Meğer tarafsız bildiğimiz gazeteci de, partilerüstü gördüğümüz akademisyen de CHP’liymiş! Hayır, olmalarında hiçbir sakınca yok, en tabii hakları. Ama artık en azından bundan sonra ‘partili’ kimliklerini ‘gizlemesinler’ Allah aşkına… Göğüslerini gere gere; ‘evet biz CHP’liyiz ve aslında hep CHP’liydik’ desinler.
Demeseler de ‘mahalle baskısı, Malezyalılaşma, sivil dikta, endişeli modern’ gibi kavramların arkasında entelektüel pozlarla yaptıkları eleştirilerin basbayağı ‘ideolojik-politik’ bir muhalefet oyunu olduğu iyice deşifre oldu.
Hayır bunlara şaşırmadım; biliyordum tabii ne bağımsız akademisyen ne de objektif gazeteci olmadıklarını. Çünkü doğal yerleri CHP idi. En ‘solcu’ hallerinde bile Kemalizm’den vazgeçmemişlerdi. En demokrat söylemlerinin gerisinde bile ‘bu halka güven olmaz’ inançlarına sıkı sıkıya bağlıydılar. Devletle en kavgalı göründükleri anlarda bile devlete, devletin kurumlarının ‘kurtarıcı’ misyonlarına imanlarının sarsılmadığını biliyordum. ‘Ama’sız konuşmaz, demokrasiye koşulsuz inanmazlardı. Onlar doğuştan CHP’liydiler; milli iradeden korkar, halka karşı kendilerini koruması için hep devletin bazı kurumlarına bakarlardı.
Sonuçta AK Parti’ye karşı ‘topyekûn son mücadelede CHP’yi yalnız bırakmamak’ için maskelerini çıkarıp ait oldukları partinin hizmetine giriyorlar. Kimi partiye katılıyor kimi manşetlerle, köşe yazılarıyla desteğe koşuyor. İyi yapıyorlar; siyaset yapmak onların da hakkı. Sadece istediğimiz, siyaset yapmıyor numarasına yatmasınlar. Artık kartlarımızı açık oynayalım. Her düşünce savunulabilir, meşrudur.
Ancak bunlar kendileri CHP’li olmakta hiçbir beis görmez, kalemlerini ve akıllarını CHP’nin hizmetine koşmakta tereddüt etmezken, ama bunları ‘tarafsız gazeteci ve objektif bilim adamı’ kisvesinin arkasına saklanarak bir yandan da bizi ‘AK Partili’ olmakla itham ettiler; bizi adeta ‘entelektüel cüzzamlı’ hale getirmeye çalıştılar. Daha AK Parti yokken yazdıklarımız, yaptıklarımız ortadayken ve de AK Parti’nin demokratikleşme ve AB projelerini desteklediğimizi deklare etmekten hiç çekinmemişken…
Çünkü onlar için ‘doğal’ olan CHP’li olmaktır. AK Parti’yi veya başka bir partiyi desteklemek anormaldir, sapmadır, düşünülemez. Yıllar önce meslekten bir arkadaş DYP’ye katılmıştı da ‘camia’ şok geçirmişti; nasıl olur da elit bir üniversiteden parlak bir akademisyen DYP’de siyaset yapmayı düşünebilir diye… Çünkü bizim sevgili CHP’li gazeteci ve akademisyenler için bu ülkede hâlâ ‘tek’ parti vardır, ‘tek meşru parti’; o da CHP’dir.
Onlar aday olur, partiye, hatta yönetime girer, parti kongresinde açıkça taraf tutar, Kemalist solu kurtarma çalışmalarına katılır, hatta lider adayı olarak öne sürülür ama hâlâ ‘saygın, tarafsız, objektif bilim insanı ve düşünür’ unvanını korur. Biz anayasa değişikliğini destekleriz, üniversitelerde başörtüsü yasağı olmasın deriz, Zaman’da köşe yazarız anında adımız ‘AK Partili ve cemaatçi’ye çıkar. Tamam, kızmadık; öyle olsun. Peki siz? Siz kimsiniz beyler, hanımlar? Bakıyorum da sonunda CHP kıyılarında karaya vuruyorsunuz.
İşin ilginç yanı şu; bu CHP’li yazar ve akademisyenler partili olsa da hâlâ ‘tarafsız’ gözlemciler, bilim insanları muamelesi görürler. En militan partili bile parti kimliğinin dışında tanımlanır; onlar toplumun vicdanıdır, akademyanın yüzakıdır, baştacıdır. Ee, bunlar birbirlerini bilirler elbette, öyle diyecekler tabii. Bir de başka bir tip var; bütün öykünmelerine rağmen eski tarz ‘sağcılık’tan kurtulamayan, sol-Kemalistleri her koşulda ‘tarafsız, objektif, partilerüstü, saygın’ gazeteciler ve akademisyen sananlar. Yaşasın kompleks!
Memlekette ‘topyekûn’ bir mücadele yaşanıyor; ‘Kemalist devletten demokratik cumhuriyete geçiş’ mücadelesi. Kimse bu mücadelenin dışında değil. Oyuna girip de hâlâ kendini gizlemenin gereği yok. Yüzünüzdeki ‘gazeteci’ ve ‘akademisyen’ maskesini çıkarıp halkı aldatmaktan vazgeçin. İşte gördük; bal gibi CHP’liymişiniz kardeşim, utanmayın söyleyin.
‘Mahalle baskısı’ da ‘endişeli modern’ de ‘yeni orta sınıflar’ da CHP’li çıktı!
Zaman, 21.12.2010