Genel ve Yerel Seçimler: Tahlil ve Tahmin

Öncelikle belirtmek gerekir ki, 31 Mart 2024 günü yapılan seçimler bir yerel seçim idi. Bu gerçeği öne çıkarmak lazım. Yerel seçimlerden genel sonuçlar, hele de erken seçim talebi hiç çıkarılamaz…

Yerel seçimleri, yerel seçimlerle mukayese etmek lazım. 2024 seçimlerini 2019 seçimleri ile kıyasladığımızda muhalefetin açık bir üstünlüğünü görüyoruz. 19’da muhalefet (CHP+İP+HDP), iktidardan büyük şehirleri almıştı ama büyükşehirlerin ilçelerini alamamıştı. 24’te ilçeleri de ele geçirdi. Bu açıdan bakıldığında iktidardaki gerileme ve muhalefetteki ilerleme devam etmektedir.

Buradan genel seçimlere geçecek olursak: 19 ve 24 yerel seçimlerini alan muhalefet, iki seçim arasında yapılan 23 genel seçimlerini neden kazanamadı? Muhalefetin bu gerçeği iyi tahlil etmesi gerekiyor. Yerel yönetimleri muhalefete veren seçmen merkezi yönetimi neden vermiyor?

Benim gözlemime göre, halk yerel seçimlerde daha duygusal, genel seçimlerde ise daha rasyonel davranıyor. Yerel seçimlerde gönlünden geçeni, öfkesini, küskünlüğünü, kırgınlığını açıkça ifade ediyor. Genel seçimlerde ise, yanlış seçimin alternatif maliyetini de düşünerek, belki bağrına taş basarak, oyunu mevcut iktidara veriyor. Ancak gönülden değil kerhen veriyor…

İktidarın da bu noktayı iyi tahlil etmesi gerekiyor. Bu kredinin sonsuza kadar sürmeyeceğini de görmesi gerekiyor. Eğer iktidar, gerek politikalar gerekse adaylar bağlamında bir yeniden yapılanmaya gitmezse, gelecek seçimlerde merkezî iktidarı da kaybetmesi sürpriz olmaz…

***

2024 yerel seçimlerine yeniden dönecek olursak en başta şunu görürüz: Bu seçimin kaybedeni çok açık bir şekilde Ak Parti’dir. Seçimin kazananı ise yoktur. Bu seçimin kazananı CHP değil EHP’dir: Emekliler/Esnaf ve Hayat Pahalılığı. CHP, tepkinin ve öfkenin yöneldiği adres olmuştur. CHP, çözümün değil tepkinin adresidir. Öfkeli seçmen kendi bölgesinde en güçlü olan partiye, yani CHP’ye yönelmiştir. (Güneydoğuda Dem Parti’ye, birkaç yerde YRP’ye.) Bu süreçte İyi Parti bir alternatif olmaktan çıkmıştır…

Eğer bu seçimin galibi CHP olsaydı, 10 ay önce seçmen Erdoğan’ı değil Kılıçdaroğlu’nu seçerdi. Başta İmamoğlu olmak üzere CHP’li adaylar hiçbir şey yapmadan seçim kazanmışlardır. Ekonomik krizin ürettiği öfke, en büyük muhalefet partisine gitmiştir. CHP hiçbir pozitif icraat yapmadan, çok kolay bir şekilde öne geçmiştir.

Ak Parti içindeki Milli Görüş kökenliler tepkilerini YRP’ye yönelerek, Ak Parti içindeki seküler kesimler ise CHP’ye yönelerek göstermişlerdir. Ak Parti içindeki önemli bir kesim de tepkisini, sandığa gitmeyerek göstermiştir. Seçime katılım oranı yaklaşık 6 puan düşmüştür.

CHP gibi YRP de bu seçimin kazananı değildir. YRP’nin aldığı oylar da tamamen tepki oylarıdır. Bir aile partisinin ötesine geçemeyen YRP de CHP gibi çok kolay bir seçim geçirmiştir.

Seçmen çoğunluğu Cumhur İttifakına kırgın ve kızgındır ama henüz merkezî yönetimi devredecek bir alternatif görememektedir. Yerel yönetimleri muhalefete vermenin riski düşük olduğu için muhalefete prim vermiştir. Ancak merkezî yönetimi muhalefete devretmenin riski çok yüksek olduğu için kerhen de olsa Cumhur İttifakını desteklemiştir.

