Güvenlikçi yaklaşım yeterli mi?

Demokratik siyaset kanallarının açık olduğu ve toplumsal taleplerin siyaset aracılığıyla dile getirilip gerçekleştirilebildiği bir ülkede, silahlı grupların kamu görevlilerine ve sivil vatandaşlara karşı şiddet kullanması meşru kabul edilemez. Bu yüzden, Türkiye Cumhuriyeti’nin silahlı adamlardan müteşekkil PKK’lı gruplara karşı şiddet kullanması hem haklı hem gerekli. Haklılığın kaynağı demokratik siyasetin bazı engellere rağmen işletilebilmesi. HDP’nin son iki yılda nereden nereye geldiği bunun en iyi delili. Gereklilik ise, bazılarının zannettiğinin tersine, devleti değil asıl vatandaşları koruma ihtiyacından kaynaklanmakta. Çünkü, tarihî tecrübelerle sabittir ki, silahlı gruplar, hangi amacın peşinden koşarlarsa koşsunlar, en büyük zararı sade, sıradan, sivil ve korumasız toplum katmanlarına veriyor.

Askerî vesayetin geriletilmesi ve gemlenmesinden sonra Türkiye Kürt sorununu çözme yolunda epeyce mesafe aldı. Tek başına ele alındığında fazla bir şey ifade etmese dahi bir araya geldiğinde büyük değişiklik anlamına gelen reformlar gerçekleştirdi. O kadar ki, AK Parti hükümetleri Kürt sorunu açısından tartışmasız gelmiş geçmiş en reformcu hükümetler sıfatını kazandı. Bundan insana değer veren, bu ülkenin insanlarının saçma sapan nedenlerle ölmemesini isteyen, ülkenin enerjisini suni değil gerçek problemlerin çözümüne sarf etmesini isteyen herkes memnuniyet duymuştur. AK Parti’nin bu katkıları da, ne olursa olsun, unutulmayacak ve tarih tarafından yazılacaktır.

Ne var ki, 7 Haziran seçimleriyle başlayan, PKK’nın Temmuz 2015 ortalarında çatışmasızlığı bitiren cinayetleri ve toplu savaş çağrılarıyla patlayan bir acı döneme girdik. Birçok çatışmayı, ölümü yaşamaktayız. Bu arada diller de sertleşti ve AK Parti tabanı ile HDP tabanı arasında tuhaf bir gerginlik ortaya çıktı. Bunun AK Parti aleyhine olacağını düşünen çeşitli güç odakları da ayrışmayı ve çatışmayı koyulaştırmak için adeta yangına odun taşıdı. 1 Kasım seçimleri bu dili ve ortamı biraz yumuşattıysa da gerginlik dinmedi. PKK’nın şiddeti şehirlere taşımaya karar vermesi Kürt meselesini yeni ve daha önce görülmemiş, hâlen içinde bulunduğumuz bir evreye soktu.

HDP liderleri sık sık densiz, lüzumsuz sözler sarf etmekte, hükümet te ağırlıklı olarak güvenlikçi vasfını verebileceğimiz bir dil kullanarak bunlara cevap vermekte. Her şeye rağmen, AK Parti kurmaylarının ve hükümet sözcülerinin daha dikkatli, özenli, şefkatli, kucaklayıcı, yumuşak bir dil kullanması iyi olur. Hükümet çevrelerinin sözleri bazen Kürtlerle PKK, Kürt sorunuyla PKK terörü arasında yeterince ayrım yapmıyor. Bu tavır AK Parti’yi alaşağı etmek isteyen medyanın da desteğiyle PKK’ya şimdiye kadar bulamadığı kadar geniş bir toplumsal tabana ulaşma şansı veriyor.

Hükümetin güvenliği ciddiye alması ve kamu düzeninin önemine işaret etmesi anlaşılır bir şey. Neticede her şiddet olayının, yaralanma ve ölümün hesabı, doğal olarak, bir şekilde onun önüne konacaktır. Vatandaşların canının ve malının korunmasından da hükümet sorumludur. Ancak, hükümetin bütün bunlara rağmen -belki de özellikle bunlar yüzünden- çok daha anlamlı, yararlı ve kuşatıcı bir dil kullanması en doğrusu.

Ayrıca, hükümet Kürt meselesini sırf bir güvenlik meselesine indirgememeli. Güvenlik Kürt meselesinin bir kısmıdır ama kesinlikle tamamı değildir. Böyle düşünen kendisini çok kötü bir şekilde aldatmış olur. Terörün en azından yerleşim birimlerinde bitirilmesinden sonra yapılması gereken şeyler, atılması gereken adımlar var. Dolayısıyla, hükümet konuşma dilinde özen göstermekten mahalleler PKK işgalinden kurtarıldıktan sonra atılacak sosyal, ekonomik ve siyasî adımlara kadar uzanan geniş bir yelpazede kapsamlı, ayrıntılı hazırlıklar yapmalı. Sırf güvenlikçi bir dile ve yaklaşıma kendisini ve dolayısıyla ülkeyi mahkûm etmemeli.

Yeni Yüzyıl, 31.03.2016

http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/guvenlikci-yaklasim-yeterli-mi-1838

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et