gereken husus budur. Sosyalist gelenekten gelmek, bugün Erdoğan dün Özal, Demirel, Menderes karşıtlığı üzerinden çoğunluğun yönetme hakkını sindirememek ve netice demokratik hukuk devletinin meşruiyetini kabul etmemek bu ortak paydadan sayılabilir.

Şiddetten vazgeçmeden müzakere olur mu?

Geçmişte CHP’nin 27 Mayıs darbesinin içinde yer alması; sosyalist solun TİP’in parlamentocu meşru geleneği yerine şiddetle devrimi amaçlayan THKP-C, THKO, TİKKO örgütlerini tercih etmesi; Kürt siyasi hareketinin barışçı ve siyasi yollar yerine PKK’nın şiddetine teslim olmasının yarattığı siyasi kırılmalara benzer bir durum yaşıyoruz.

PKK/ HDP hattı müzakereler, Türkiyelilik, siyaset, demokratikleşme yerine şiddet kullanarak bir “statü” elde etmek istiyor. Statünün anlamı, belli bir bölgede egemenlik kullanmak anlamına geliyor. Artık hak ve özgürlük değil, statü talep ediliyor.

PKK/ HDP ve bileşenleri geçmişte olduğu gibi ilk yol ayrımında demokrasi, hak ve özgürlükler, sivil ve siyasi mücadele yerine şiddeti ve egemenlik savaşını tercih ettiler. Bu tercih, aynı zamanda bir siyasi ahlak tercihidir. PKK/ HDP hattı ve bileşenleri kendi iyi toplumlarına şiddetle ulaşabileceklerine karar vermişler. Bu kararı verdiğinizde, “her eylem meşrudur” ve “şeytanla bile işbirliği yaparız” kıvamına gelmeniz an meselesidir. Şimdi bu anın geldiği anlaşılıyor. Her eylem meşru değildir ve iyi topluma şiddet kullanarak ulaşılmaz prensiplerinde ısrar etmedikçe, müzakerelere dönmenin anlamımı ne olabilir?

Yeni Yüzyıl, 24.12.2015

http://xn--yeniyzyl-b6a64c.com.tr/makale/her-eylem-mesru-mudur-617

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et