Sosyal medya platformlarının sayısının artması ve internetin bulunduğu her ortama girmesi yeni sorunları da beraberinde getirdi. Sosyal medya platformlarının mesajlarıyla kitleleri mobilize etmesinden bu yana hükümetler ve vatandaşlar arasında yeni çatışmalar ortaya çıktı. Özellikle bu yeni büyük ve masrafsız gücün kontrolü nasıl olmalı sorusu sıklıkla soruluyor. Kimi zaman devletler bu gücü sınırlamaya kalkarken kimi zaman da kitlelerine ulaşmada bir yol olarak görüyorlar. Son olarak ABD seçimlerinde Elon Musk’ın sahibi olduğu X (twitter) platformu üzerinden Trump lehine göstermiş olduğu performans kabinede kendisine bir bakanlık koltuğu verilmesi ile taçlandırıldı.
Biden yönetiminde Musk’ın sancılı günler geçirmesinin ardından şimdi de hükümette yer alması tartışmaları da beraberinde getirdi. Son olarak da Elon Musk’ın bakan olmasının ardından The Guardian tepki olarak artık X platformundan paylaşım yapmayacağını duyurdu. Gerekçe olarak ise, “X’in zehirli bir medya platformu” olduğu ve “sahibi Elon Musk’ın nüfuzunu kullanarak siyasi söylemi şekillendirebildiği” söylendi. Diğer taraftan Alman futbol ekibi Werder Bremen de X platformunun “ifade özgürlüğü” adı altında nefret söylemlerinin yayılmasını gerekçe göstererek artık buradan paylaşım yapmayacaklarını duyurdu. Şimdi ise sorgulanan konu tam olarak da bu. Hükümet üyesi bir kişinin elinde olan bu sosyal medya platformu tarafsızlığını koruyabilecek mi?
Facebook, Instagram, Tiktok ve X platformları şimdilerde oldukça tartışma konusu haline geldi. Etkileyebildikleri kişiler, kurumlar, topluluklar ve hükümet yetkilileri dikkate alındığında bu platformların faaliyetleri klasik anlamda olmasa da adeta bir lobicilik faaliyetini andırıyor. Durum böyle olunca sosyal medyanın sınırı, kapasitesi tartışılır hale geldi. Bu tartışmalar çerçevesinde hükümetlerin sosyal medya platformlarına getirdikleri düzenlemeler de ardı ardına geldi. Kimi zaman bu düzenlemeler veya kısıtlamalar da tartışılır durumda. Özellikle ABD’nin Tiktok yasağı, Almanya’nın “Sosyal Ağlarda Yasaların Uygulanmasının İlerletilmesi Kanunu”, Çin’in Batılı sosyal medya platformlarına yasak getirmesi ve Türkiye’nin sosyal medya platformlarını düzenleyici olarak getirdiği kanunlar ve kararlar… Bütün bu saydıklarımızın ortak özelliği ise “sosyal medyaya kısıtlama” getiriyor olmaları. Durum böyle olunca “kısıtlama” diye tabir edilen durumun yasallığını da tartışmak gerekiyor. Birincisi “her türlü paylaşım yapılabilir mi?” ikincisi “yapılan paylaşımların denetim mekanizması nasıl olmalı?” Son olarak ise “bu platformların tarafsızlığı nasıl işletilecek?”
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 12. maddesinde yer alan “Hiç kimsenin özel yaşamına, ailesine, evine ya da yazışmasına keyfi olarak karışılamaz, onuruna ve adına saldırılamaz. Herkesin, bu gibi müdahale ya da saldırılara karşı yasa tarafından korunma hakkı vardır” söylemi kesin olarak keyfî bir müdahaleyi sınırlarken insan onuruna, hayatına herhangi bir saldırının yapılamayacağını da ifade ediyor. Yine Avrupa İnsan Hakları Beyannamesi’nin 8. maddesinde yer alan “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir” ifadeleri de bunu pekiştiriyor.
Tam da bu noktada Musk’ın hükümette yer almasından sonra Trump aleyhine yapılan bir paylaşımı nefret söylemi kriterlerine göre değerlendirilmesi ne kadar objektif olacaktır? Örneğin bu minvalde bir paylaşımın Trump iktidarına zarar verdiği için mi kaldıracak ya da gerçekten nefret söylemi veya manipülasyon içerdiği için mi kaldırılacaktır? Sadece bir paylaşımın kaldırılmasından ziyade burada yapılan paylaşımların Trump iktidarını pekiştirmesi de sağlanabilir. Seçim döneminde Dijital Nefretle Mücadele Merkezi’nin (CCDH) “X Content Moderation Failure How Twitter/X continues to host posts we reported for extreme hate speech” başlıklı analizinde X’in nefret söylemi politikasını ihlâl edip etmediği değerlendirildi. X platformunda rapor edilen 300 paylaşımın % 86’sının aktif olduğu gözlemlendi. Ayrıca bu nefret söylemi içeren paylaşımların ise tam olarak 2 milyar kez görüntülendiği de raporda belirtildi.
Böyle bir durumda X ne kadar bağımsız olacak? Dijital İnovasyon Girişimi’nde kıdemli bir araştırmacı ve Avrupa Politika Analizi Merkezi’nde Bandwidth’in editörü olan Bill Echikson da Musk için yaptığı analizde, Elon Musk’ın X platformunu satın almasının ardından manipülasyon içeren paylaşımlar üzerinde denetimi azalttığını ve böylece seçimlere etki ettiğini vurguluyor.
Bir diğer çetrefilli olan konu ise Avrupa Birliği yürütme organının X hakkında 2023 yılında başlatmış olduğu soruşturmanın geleceğidir. AB Komisyonu sözcüsü her ne kadar “ABD’deki seçim, Avrupa Birliği’nde Dijital Hizmetler Yasası’na uyulmasını sağlamaya yönelik uygulama çalışmalarımızı etkilemeyecektir” ve “Elon Musk’ın platformunun kuralları ihlâl etmesi halinde kişisel olarak sorumlu tutulacaktır” açıklamasında bulunsa da Trump’ın hükümetindeki bir kişiye bu cezayı vermesi gerçekten kişisel mi yoksa siyasal bir cezalandırma mı olacaktır?
Sonuç olarak nereden bakarsak bakalım Elon Musk’ın hem bir sosyal medya platformu sahibi olması hem de hükümette yer alması önümüzdeki dönemde tartışmaları daha da arttıracaktır. Bu tartışmaların da bağımsız sosyal medya, algı, manipülasyon çerçevesinde olması bekleniyor. Bunların tartışıldığı yerde sosyal medya günün sonunda ya sınırlarını daha fazla genişletecek ya da hükümetler tarafından sınırlandırılacaktır. Atılacak adımlar şüphesiz sosyal medya platformlarının üzerindeki tartışmaları kaldırmayacaktır. Tüm bunlar önümüzdeki günlerde, seçim süreçlerinde sosyal medya platformlarının hayatımızdaki yerini ve bağımsızlığını daha fazla tartışmaya açacaktır.