Erken seçim stratejileri belirlenirken

Erken seçimin ana temasını PKK’ya karşı mücadele ve hükümetin bu konuda izlediği politikanın oluşturacağı anlaşılıyor.

Muhalefetin stratejisi belli: Savaşa karşı Barış Bloku!
AK Parti çözüm diye çırpınırken, yani tam iki yıldır, süreci baltalamak için her yolu deneyen siyasi partilerin ve grupçukların topu, şimdi birdenbire “siyasi çözümcü” oluverdiler. Öcalan silhların miadını doldurduğunu söylediğinde büyük bir panik içinde PKK’nın çıtayı alçak tuttuğunu, aslında daha fazlasını koparabileceğini; Öcalan’ın AK Parti’yle müzakereye başlamasının Kürtlere ihanet olduğunu; zaten Türkiye’ye demokrasi gelmeden Kürt sorununun da çözülmeyeceğini; dolayısıyla Çözüm Süreci denen şeyin beyhude bir çaba olduğunu yazıp çiziyor, Öcalan’a bu minvalde mektuplar yazıyorlardı.
Şimdi ise hükümeti, “beyhude” dedikleri o Çözüm Süreci’ni bozmakla ve tek başına iktidara gelmek için barışçı çözümden vazgeçip silaha sarılmakla suçluyor, terör saldırılarına açıktan destek oluyorlar.
Özetle, “Barışan PKK’” dan nefret ediyorlardı; şimdi “Savaşan PKK’yı çok seviyorlar.
* * *
Muhalefetin stratejisi belli dedik. Peki AK Parti’nin stratejisi ne olmalı?
Elbette ve herşeyden önce, Çözüm Süreci’ni AK Parti’nin bozduğu şeklindeki büyük tezviratı çökertmek; sürecin gerçek hikayesini geniş kitlelere anlatmak ve kendilerine “Barış Bloku” diyenlerin iki yüzlülüğünü teşhir etmek! Yurt içinde ve dışında yürütülen bu algı operasyonuna karşı başarılı bir kampanya yürütmek… Ayrıca, buzdolabındaki sürecin çözülüp yeniden canlandırılmasının hangi koşullarda ve ne yolla mümkün olacağını da halka en açık ve net biçimde anlatmak.
Bu işin olmazsa olmazı, ama yeterli değil…
Benim kanımca, bu defaki seçim kampanyasında Ak Parti hedefine HDP’yi değil, şiddetin ana kaynağı olan PKK’yı oturtmalı; mücadelesini HDP’den çok, doğrudan elinde silah olan terör örgütü üzerinde yoğunlaştırmalı.
HDP elbette kendisinden bekleneni yapmadığı için eleştirilecektir. Ama PKK dururken HDP’yi baş düşman yapmak, hele hele baraj altında bırakmak gibi hedefler koymak, AK Parti’nin tek derdinin Başkanlık Sistemi’ne geçmek olduğu gibi bir kanaat uyandırır ki, bu da özellikle bölgede AK Parti’nin samimiyeti konusunda kuşku uyandırır.
AK Parti HDP’nin ikili karakterini hiçbir zaman unutmamalıdır. Evet, HDP bir yandan terör örgütünün yasal platformdaki uzantısıdır. Ama bir yandan da Kürt sorununun siyasi platformda çözülmesini isteyen milyonlarca Kürtten oy alan bir kitle partisidir. Bu partiyi baraj altı bırakma politikası, ister istemez Kürtlere siyaset yollarının tıkanması çabası olarak görülür ve bu da şiddeti çözüm olarak sunanları güçlendirir.
Kaldı ki, HDP’yi baraj altında bırakma çabalarının bu partiyi büyütmekten ve gerçek gücünün ötesinde “Hormonlu bir HDP” yaratmaktan başka bir işe yaramadığını son seçimlerde gördük.
Dolayısıyla, AK Parti’nin yapacağı en akıllı hareket barajın kaldırılmasına öncülük ederek siyasetin normalleşmesine bir katkı daha yapmak ve böylece barajın seçmen tercihleri üzerindeki deforme edici etkisini de ortadan kaldırmaktır.
Şu gerçeği artık kabul etmek durumundayız ki, bugünün politik ortamında başkanlık sisteminin bugünkünden daha iyi ya da kötü bir sistem olmasının bir önemi kalmamıştır. Bu sistemin objektif bir biçimde tartışılıp değerlendirilmesi de mümkün değildir.
Başkanlık Sistemi artık – ister üzülelim, ister sevinelim – geniş bir kesim tarafından her hangi bir sistem tartışması olarak değil, sistemin otoriterleşmesinin sembolü olarak algılanmakta ve öyle tepki verilmektedir. Hatta bu algının etkilerinin AK Parti seçmenlerine kadar uzandığını, artık muhafazakar tabanda önemli bir kesimin de “AK Parti dışı seçmeni daha çok korkutarak mevcut cepheleşmeyi daha da sertleştireceği” kaygısıyla bir sistem değişikliğinden uzak durulmasını ister hale geldiğini söyleyebiliriz.
Bu reel durum görülemez de, başkanlık sistemine geçme hedefi bu seçimde de seçim propagandasının bir parçası haline getirilirse ve bu amaçla HDP baraj altına doğru zorlanırsa, korkarım ki bu politika AK Parti’nin şimdiye kadar mevcut kamplaşmanın dışında kalmış tarafsız kesimlerden oy kaybetmesine yol açacağı gibi, MHP-SP-BBP gibi siyasi partilerden oy kaymalarını da önleyebilir.

Akşam gazetesi, 28.08.2015

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et