Güncellenmiş 28 Şubatlar

AKP, 12 yıllık siyasi hayatında eşine az rastlanır bir başarı gösterdi. Kuruluşundan kısa bir süre sonra yapılan 2002 seçimlerinde tek başına iktidar oldu. Arkasından girdiği her seçimi kazandı. Bugüne kadar üç genel ve iki yerel seçim ile iki halk oylamasından galip çıktı. 2011’de kendi rekorunu kırdı, yüzde 50 oy aldı, siyasi rakipleri ile arasındaki farkı büyüttü. Yine bir seçimin arifesindeyiz. Acaba bu tablo değişebilir mi? Kısa vadede muhalefetin, bilhassa ana muhalefetin, seçimlerden muzaffer çıkma ihtimali var mı? CHP, AKP’ye karşı bir iktidar alternatifi olabilir mi? Siyasetin içinde baktığımız müddetçe bu sorulara vereceğimiz cevap herhalde “hayır” olacaktır. Nedeni basit: AKP, ülkenin tamamında siyaset yapıyor ve herkesi kapsamaya çalışıyor. Buna mukabil CHP, hem coğrafik hem de ideolojik olarak, kendisini dar bir alana hapsetmiş durumda. AKP herkesin oyuna talipken CHP halen sınırlı bir kesime hitap ediyor. Ana muhalefet olmasına rağmen CHP toplumun tamamına seslenebilen bir politik dil geliştiremiyor ve bunun neticesi olarak da AKP siyaset yarışını hep açık ara önde götürüyor. ‘İktidar namzeti’ Toplum, CHP’nin iktidarı zorlayabileceğine inanmıyor. CHP’nin iktidara hazır olduğunu, devleti çekip çevirebileceğini ve vatandaşların durumunu eskisinden daha iyi kılacağını düşünmüyor. Bu nedenle CHP’ye baktığında, bu partide yarın-ertesi gün işleri devralacak/devralabilecek bir “iktidar namzeti” görmüyor. Aslında CHP yöneticileri de aynı düşünceleri taşıyorlar. Onlar da kendilerinde bir iktidar potansiyeli görmüyorlar. Her yarışa kaybedeceklerini bilerek giriyorlar. Mesela önümüzde 30 Mart var, çok önemli bir seçim. Her ne kadar resmiyette “yerel” olsa da bu seçimlerin siyasi açıdan “genel” sonuçlar doğurma ihtimali yüksek. Ama CHP’lilerin bu seçimlerde ipi önde göğüslemek gibi bir hayalleri yok. Onlar AKP’nin birinciliğini şimdiden kabullenmiş durumdalar, sadece oy oranını tartışıyorlar. Hedef seçimleri kazanmak olarak belirlenmemiş; AKP’nin birkaç puan kaybetmesi onlar için yeterli olacak. Öyle ki CHP’nin Meclis Başkanvekili, CHP’nin değil AKP’nin ne kadar oy alacağını tartışıyor ve siyasi geleceğini de kendi partisinin başarısına değil AKP’nin alacağı oya bağlıyor. http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/38895/Muharrem_ince__Eger_AKP_yuzde_49_oy_alirsa….html) ‘Efendisine aşık köle’ Muhalefetin sandıktan umudunu kesmesi siyasi hayatı iki noktadan etkiliyor: İlk nokta, siyasi kutuplaşmanın had safhaya çıkmasıdır. Sandıktan çıkamama duygusu derinleştikçe -ki CHP’de epey derin olmalıdır- muhalefet keskinleşiyor. İktidarı iktidar yapan dinamiklere yoğunlaşan analizler yerini hırçın ve kızgın sözlere bırakıyor. Bazen halk ama çoğunlukla iktidar bu sözlerden payına düşeni alıyor. Her zaman olduğu gibi kaybedilen bir seçimden sonra Onur Öymen’in “Bu halk bunlara nasıl oy verir?” şaşkınlığı ve kızgınlığı hatırlarda olsa gerektir. Öymen gibi öfkesine gem vuramayanlar parmaklarıyla o iktidarın arkasında duran halk kesimlerini gösteriyorlar. Halkın yontulmamışlığından yaka silkiyor, “efendisine aşık köle” olmasından illallah ediyorlar. Sorunun temelini halkın cehaletinde buluyor ve böylece kendilerini rahatlatıyorlar. Her şeyin en iyisini ve güzelini hazırlayıp ortaya koyduklarını ama gelin görün ki aydınlanmamış halkın bunu takdir edemediğini düşünüyorlar. Sinirine hakim olmayı becerip biraz daha incelikli davrananlar ise iktidarı gayri-meşru ilan ediyorlar. Yanlış anlaşılmasın; kimsenin muhalefetten iktidarı övmesi, ona güzelleme yapması beklediği yok. Mümkün de değil bu, doğru da. Tabii ki muhalefet iktidarla mücadele eder ve gerektiğinde bu mücadele çok sert bir hal de alır. Bu, normaldir. Normal olmayan; halkın takdiriyle iktidara gelen bir partinin, gayri-meşru ilan edilmesidir. CHP’nin şu anda tam da bunu; ikide bir hükümetin gayri meşru olduğunu belirtiyor. Kılıçdaroğlu, Başbakan’a kaçmasını öğütlüyor. ‘Her yol mubah’ Bu da bizi ikinci noktaya getiriyor. Eğer bir parti (CHP), iktidara gelmek ile seçimler arasında bir bağlantı kuramıyorsa, bu takdirde siyaset dışı yollara meyledebilir. İktidarın gayri-meşru olduğunu kabulün, bu gayri-siyasi mekanizmalara işlerlik kazandırır. Zira meşruluğunu yitirmiş bir iktidar, artık siyaset oyunu içinde mücadele edilmesi gereken bir rakip olmaktan çıkmıştır. O, ortadan kaldırılması lazım gelen bir düşmandır; onun alaşağı edilmesi gerekir. Bunun için her şey mubah görülür. Dün ordu göreve çağrılır, bugün Cemaat. Dün Genelkurmay’ın ışıkları sabaha kadar yanar, bugün CHP’nin. Dün Aczimendilerin, Müslüm Gündüzlerin, Fadime Şahinlerin görüntüleri servis edilir, bugün yolsuzluk tapeleri. Muhtevasına bakılmaksızın hükümet aleyhindeki her iddianın üzerine atlanılır, mutlak bir gerçekmiş gibi kabul edilir ve bununla hükümet düşürülmeye çalışılır. Siyasetle ulaşılamayan sonuca, kirli ayak oyunları ve hukuki cambazlıklarla elde edilmeye çalışılır. Türkiye’de muhalefet seçim kazanarak iktidar olmayı planlamaya ve hayal etmeye başlayıncaya kadar bu oyun sürer gider. Muhalefetin yetersizliği ve umutsuzluğu devam ettikçe bir 28 Şubat biter, ardından bugün olduğu gibi 28 Şubat’ın yeni ve güncellenmiş versiyonları piyasaya sürülür.

Serbestiyet, 28.02.2014

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et