Bu yazı Bugün Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.
Demokratik ve barışçı gösterilerin başarı ölçüsü nedir? Hangi koşullarda eylem başarıyla sonuçlanmış sayılır?
Göstericilerin amacı, tek bir konuda ya da daha genel olarak iktidarın gidişatı ile ilgili olarak ortaya çıkan itirazları, duyarlılıkları ve talepleri güçlü bir biçimde ortaya koymak, iktidardakilerin ne istediklerini duymasını sağlamak; sadece iktidarın değil, bütün toplum kesimlerinin neye ve niçin muhalefet ettiklerini anlamasını sağlamak ve bu konuda onların duyarlılığını artırmak, mümkünse yanlarına çekmeye çalışmaktır.
Eğer bu amaca ulaşılmışsa, eylem başarıyla sonuçlanmıştır. Demokratik bir gösteriden “sonuç almak”tan kastedilen budur, bu olması gerekir. Dikkatinizi çekerim: Amaç dediğini yaptırmak değil; isteğini güçlü bir biçimde gündeme getirmek, destek sağlamak, ortam yaratmak, tartışma açmaktır.
Zira bir gösterici grubun dediğinin yapılabilmesi için, bunu sadece onların istemesi yetmez; ortaya koydukları taleplerin çoğunluk tarafından da haklı bulunması; bu desteğin somut olarak ortaya çıkması ve demokratik mekanizmaların işletilmesi ile meşru kararlar haline dönüşebilmesi gerekir.
Göstericiler, “ille de bizim dediğimiz yapılacak” diye direttikleri noktada, aslında “ille de benim dediğim olacak” diye direten iktidarla aynı tutumu takınmış olurlar.
Şöyle düşünün: Eğer şu anda Gezi Parkı direnişçileri “İlle de Topçu Kışlası yapılmayacak”diye diretirlerse, “İlle de Topçu Kışlası yapılacak” diye direten iktidarla aralarında demokratiklik açısından ne fark kalır? Her ikisi de İstanbullular’ın çoğunluğunun ne istediğini dikkate almadan, sadece kendi isteklerinin gerçekleşmesi için inat etmiş olmazlar mı?
Diyelim, direnişçiler “kazandılar” ve Topçu Kışlası yapılmaktan vazgeçildi. Bu “zafer”in sarhoşluğu ile iki gün sonra 3. köprünün inşaatını engellemeye çalışmayacaklarını nasıl garanti edeceğiz? O zaman iktidardan 3. köprü projesinden de vazgeçmesini mi bekleyeceğiz? Peki bu projelerin iptal edilmesinin İstanbullular’ın çoğunluğunun isteği olduğunu nasıl bileceğiz?
Sivil toplumun balans ayarı
Meseleye böyle baktığımızda, şu anda Gezi Parkı direnişçilerinin amaçlarına ulaştıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Çünkü birincisi, Gezi Parkı’nı olduğu gibi koruma taleplerini bütün topluma duyurmayı ve ciddi bir destek almayı başardılar. Öylesine güçlü bir duyarlılık yarattılar ki, bundan sonra, iktidarın bu meseleyi yeniden müzakereye açmadan, toplumun eğitimlerini ölçmeden, yani hiçbir şey olmamış gibi oldubittiye getirmesi ve projeye kaldığı yerden devam etmesi mümkün değil.
İkincisi ve daha da önemlisi, bu direnişleriyle iktidarın kibirli tavrına, demokrasiyi sandıktan ibaret sanan anlayışlara, kitleleri horlayıcı, küçümseyici üsluba karşı kitlesel bir uyarı görevini de yerine getirdiler.
Bu direniş sayesinde demokratik kamuoyu iktidara gerekli balans ayarını da yapmış oldu, yani eylem bu anlamda da başarıya ulaştı. Devletin en tepesinden hükümetin iki numarasına kadar birçok önemli aktör mesajın alındığına dair net açıklamalar yaptı; ilk günkü hatalar için özür dilendi.
Kanımca artık demokratik uyarı görevini yerine getiren Gezi Parkı direnişçilerinin meydanları boşaltma zamanı gelmiştir. Bülent Arınç’ın hükümet adına ve Başbakan Yardımcısı sıfatıyla yaptığı konuşma eylemciler tarafından bir teminat olarak kabul edilmeli ve eylemler artık bitirilmelidir.
Onlar meydanları boşaltmalıdırlar ki, şiddete tapan grupçuklar o meydanlarda dımdızlak kalsın. Onlar şimdilik bir kenara çekilmelidirler ki, tek derdi kaos, siyasi istikrarsızlık ve “yönetilemeyen Türkiye” tablosu yaratmak olan derin güçlerin hevesleri boşa çıksın.
Bugün meydanlardan çekilmek bu işin peşini bırakmak demek değildir.
Yarın öbür gün verilen mesajların alınmadığı; her şeyin eski tas eski hamam olduğu ortaya çıkarsa, sivil toplum güçleri, yeniden ve daha da haklı bir zeminde tekrar meydanlara çıkarak ya da yeni direniş biçimleri yaratarak mücadele sahnesine geri dönebilirler.
Unutmayalım ki, bu hiç bitmeyecek bir süreçtir. Bir yerde iktidar varsa, yozlaşma tehlikesi de vardır. Bu yozlaşma-yoldan çıkma tehlikesinin tek sigortası da uyanık, denetlemeyi ve tepki vermeyi bilen bir kamuoyunun varlığıdır.
Gezi direnişçileri bize böyle bir kamuoyuna sahip olduğumuzu gösterdi. Şimdi bırakalım iktidar, verilen mesajı alıp almadığını ya da ne kadar aldığını ortaya koysun.