Mısır’ın efsane lideri Cemal Abdülnasır’dan sonra ünü, karizması ve ağırlığı kendi ulusal sınırları dışına çıkıp bütün Ortadoğu’yu etkisi altına alan bir lider var; Tayyip Erdoğan.
Bugün Beyrut, Bağdat, Ramallah ve Kahire sokaklarında Erdoğan’ın uyandırdığı saygı, coşturduğu sevgiyle yarışabilecek bir başka dünya lideri yok.
Peki ama neden?
Herkesin dilinden düşürmediği neden, İsrail Cumhurbaşkanı Perez’e dünyanın önünde, Davos’ta ‘one minute’ diyebilmesi… ‘Çocukları katlettiniz, Tanrı’nızın emirlerini dinlemediniz’ sözünü söyleyebilmesi… Ardından da geri adım atmaması, Gazze ablukasını ve Filistinlilerin kaderini dert edinmesi. Kısaca İsrail’e karşı ‘dik durması’.
Kuşkusuz bu önemli, ama… Arap halkının ‘Erdoğan sevgisi’ Davos çıkışıyla başladıysa bu Ocak 2009’dan geri gitmez demek. Oysa biliyoruz ki bunun ‘öncesi’ var. Hem öncesi, hem de Filistinlileri aşan bir genişliği; Filistin meselesinin ötelerine giden bir derinliği var. Erdoğan’ın Arap halkları arasındaki popülerliğini ‘one minute’e indirgemek öncelikle Erdoğan’a haksızlık. Erdoğan Arap sokağı için ‘one minute’ten fazlasını ifade ediyor.
Erdoğan ‘güç odakları’na karşı halkı arkasına alarak mücadele eden ve başarılı olan bir lider demek. Halk gücünü anlayan, onu iktidarın temeli yapan bir siyaset adamı her milletten halkın da desteğini alıyor.
Erdoğan, demokratlıkla dindarlığın çatışmadığını İslam dünyasına somut olarak gösteren kişi. Demokrasinin dindarları ‘Jakoben elitler’e karşı korumakla kalmadığını, farklı toplum kesimleriyle bir araya gelen dindarları iktidara da taşıdığını anlatıyor bütün İslam toplumlarına.
Erdoğan, demokrasiyi, milli iradeyi temsil ediyor; otokrat yönetimlere direnmeyi, ekonomik kalkınmadan ve refahtan pay istemeyi temsil ediyor. İslam’ın demokrasiyle, küreselleşmeyle, zenginleşmeyle çelişmediğini ifade ediyor. Erdoğan sadece Türkiye’nin Osmanlı geçmişiyle, Doğulu geçmişiyle değil, mevcut Ortadoğu halklarıyla da barışını temsil ediyor. Nasıl Türkiye’de sokaktaki insanda ‘Erdoğan bizden biri’ duygusu uyanıyorsa, Ortadoğu halkı da çok uzun yıllar sonra bir Türk’ü ‘kendilerinden biri’ gibi görüyor.
Bütün bunlardan dolayı Başbakan Erdoğan, Arap Ortadoğu’su için bir ‘fenomen’, adeta kendi başına bir ‘yumuşak güç’ (soft power). Varlığı ve temsil ettikleriyle Ortadoğu halkları üzerinde derin bir hayranlık, saygı, sevgi ve destek uyandırıyor.
Dolayısıyla bu desteğin, ilginin ve sevginin sadece ‘İsrail’e yönelik sert tutumundan kaynaklandığını söylemek çok eksik olur. 2008 sonuna kadar İsrail’le Arap dünyasını ve özellikle de Suriye’yi barıştırmaya çalışan Erdoğan’ın da bölge profilinin ne denli yüksek olduğunu unutmayalım.
Bütün bunları neden anlatıyorum? Çünkü Arap halklarının ‘Erdoğan sevgisi’nin kökenine İsrail’e gösterdiği tepkiyi koyarak yanlış bir okuma yapmak, bu okumadan da yanlış bir siyaset üretmek mümkün.
Mesele sadece Filistin meselesi değil. Şunu açıkça söylemeli; Arap halkları Filistin meselesinden yorgunlar on yıllardır. Filistin meselesi üzerinden liderleri itaat istedi, Filistin meselesi nedeniyle daha az özgürlüğe ve refaha razı olmaları söylendi.
Filistin meselesi Ortadoğu halklarını bugün sokağa döken ‘dava’ değil. O, ‘eski Ortadoğu’da geçerliydi; yönetimler meşruiyetlerini Filistin davasında gösterdikleri tavırlarla edinebilirlerdi. Şimdi, ‘yeni Ortadoğu’da halkı sokağa döken özgürlük, refah ve demokrasi arayışı. Arap halkları ülkelerini yönetmek, kaynaklarını paylaşmak istiyorlar.
‘Yeni Ortadoğu’nun ilham kaynağı ‘yeni Türkiye’ herhalde bu basit gerçeği atlamaz. Ortadoğu için Türkiye, ‘Filistin meselesi’ veya ‘İsrail karşıtlığı’ nedeniyle değil katılım, kalkınma ve özgürlük taleplerine karşılık verebilen rejimi nedeniyle ‘model ülke’ oldu, Tayyip Erdoğan da ‘model lider’.
Aklımızdan çıkarmayalım; bizi ‘model’ haline getiren İsrail’le restleşmemiz değil; İslamî kimliğimizle demokrasiyi, küreselleşmeyi, kalkınmayı buluşturabilmemiz.
Ortadoğulu zaten Filistin meselesinden yorgun, İsrail nefretinden bitap. İsrail’i Araplara bizim anlatmamız, şikâyet etmemiz, afişe etmemiz gereksiz. Onlar çok iyi biliyorlar İsrail’in hukuk ve etik dışı eylemlerini, işgallerini, sivillere yönelik saldırılarını…
Başbakan Erdoğan, Arap Baharı ülkelerine yaptığı bu geziyle halk iradesine, halk iktidarlarına Türkiye’nin verdiği değeri ve önemi gösteriyor. Bu tarihî geziyi İsrail meselesiyle zehirlememek gerek.
Zaman, 13.09.2011