Çoğunluk cumhurbaşkanlığı seçiminde kerhen oy vermişti. İktidar bunu göremedi. Verilen desteği kararlı bir destek zannetti. Çoğunluk, 23’te gösteremediği tepkiyi 24’te gösterdi. Aslında 2018’de de iktidara öfkeliydi ama yine öfkesini ertelemiş ve 19’daki yerel seçimlerde öfkesini göstermişti. Bu defa da 23’te ertelediği öfkesini 24’te gösterdi.

***

İktidarı gerileten en önemli faktör ekonomidir. Ekonomi 2018’den beri geriliyor. Vatandaş bu gerilemeye ilk tepkiyi 2019 yerel seçimlerinde gösterdi. Ancak iktidar ekonomide yanlış yapmaya devam etti. 2023 seçimleri öncesinde seçimi kaybetme ihtimalini gören iktidar, çok yüksek dozda popülist seçim ekonomisi uygulayarak, ekonomide sanal bir rahatlama sağladı. Bu geçici ve sanal rahatlamanın sayesinde cumhurbaşkanlığı seçimini kazandı.

Bu rahatlama geçiciydi ve seçim sonrasında kriz, kaldığı yerden devam etti. Dar ve sabit gelirlilerin durumu daha da kötüye gitti. İktidar bu defa, faizleri düşürme yoluyla sanal rahatlama yolunu tercih etmedi. Çünkü Mehmet Şimşek’e söz verilmişti: Rasyonel zeminden ayrılınmayacaktı…

CB seçimi öncesi yapılan en popülist adım EYT operasyonuydu. Bu operasyonla milyonlarca genç ve orta yaşlı insan emekli edildi. Bu kadar fazla emekliye yüksek bir ödeme yapmak mümkün değildi. İktidar, yerel seçimler öncesinde popülizme kaymadı; bütün baskılara rağmen emekliye zam yapmadı. Milyonlarca emekli de tepkisini muhalefete yönelerek gösterdi. Olağanüstü rakamlara ulaşan emekliler gelecek seçimleri de etkileyecek en önemli faktör olmaya devam edecek…

***

İktidarı gerileten ikinci önemli faktör aday seçimindeki isabetsizliktir. Ak Parti ilk on yılında yaptığı gibi, anketler yaptırarak halkın sevdiği ve saydığı, liyakatli isimleri aday göstermek yerine sadakati müsellem olan sekreter kılıklı isimleri aday gösterdi.

CHP ise bunun tam tersini yaptı; Ak Partinin ilk on yılında yaptığını yaptı; halka yakın isimleri sahaya sürdü. Bu isimlerle, AK parti’nin kalesi olan Adıyaman, Bursa, Kütahya, Afyon, Amasya ve Kırıkkale gibi yerleri teslim aldılar.

Ak Parti aday tespitinde İzmir ve Hatay gibi birkaç yerde doğru isimler belirledi. Bunun karşılığını da gördü: İzmir’de oyunu artırdı, Hatay’da kazandı. CHP bütün illerde oyunu artırırken İzmir’de %10 geriledi. Ekonomik kriz ve emeklilerin tepkisi olmasaydı Hamza Dağ İzmir’i rahatlıkla alabilirdi. Ak Parti, bütün illerde Dağ gibi isimleri bulup çıkarmalıydı. Ekonomide rasyonel zemine dönen Ak Parti’nin, siyasette rasyonel zeminin dışında kaldığı görülüyor…

***

CHP’nin bu seçimdeki üstünlüğü konjonktüreldir ve geçicidir. CHP’nin klasik oy oranı %25-30 bandındadır. Bu seçimde de bu bandı geçememiştir. CHP’nin almış olduğu %37’nin yaklaşık 6 puanı Dem’den, 6 puanı da İyi Parti ve diğer küçük partilerden gelmiştir. Yani bu 37, CHP’nin değil CHP çatısı altında yeniden toplanmış Millet İttifakı tabanının oyudur.

CHP içindeki bu iki partinin ödünç oyu çıkarıldığında geriye %25 kalır. Bu da CHP’nin klasik oy oranıdır. Bu ödünç oyların bir kısmının CHP’de kalacağını düşünsek bile CHP’nin oy oranı en fazla %30’a çıkabilir.

