Engin Ardıç – Kamyon Edebiyatına Son Verilecekmiş…

Kamyon edebiyatına son verilecekmiş…
Yeni ticaret kanunu tasarısında “kamyon yazılarının yasaklanması” da öngörülüyormuş.
Niçin? Aynı mantıkla belediye otobüslerindeki reklamların da yasaklanması gerekmez mi? Sonra sıra futbolcuların formalarındaki reklamlara da gelir.
Ölçü nedir? Reklam değil de “kötü şiir” midir yasaklanmak istenen?
Elbette arzu edilen, şehirlerarası taşımacılıkta “köylülük gösterisini” bitirmektir.
Fakat bu, son derece “İttihatçı” bir yaklaşımla, yani emir ve komutayla mümkün müdür?
Şehirli olunacaaak…
Ol!
Yeterli değildir ama bir adımdır.
Solcuların sevdikleri deyimle altyapı üstyapıyı belirler ama üstyapı da altyapıyı çoğu zaman etkiler.
Ve günün birinde, kamyonların arkalarına kötü şiirler yazmayı yasaklamaya artık gerek kalmayacağı, kamyon sürücülerinin bundan “kendiliklerinden geri duracakları” bir nokta gelir. Fransız kamyoncularının araçlarının sağına soluna ‘”je t’aime moi non plus” falan gibi şeyler yazmayı hiç akıllarından geçirmemeleri gibi… (Buna karşılık Pakistan’da yolcu otobüslerini bile yetmiş yedi renge boyuyorlar.) Köylülük Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da ortadan kalkmıştır.
Daha geri ülkelerde henüz direnen bir sosyal sınıftır (sınıf mı zümre mi olduğunu sabaha kadar tartışmak sosyologların işidir), ama “gidişat” bellidir: Köylülük tarihe karışacaktır.
Ölüsünü sürükleyen aristokrasi gibi.
Bolşevikler bunu köylüyü “ezerek” başarmayı denediler, yürümedi.
Hele hele köylülük üzerine sosyalizm kurmaya kalkan “doğulu komünistler” (yani Çin ve örneğin onun mukallidi olan Kamboçyalı Pol Pot yönetimi) işi büsbütün batırdılar.
Köylülüğü ortadan kaldırmayı gene kapitalizm başardı, onu “mekanize tarım işçisine” dönüştürerek.
Çift bozup şehirlere yığılan köylü fazlasını zaten sanayi işçisine dönüştürmeyi başarmıştı.
Bizde bu kitle “soğurulamadığı” için “lumpene” dönüşmüştür.
Kamyonun arkasına “Dünya dikenli bir hayat, sevende mi kabahat?” yazanlar da bunlardır. (Oysa lumpenler arasında da zeki ve esprili olanlar yok değildir. Örneğin arkadan gelen arabaya “rahmetli de sollardı” yazısını okutmak ve onu kurallara uyması için uyarmak, sigara paketinin üstüne “sigara içen genç yaşta ölür” yazmaktan daha etkilidir. Gerçi sevgili kamyoncumuz o uyarısıyla kurallara uyulmasını değil kendisinin sollanarak gururunun kırılmamasını istemektedir ama serde artık o kadar “delikanlılık” da olacaktır! Trafik polisi değildir ya bu adam, şofördür.) Cumhuriyetimizi kuran bürokratlar da köylüyü soğuracak bir sanayi hamlesine asla yanaşmadan onu köyünde köylü olarak “sabitlemeyi” denediler. Önce onu bir güzel eğiteceklerdi (kaç yılda?) sonrası Allah kerimdi…
Yürümedi. Köylü bir ayaklandı, pir ayaklandı. İlk iş olarak da kendisini kısıtlayan bürokrasiyi iktidardan alaşağı etti.
Şimdi hem Anadolu nihayet dindar da olsa bir burjuva sınıfına kavuşuyor (bürokrasiyle işbirliği yapmış olan cılız eşraftan çok farklı olarak) hem de köylü “köylülük niteliğinden” hızla kurtulma sürecindedir.
Bu süreç tamamlandığı zaman (aşağı yukarı 2050 yılında falan) ortada kamyon edebiyatı da kalmaz.
Kapitalizm gelişince köylülük de biter, köylü kültürü de.
TIR’ların arkasına şiir yazılıyor mu?
Çünkü Elazığ’dan Ankara’ya mercimek götürmek başka şey, Çanakkale’den Brüksel’e dondurulmuş karides ve kalamar götürmek başka şey.
Beklerken de, yasakçılığa devam!
Ne de olsa burası Türkiye Cumhuriyeti.

09.12.2010

 

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et