Kuşaklararası Çatışma; çocuklar ve gençlerin, anne-babaları ve diğer büyükleriyle olan ilişkilerinde çok fazla görülen bir durumdur.
Çatışma gençlerin düşünce, duygu ve davranışları ile yetişkinlerin değer yargılarının örtüşmemesinden kaynaklanır. Yetişkinler kendi inanç ve değer kalıplarını gençlere tavsiye ederler. Onlara “akıl verirler”, kendi beklentilerini ve taleplerini sürekli tekrarlarlar. Gençlerin ve çocukların uslu olmalarını, itaat etmelerini, hata yapmamalarını beklerler.
Kuşak çatışmalarının çeşitli nedenleri vardır.
Yetişkinlere ve topluma ilişkin nedenler:
- Büyüklerin kendi çocukluk ve gençlik yıllarını unutmaları
- Büyüklerin, çocuk ve gençlerden olgun yetişkin davranışlarını görme isteği
- Gençlerden sorumlu, disiplinli davranış beklentileri
- Yetişkinlerin geçmişte yapmadıklarını çocuklarda ve gençlerde görme isteği
- Aile büyüklerinin aşırı koruyucu ve kollayıcı müdaheleci yapıları
- Toplumun gençlere güvenmemesi ve tüketici, hazırcı görmesi
- Toplumun gençlere sorumluluk vermekten korkması
- Arkadaşlarıyla vakit geçirmelerinden rahatsız olma, yasaklar koyma
Gençlere ilişkin nedenler:
- Gençlerin sürekli yenilik ve arayış içinde olmaları
- Gençlerin büyüklere pek “kulak asmaması”
- Büyüklere “Bizi madem doğurdunuz her dediğimizi yapacaksınız” tarzında yaklaşmaları
- Tecrübe eksikliği, acaleci, sabırsız ve “bencil” doğaları
- Kişilik ve kimlik oluşumu sürecinin biraz “sancılı” geçmesi
- Büyüklerin tavsiyelerine pek de ihtiyaçları olmadığı ve her şeyin üstesinden gelebilecekleri şeklinde “aşırı özgüven” duygusu
Gençlerin 13-14 yaşından başlayarak kuşaklararası çatışmalarla karşılaştıkları bilinmektedir.
Çocukluk döneminin “edilginliği” gitmiş “etkin” olma arzusunda olan gençlik dönemi başlamıştır. Bu dönemde gençlik var olduklarını ve işe yaradıklarını gösterme arzusundadır. Doğal olarak toplumsal yaşamda gençlik; “ben de varım, buradayım, beni fark edin” şeklinde çıkışlar yapar. Yerine göre âsi, isyankar, can sıkıcı ve sorumsuz tavırlar sergileyebilir….
Farklı kültürde ve farklı ülkede yaşayan gençler kuşaklararası çatışmayı çok daha derin yaşar. Özellikle Batı ülkelerinde yaşayan Müslüman gençler hem kuşak hem de kültür çatışmasıyla karşı karşıyadır. Aileler yabancı ülkede çocuklarına daha baskılı ve yönlendirici davranır. Bir bakıma neslini, geleceğini, kültürünü koruma refleksi gelişir.
Kültür ve ülke farklılığı gençlerle ailelerin arasını çok açar. Gençler yeni ortama ve kültüre uyma eğilimi taşırlar. Bu durum aileleri telaşa ve paniğe sevk eder. Çocuklara yasaklar ve yeni kurallar koyarlar. Maalesef bu yöntem aksi sonuç doğurur. Ailelerin korktuğu başına gelir.
Kuşaklararası çatışmayı asgariye çekmek için bilinçli davranılmalıdır. Anne babalar çocuklarının kişilik özelliklerini, gelişim çağını ve eğilimlerini çok iyi bilmelidir. Çocuklarını özellikle dinlemeleri ve sonra da anlamaları gerekir; onlarla empati kurmalılar. Kendi gençlik dönemlerini hatırlamalılar. Gençlere sürekli öğüt vermekten vazgeçmeliler. Ciddi olarak zarar görmeyecekleri durumlarda gençlerin hata yapmalarına fırsat verilmelidir. Tecrübe edinmek ancak hata yapmakla mümkündür.
Çocukların korkutulması ve sürekli yönlendirilmesi yanlıştır. Onlarla oturup artı ve eksileri konuşarak alternatifler sunulmalı ve seçim gence bırakılmalıdır.
- Anne baba veya toplum gençlere güvenmeli ve işbirliği yapılmalı
- Gençlere sorumluluk verilerek güven duyguları gerçekçi zemine oturtulmalı
- Anne baba özellikle çocuğunun neyi başarıp başaramayacağını anlamalıdır. Onu görmek istediği gibi şekillendirme yerine, onun olabileceği şeklin zeminini oluşturmalı. Gencin doğal akışı ve yetenekleri başarılı olacağı alanı zaten seçer.
- Büyükler ve toplum gençlere altyapı oluşturmalı, kendilerini ifade etme ve gösterme fırsatı tanınmalıdır