Esasen CHP de bunu bildiği için erken seçim talebinde bulunamamıştır. Bazı CHP’liler “1977’den sonra yeniden birinci parti olduk” diye seviniyorlar. Bir siyaset tarihçisi olarak onlara hatırlatmak isterim ki, 77 başarısı da konjonktüreldi, dönemseldi. Ecevit haksız bir şekilde Kıbrıs zaferini kendine mal etmişti. Bu rüzgârla birinci olmuştu ama dönemin şartları değişince CHP yeniden %25 bandına inmiştir…

Bu seçimde CHP’ye komşu partilerinden ödünç oy gelmiş; AK partiden de komşu partilere oy kaymıştır. YRP’nin aldığı oylar tepki oylarıdır. YRP’nin bir programı da iddiası da yoktur. Bütün gücünü ekonomik krizden etkilenen AK parti tabanından almaktadır.

Ak Parti ekonomiyi toparladığında ve halkın istediği isimleri aday yaptığında YRP’ye kayan oylar tekrar dönecektir. YRP’nin Erbakan soyadı dışında herhangi bir sermayesi yoktur. YRP sahici bir siyasi parti olmaktan ziyade bir “aile partisi” görünümündedir.

***

Genel ve yerel seçimleri birlikte değerlendirdiğimizde şu sonuca varabiliriz: Halk, 22 yılın sonunda yıpranan, ekonomiyi yönetemeyen, yozlaşan mevcut iktidardan rahatsızdır. Bu rahatsızlığını cb seçiminde Erdoğan’ı ilk turda seçmeyerek göstermiştir. Yerel seçimlerde ise CHP çatısı altında toplanmış ve CHP’yi birinci parti yaparak göstermiştir.

Çoğunluk mevcut iktidardan rahatsızdır ama iktidarın bir alternatifini de henüz bulamamıştır. Çoğunluk CHP-DEM ittifakını bir alternatif olarak görmüyor. Bu ittifakı tepkisinin adresi olarak görmekle yetinmiştir.

Önümüzdeki dört yıl içinde Ak Parti kendisini, personel ve politikalar bağlamında yenileyebilir ve 2002’deki dinamizmine yeniden dönebilirse 2028 seçimlerini kazanabilir.

Ak Parti gerilemeye devam ederse, Ak Partinin merkez sağda boşalttığı yeri yeni bir sağ parti doldurabilir. Tıpkı 2001’de boşalan merkez sağı, Ak Partinin doldurduğu gibi yeni bir parti kurulup bu boşluğu doldurabilir. Bu konuda en muhtemel isim Abdullah Gül gibi bir ismin merkez sağda yeni bir ittifak oluşturması ihtimalidir. Gül, yanına İyi Parti, Gelecek, Saadet, Yrp, Deva, DP, BBP gibi sağ partileri toplayabilirse yeni bir alternatif olabilir.

CHP-DEM İttifakı ise önümüzdeki dört yıl içinde, elde ettiği yerel yönetimlerin yükünün de etkisiyle yıpranacaktır. Bu ittifakın sağ bileşenleri de, başta İyi Parti tabanı olmak üzere, yeni oluşacak merkez sağ ittifaka kayacaktır. Sonuç itibariyle muhalefet blokunda CHP ve Dem dışında parti kalmayacaktır. Bu ikisinin oy oranı da 35’i geçmeyecektir.

***

Siyaset tarihi bize göstermiştir ki CHP, serbest seçimlerin başladığı 1950’den itibaren iktidar alternatifi olamamıştır. Bundan sonra da olamayacaktır. İçinde Dem’i de barındıran bir CHP hiçbir zaman iktidar alternatifi olamaz.

Sonuç itibariyle Cumhur İttifakının alternatifi CHP-Dem İttifakı değildir; yeni kurulacak merkez sağ ittifaktır. %50+1’i zorunlu kılan CB seçim sistemi, içinde Dem’i barındıran bir yapının iktidar alternatifi olma şansını sona erdirmiştir. Türkiye solunun (CHP+DEM+TİP) alacağı maksimum oy miktarı %35-40 bandıdır. Bu sistem devam ettiği müddetçe, %60-65 bandında seyreden Türkiye sağı her zaman iktidarı elde edecektir.

Yani Türkiye’de sağın alternatifi, sol değildir. Sağın alternatifi başka bir sağdır; eski sağı bünyesine katmış yeni sağdır. Bunun nasıl olacağını önümüzdeki dört yılda göreceğiz.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et